"Zalia ben derse gidiyorum, kardeşin burada mı kalacak?" diye sordu Ember. Eteğimi düzeltirken "Evet." dedim. O giderken Vanya yorganı üstüne çekti. Yanına oturup yorganı çektim ve "Vanya, artık konuşmamız gerekiyor." dedim. "Neredeyse iki gün oldu."
"Rahat bırak beni."
"Vanya lütfen.."
"Zalia git, hala yüzünü görmek istemiyorum."
"En azından sen yanımda olursun sanmıştım." diyip çantamı aldım ve çıktım. Binadan çıkıp okula girdim ve sınıfa gittim. Sırama oturdum.
Dersten erken çıkıp odama gittim, odaya girip kapıyı kapadım. Vanya kıyafetlerimden giyinmiş aynadan kendine bakıyordu. Beni görünce tebessüm etti. Yanına gidip çantamı kenara koydum ve "Çok güzel olmuşsun." dedim. Göz altları şiş ve gözleri kızarıktı. "Özür dilerim Zalia, sana yüklendim." dedi. Kollarımı ona sarıp sıkıca sarıldım. "Seni çok seviyorum, sen bu hayattaki en değerli varlığımsın Vanya." dedi. Saçlarımı okşayıp "Sen de benim." dedi. Ayrıldığımızda "Annemin yanına dönmeliyim." dedi. "Onu yalnız bırakamam."
Yutkundum. Ellerimi tutup "O da seni çok seviyor, sadece korkuyor." dedi. Hiç inanmasam bile inanmış gibi yaptım. Dolabımdan bir çanta çıkarıp içine ihtiyacı olacağı her şeyi koydum ve odadan çıktık. Binadan çıkarken Vanya takılıp düştü, korkuyla eğilip dizindeki yaraya baktım. Mateo kalkmasına yardım etti. Bahçe kapısına kadar ona eşlik ettik. Yeniden bana sarıldı, saçlarımdan öpüp "Her zaman yanındayım abla." dedi. Onu öpüp başımı olumlu anlamda salladım. O giderken arkasından onu izledim. Bir araba geliyordu, ona doğru. Şok içinde kaldım. Araba Vanya'ya çarptı. Vanya yere düştü. Mateo koştu, ben ise öylece baktım. Mateo ambulansı ararken koşmaya başladım. Yanına oturup kafasını dizime koydum. Yüzünü okşayıp "Vanya?" dedim. Vanya cevap vermiyordu. Gözlerimi kapadım. Hayır bu olamaz. Gözlerimi yeniden açıp "Vanya?" dedim yeniden, "Vanya'm." dedim. Ambulans geldi, bindik.
"Hayati tehlikesi var."
"Elektro şok verelim mi?"
"Hayır, şu an değil."
"Daha hızlı sür!"
Ambulanstan indik, onu ameliyathaneye aldılar. Kapının önüne oturdum. Kafamı duvara vurup "Benim hatam!" diye bağırdım. Koşarak içeri Mateo ve bir öğretmenimiz girdi. Öğretmenimiz su uzattı. Suyu itip ameliyathaneye baktım. Yaklaşık bir saat öylece orada bekledim. Koşarak içeri Kai girdi. Onu görünce ayağa kalktım, yanıma gelip bana sarıldı. Saçımı koşarken "İyi misin?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. Yüzümdeki göz yaşlarını silerken "Hemen gelmeye çalıştım." dedi. Yeniden sarıldı. Kollarımı onun beline sarıp en azından biraz rahatlamak istedim.
"Vanya!" diye bağırarak annem geldi. Kai benden ayrıldı, annem yanıma gelip bana tokat attı. Kai şoka girip beni kenara çekti. Yutkunup vurduğu yanağımı tutup ona baktım. Öfkeyle bana bakıyordu. "Günlerdir senin yanındaydı demek!" diye bağırdı. "Niye haber vermiyorsun?"
Öğretmenim onu tutup kenara çekti ve konuşmaya çalıştı ancak annem onu aşıp yeniden yanıma geldi.
"Mutlu musun Zalia?"
