Jungkook, uyku ile uyanıklık arasındayken beline sıkıca sarılmış olan Taehyung'un kollarını hissetti. Beline sarılı olan kollar güvende hissetmesini sağlamıştı, tıpkı tüm gece olduğu gibi. Gözlerini araladığında kendisine aşırı yakın bir şekilde uyuya kalmış Taehyung'u görmesiyle gülümsedi. Taehyung'un saçları yastığa dağılmıştı ve bu aşırı tatlı durmasını sağlıyordu. Jungkook kıkırdamamak için kendini zorladı çünkü Taehyung'un uyanmasını istemiyordu. Her ne kadar dün gece kendinde olmasa da Taehyung'un tüm gece kendisiyle ilgilendiğinin ve başında beklediğinin farkındaydı.
Yataktan kalkmadan önce Taehyung'un saçlarını okşadı ve alnına bir öpücük bırakıp banyoya gitti. Dişlerini fırçaladıktan sonra mutfağa geçti ve krep yapmaya karar verdi. Dün akşama göre çok daha iyi hissediyordu bu yüzden krep yapmakta bir sakınca görmedi. Krepleri yaptıktan sonra saate baktı. Saat on olmuştu ancak Taehyung hâlâ uyuyordu. Uykucu diye geçirdi içinden. Krepleri masaya koyduktan sonra Taehyung'u uyandırmak için yatak odasına girdi. Taehyung, yastığına sarılmış uyuyordu. Jungkook bu görüntüye karşı kahkaha atmadan duramadı. Taehyung'un yanına oturdu, saçlarını okşarken kulağına doğru eğildi ve rahatsız olmasın diye fısıldayarak konuştu.
"Uykucu, kalk bakalım. Bize kahvaltı hazırladım." Taehyung mırıldanarak Jungkook'a doğru döndü. "Ne güzel bir sabah böyle." Taehyung sağ elini Jungkook'un yanağına koydu ve narince okşadı. İkisi de en güzel gülüşlerini birbirine sunuyordu. Hislerini adlandırmamışlardı ancak ikisi de arkadaştan fazlası olduklarının farkındalardı. Taehyung, yana kaydı ve Jungkook'u kolundan tutarak kendisinin yanına çekti. "Biraz daha mı uyusak?" Jungkook kıkırdadı, Taehyung ise o esnada Jungkook'un ne kadar güzel güldüğünü düşünüyordu. "Olmaz Taehyung. Krep yaptım bize soğurlar." Taehyung kollarını sıkıca Jungkook'un beline sararak kendine yakınlaştırdı. "Olsun, ısıtırız olmaz mı?" Jungkook kafasını geriye doğru çekerek Taehyung ile göz göze geldi. "Olmaz tabii ki."
Jungkook ayağa kalktı ve Taehyung'u da kolundan tutarak kaldırdı. "Jungkook, eğer yedek diş fırçan varsa kullanabilir miyim?" Jungkook başını sallayarak cevap vedi. "Aynalı dolapta var. Onu kullanabilirsin." Taehyung tuvaletteki işlerini halledip geldiğinde Jungkook'un yanına oturdu. "Leziz görünüyorlar." Taehyung, Jungkook'un yanağından makas aldı. Taehyung'un ilgisi ve iltifatları Jungkook'un aşırı hoşuna gidiyordu. Taehyung masadaki çilek reçelini kendine doğru çekti. Jungkook'un çileği sevdiğini ve kendi evine mutlaka çilek alması gerektiğini zihnine kazıdı. Krepe reçeli güzelce sürdü ve peçeteye sararak Jungkook'a uzattı. Jungkook, Taehyung'un bu jestine oldukça şaşırmıştı. "Teşekkür ederim." Dedi aegyo yaparak. Taehyung gülümsedi. "Asıl ben teşekkür ederim galaksim." İkili bir yandan kahvaltı edip bir yandan da birbirlerini daha yakından tanıyordu. Mesela Taehyung babasını on iki yaşındayken kaybettiğinden bahsetmişti.
İnsanların ölmesinin çok kolay olduğunu, bir sebep yokken beyine atan bir pıhtının bir hayatı bitirdiğini ve bu yüzden çekinmeden yaşadığını da söyledi. Jungkook da kendi hayatından bahsetti. Ailesini çok özlediğini, hayatının çok zor geçtiğini anlattı. İkisi de birbirlerinin yaralarını saracaktı. Kahvaltılarını bitirdikten sonra tiyatroya gitmeye karar vermişlerdi bu yüzden beraber kıyafet seçiyorlardı. Beraber giyindikten sonra evden çıktılar. Birbirlerinden asla çekinmiyorlardı. Yolda el ele yürürlerken Taehyung gittikleri tiyatrodaki oyunlara bakıyordu. "Varacağımız saate yakın Antigone ve Hamlet var. Hangisine gitmek istersin?" Jungkook düşündü, bayağıdır Antigone izlememişti. "Antigone'ye gidelim mi?" Taehyung gülümseyerek cevap verdi. "Olur güzelim. Ben biletleri alyorum." Jungkook aşırı mutlu hissediyordu. Taehyung'un da ondan farkı yoktu.
