***
Gecenin karanlığının ormanın derinliklerine doğru koşan iki genci saklamakta iyi iş çıkardığı söylenebilirdi. Önde daha kısa olan, uzun olanın elinden tutmuş onu daha da karanlık kısımlara çekiştiriyordu.
Heeseung kısmen de olsa görebildiği şeyin gerçekliğini tam olarak kavrayabilmiş değildi. Hogwarts binasının birçok büyülü yaratığa ev sahipliği yaptığı bilinen bir gerçekti. Özellikle de yasak orman bu konuda daha kapsamlıydı. Her an her türlü şey çıkabilirdi.
Birkaç dakika önce gördüğü hariç.
Onun yaşıyor olmasına imkan yoktu. Yok edildiğinden oldukça emindi. Üzerinden yüzyıllar geçmiş bir efsaneydi bu. Zamanın karanlık lordu ve onun gücünü aldığı sadık yılanı hakkındaki hikayeyi herkes bilirdi.
Heeseung'ın bu konudaki bilgisi diğerlerine kıyasla daha fazlaydı. Kimsenin bilmediği sırrının yavaşça gün yüzüne çıkmak üzere olduğunu anlaması uzun sürmedi. Eğer yılan gerçekten yeniden geri dönmüşse gücünü bağışladığı kişinin de dönme ihtimali vardı. Bu ihtimalden daha fazlasıydı. İntikam yeminleriyle yok olan karanlık lord geri dönecekti.
Sunoo elini tuttuğu Heeseung'ın dikkatinin dağıldığını anladığında yavaşladı. Etrafı kontrol ettiklerinde çoktan ormanın derinliklerine doğru geldiklerini fark etti. Gecenin bu saati için en olmamaları gereken yerdeydiler.
"İyi misin?" diye sordu kızıl saçlı oğlana.
Heeseung dalgınca başını salladı. Pek iyi sayılmazdı ama bunu karşısındaki oğlana belli edecek değildi. Derin bir nefes verdi. Alnından usulca süzülen tee damlası bile ona batma hissi yaşatıyordu şu an. Yavaşça etrafına bakındı. Bulundukları yer, ay ışığının dahi girmesine engel olan yüksek ağaçlarla kaplıydı. Ormanın bu kısmına daha önce hiç gelmemişti. Gecenin bir vakti asasız bulunmak için oldukça yanlış bir yerdi.
"Bu kadar korkma. Korurum ben seni."
Sunoo'nun alaylı sesine gülümsemek istedi. Ama bunun için bile çok dikkati dağılmış hissediyordu. Hala elini tutan narin el onu çekiştirdiğinde sesini çıkarmadı. Tam aksine bıraktığında neredeyse mızmızlanacaktı.
Birkaç adım atıp Heeseung'ı arkasında bıraktı. Asasıyla alışık olduğu sözleri tekrarladı. Sunoo, yaşına rağmen güçlü bir büyücüydü. Ailesinde herkes güçlü olsa da soydan soya aktarılan farklı bir güç kaynağına sahipti. En son büyükbabasında ona geçmişti. Babasında ya da amcalarında olmayışı büyükbabası için büyük hayal kırıklığıydı.
Nesil değiştiğinde ise tüm torunlarını dikkatlice yetiştirmişti büyükbabası. Herkes bu gücün amcasının ortanca oğluna geçtiğinden neredeyse emindi. Sunoo çocukluğu boyunca çelimsiz ve bünyesi hastalıklara karşı zayıf bir çocuk olmuştu. Bu yüzden büyükbabası tarafından en az sevilen torundu. Dolayısıyla ailesinde pek de gözde çocuk olarak büyümemişti.
Sunoo gücün kırıntılarını içinde hissettiği ilk anı çok net hatırlıyordu. Tüm gücün açığa çıktığı zaman ise hala aklında ilk günki gibi duruyordu.
Göz ucuyla Heeseung'a baktı. Bakışları kesişti. O bakışlardan çok fazla duygunun bir arada geçtiğine emindi. Etraf bunu doğrulamak için çok karanlık olsa da o biliyordu. Onu tanıyordu.
Asa dükkanında yaşananlar, bugün olanlar gerçekleşecek büyük olayların habercisiydi. Acaba Heeseung da bunun farkında mı diye merak etti.
"Yine kara büyü yaptın değil mi?"
Sorulan soruya cevap vermedi Sunoo. Onun yerine büyük ağacın dibine oturdu. Pek rahat olduğu söylenemezdi. Gözlerini kapatmaya hazırlandığında bir anda iki yakasından çekilerek ayağa kalkmak zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
war of hearts | heesun
Fanfictionbirbirine rakip olan heeseung ve sunoo, her zaman kazanmayı amaçlar; hem okulda hem de yatakta hogwarts rivals au