Kai bana bakıp "Onu dinleme." dedi. Doktor çıktı, bana bakıp "Maalesef kaybettik." dedi. Olduğum yerde yıkıldım. Kulaklarımı kapatıp "Hayır!" diye bağırdım. Annem üstüme yürüyor, "Vanya'yı da öldürdün!" diye bağırdı. "İstediğin oldu mu?"
Elimden gelen ateşlere hakim olamıyordum. Kalkıp tuvalete gittim ve ellerimi suya soktum. Acıyla çığlık atıp yere oturdum. Kai yanıma ekip ellerime baktı, "Aptal!" dedi. Beni kaldırıp bir yere oturttu. Vanya'nın bedenini görünce koşarak ona gittim. Ellerini tutup "Kardeşim?" dedim. "Özür dilerim Vanya, lütfen beni affet." dedim. Annem beni itip "Ona dokunma." dedi. Ayağa kalkıp "O benim kardeşim!" diye bağırdım. Üstüme doğru gelirken "Hayır değil. Sen hiçbir zaman ona layık bir abla olamadın." dedi. Başımı sola doğru eğip "Anne, lütfen yapma." dedim. Gözlerinden yaşlar akarken "Sen benim kızım değilsin. Gözüm görmesin seni." diye bağırdı. Arkamı dönüp hastaneden koşarak çıktım. O arabayı görünce ellerimdeki ateşi daha fazla ortaya çıkardım. Elimi arabaya bastırdım. Geri çekilirken kocaman araba yanıyordu. Öfke içinde yanan arabayı izledim, etrafımdaki insanlar ise korkuyla beni. Hızlı hızlı nefes alıp verirken arkama baktım. Kai beni izliyordu. O da kaçacak Zalia, merak etme. "Sen de gitsene!" dedim. "Kaçsana!" dedim bu sefer, başını olumsuz anlamda salladı. Cebinden bir şey çıkarıp bana uzattı. Babamın Vanya'ya aldığı kolye, yeniden Kai'ye baktım. "Annen almadan aldım." dedi. Sakinleşirlen kolyeyi onun eline dokunmadan aldım. Derin bir nefes alıp verdim. "Gözlerin sonunda normale dönüyor." dedi. "İyi misin?" diye sordu. Başımı olumlu anlamda salladım. "Normal bir kaza olmuş, adam bir yere yetişmeye çalışıyormuş. Annen şikayetçi oldu." dedi. Mateo koşarak dışarı çıkıp korkuyla Kai'ye baktı. Kai onu gördüğünde hiçbir şey yapamadı. Mateo yanımıza geldi.
"Sen..." dedi Mateo, "Yaşıyorsun Kai." dedi. "Ben seni çok uzun süre göremeyince öldün sanmıştım."
Kai "Evet." dedi sadece, Mateo "Ben çok özür dilerim." dedi. Kai "Şu an sırası değil. Sonra konuşalım." dedi. Kolumdan tutup beni kaldırdı. Taksiye bindik. Okula vardığımızda ondan ayrılıp binaya girdim ve odama çıktım. Duş alıp pijamalarımı giyindim. Yatağa girdiğimde tanıdık bir koku duydum. Vanya... Yastığa sıkıca sarıldım.
-
Dersten çıkıp yemekhanenin terasına çıktım, "Kai?" diye bağırdım. Küçük depodan çıkıp yanıma geldi. Boynumdaki Vanya'nın kolyesine bakıp gülümsedi. "Kaç gündür seni bekliyorum." dedi. "Seni rahatsız etmek istemediğimden gelmedim."
"Aslında gelmeyecektim ama merak ettim. Mateo'yla ne oldu?"
"Konuştuk. O özür diledi, ben de özür diledim. Burada yaşadığımı anlattım. Bu kadar."
"Yeniden arkadaş oldunuz mu?"
"Hayır."