"Ben de çıkışta bize yemek ısmarlarım." Taehyung başıyla onayladı. Tiyatro salonu karşı kaldırımda olduğu için karşıya geçeceklerdi. Jungkook'un karşıdan karşıya geçerken gerildiğini fark eden Taehyung, Jungkook'un elini daha sıkı tuttu. "Ben burdayım galaksim." Jungkook biraz daha rahatlamış hissetti. Beraber tiyatroya girdiklerinde görevliye biletleri gösterdiler. Görevli onlara üç numaralı salona gitmelerini söyledi. Sonunda yerlerine geçtiklerinde her şey çok güzeldi. Hâlâ el elelerdi ve oyuncular sahneye çıkmıştı. oyun sonunda başlamıştı ve oyuncular rolün hakkını veriyordu. Taehyung arada oyunu kaçırıp Jungkook'u izliyordu. Jungkook bunun farkındaydı ve gülümsüyordu. Arada bakışları kesişiyordu. Oyun bitene kadar bu durum böyle sürdü. Salondan tıpkı girdikleri gibi el ele, gülerek çıktılar.
"Oyun gerçekten çok güzeldi. Bayıldım." Jungkook hızlı hızlı konuşuyordu. "Bence de. oyuncular da çok iyiydi." Jungkook sinsice gülümsedi. "Ben oyunu takip ettiğini sanmıyorum Taehyung-shii." Taehyung güldü. "Fazla bile izledim. Onların oyunculuğu senin güzelliğinle kıyaslanamaz. Sen her türlü kazanırsın, acı onlara." Jungkook'un yanakları kıpkırmızı olmuştu. Taehyung'un iltifatları kendisini heyecanlandırıyor ve kalbini hızlandırıyordu. "Sen de hayatımda gördüğüm en güzel, en yakşıklı adamsın." Beraber yürüyorlardı ve bu hafif serin hava onları ferahlatıyordu. Taehyung, Jungkook'a sordu. "Nereye gidiyoruz?" Jungkook yürümeye devam ederken Taehyung'u cevapladı. "Buralarda bildiğim bir restorant var oraya götürüyorum bizi." Taehyung başını salladı ve restoranta varana kadar akıllarına ne gelirse birbirlerine anlattılar.
Restoranta girdiklerinde güzel bir masaya geçtiler. "Umarım beğenirsin Taehyung-shii." Taehyung gülümsedi. "Beğeneceğime eminim." Garson gelip siparişlerini aldı ve fazla zaman geçmeden yemeklerini getirdi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorlardı bile. Yan masadan gelen alkol kokusu Jungkook'u rahatsız etmeye başlamıştı. Bir erkek grubu şişelerce bira içiyordu ve bu durum Jungkook'u aşırı germişti. Aklına kamyonetle kendilerine çarpan alkollü şoför geliyordu. Gözleri dolmuştu ve birkaç yaş yanağından süzülerek yere damlıyordu. Taehyung hemen yerinden kalktı ve Jungkook'a sarıldı. "Bebeğim iyi misin?" Jungkook kafasını iki yana salladı. "Beni buradan çıkarır mısın?" Taehyung kafasını salladı. Jungkook'un yandaki alkol içen ve sürekli küfür eden adamlardan etkilendiğini anlamıştı.
Taehyung hızlıca hesabı ödedi ve Jungkook'u kucağına alıp restoranttan çıktı. "Ağlama bebeğim. Bak çıktık oradan ve sen benim kollarımdasın. Sana zarar gelmesine izin vermem." Jungkook burnunu çekti. "Üzgünüm Taehyung, ben o adamları görünce bize çarpan adamı hatırladım. Aklıma arabada yaşananlar geldi, tutamadım kendimi." Taehyung, Jungkook'un sırtını okşayarak yürümeye devam etti. Jungkook ağladığı için konuşurken çokça kekeliyordu ancak sakinleşmeye başlamıştı. "Teşekkürler Taehyung, yanımda olduğun için." Taehyung'un yüzünde bir tebessüm oluştu. "Teşekkürler yıldızım, hayatımda olduğun için." Jungkook tek eliyle gözlerini sildi ve o elini Taehyung'un yanağına koydu. hiç düşünmeden Taehyung'un dudaklarına yapıştı.
Taehyung, Jungkook'un bu hamlesine çok şaşırmıştı. Yürümeyi bıraktı ve Jungkook'un öpüşlerine karşılık vermeye başladı. İkisi de acemiydi ve bu onların ilk öpücüğüydü. Aynı zamanda ikisi de daha önce hiç öpüşmemişti. Acemice birbirlerinin dudaklarını emiyor ve arada hafifçe ısırıyorlardı. Öpücükleri şehvetten çok şevkat barındırıyordu. İncitmekten korkar gibi öpüşüyorlardı. Yanlarından geçen, sokakta duran hiçbir insan umurlarında değildi. İkisi hafif çiseleyen yağmurun altında yalnızlardı ve öpüşüyorlardı. Ruhen bir olmuşlardı. Nefes almak için geri çekildiklerinde alınlarını birbirlerine dayadılar. "Doyamadım sana. İki dudağının arası benim dünyam oldu galaksim." Jungkook kıkırdadı. "Öpücüğün yeniden doğurdu beni. Ölene kadar dudaklarım ve tüm öpüşlerim sana ait." Taehyung'un gözleri doldu. "Bu kadar güzel olmamalısın. Günaha davet gibisin ve ben şeytanın ta kendisiyim."
Jungkook gülümsedi. "Ben de tanrıya inanmam zaten." Beraber güldüler. Jungkook, Taehyung'un kucağından indi ve tıpkı sabahki gibi gülümseyerek el ele tutuştular. "Evimi görmek ister misin?" Jungkook heyecanla kafasını salladı. "O zaman seni en mahremime götüreceğim."
Selamlaar nasilsiniz? Ben idare ederim sanirim.
Bu bolumdeki taekook boyle giyinmisti.
Hepinize yildizli geceler🧚♀️💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Violinist's Wounds
FanficHerkes kemanının sesiyle büyülenirken titreyen yaralı ellerine canı acıyan bir zavallıyım ben.