Kısa bir sessizlik oldu, yanına yaklaşıp "Vanya o gün babamı öldürdüğümü öğrenmişti." dedim. Kaşlarını çattı. Gözlerimi kaçırıp "Küçükken güçlerimi kontrol edemeyip onu öldürdüm. Bunu öğrenip gelmişti." diyerek kendimi açıkladım. Kaşları havaya kalktı. "Bir şey söylemeyecek misin?" dedim. Başını olumsuz anlamda salladı. Yeşil gözlerinde kendimi görebildiğim için mutlu oldum. Kahverengi dalgalı saçlarına baktım. Sivilceli cildine, büyük burnuna, dudaklarına... Ruhuna. "İyi misin?" diye sordu. Kollarımı terasın demirliklerine yaslayıp dışarı doğru baktım. "İyiyim. O adam hapise girdi sonunda, annemde evine döndü." dedim. Kollarını demirliklere yaslayıp "Cenazeye gittin mi?" diye sordu. Gökyüzüne bakıp "Veda etmekten korktum. Gidemedim." dedim. "Gitseydim bile annem beni kovardı."
"Yine de gitmeliydin."
"Evet. Yine de gitmeliydim."
Gözümden akan yaşları silip "Neyse ders başlamak üzere, görüşürüz Kai." dedim. Ondan ayrılıp derse girmek için okula girdim. Sınıfa girerken Mateo beni durdurdu. "Hocam müdür Zalia'yı çağırıyor." diyip beni kolumdan tuttu ve kenara çekti. Etrafıma bakarken "Yalan söyledim. Senin konuşmam gerekiyor." dedi. "Peki, dinliyorum?" dedim. Derin bir nefes alıp verdi ve konuşmaya başladı. "Kai, onunla aranızda ne tür bir ilişki var?" diye sorduğunda alayla gülüp "Seni ilgilendiren bir şey mi sorsan?" dedim, kolumdaki saate bakıp "Çabuk ol." dedim.
"Kai çok iyi birisidir Zalia, ama öfkeden gözü döner. Bu yüzden zaten okuldan atıldı. Beni öldürmeye çalıştı."
"Sen istemişsin, çocuğu manipüle etmişsin. Zorlamışsın."
"Ne?"
"Evet. Kız arkadaşın öldüğü için onun seni öldürmesini istemişsin. Biliyorum her şeyi."
"Saçmalama yok öyle bir şey."
Kaşlarımı çatıp "Şimdi de iftira mı atıyorsun?" dedim. Sinirle elini sıkıp "Onun sevgilisi öldü Zalia, o kendini öldürmek istedi. Sana yalan söylemiş." dedi.
Ne?
"Kendini öldürmek üzereyken yanına gidip onu durdurdum ve bana saldırdı. Öğretmenlerimiz gelmese o gün beni öldürecekti."
"İnanmıyorum sana. Kai böyle bir şey yapmış olamaz."
"Bana inan, doğruyu söylüyorum. O benim en yakın arkadaşımdı, insan en yakın arkadaşı hakkında böyle bir iftira atar mı?"
Ayağa kalkıp Kai'nin yanına gitmek için adım attım, beni durdurup "Gitme onun yanına." dedi. "Gideceğim. Soracağım. Bana bir şey yapamaz merak etme." dedim ve yemekhane binasına koştum. Terasa çıktığımda yoktu. Terasın deposuna gittim. Kapıyı açtığımda sıraların üstündeki fotoğraflara bakıyordu.
"Bir şey duydum." dedim, cevabından korktum. Gülümseyip "Demek sonunda anlattı sana." dedi. "Niye geldin ki?" diye sordu. Dudağımı yalayıp "Doğru olmadığını biliyorum." dedim. "Doğru. Şimdi git." dedi. Gözlerimi kapayıp sindirmeye çalıştım. "Git! Git buradan!" diye bağırdı. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hayır, gitmeyeceğim. Seni yalnız bırakmayacağım Kai." dedim.
"Neden?" diye bağırarak bana döndüğünde gözünden akan yaşları gördüm. Onu ilk defa bu kadar üzgün görüyordum. "Çünkü ben senden hoşlanıyorum." dedim. Sinirle önündeki sırları itti, "Hayır!" diye bağırdı. "Git buradan Zalia. Sana da zarar vermek istemiyorum."
"Vermezsin, biliyorum."
YOU ARE READING
Her Şeye Rağmen Sen
Fantasy"Yine de benimle mi olmak istiyorsun?" "Tabii ki Zalia, sen benim tek varlığımsın."