◇1◇

128 11 25
                                    

Yine her zamanki gibi işten çıkmış eve doğru yürüyordum. Kendi kendime bir şarkı mırıldanırken, gözüm her akşam gördüğüm fakat bu gün daha farklı görünen sokakta ve binalardaydı.

Biraz ilerde bir kaç kedinin kaçıştığını gördüm. Muhtemelen bir kuştu. Ama bir köpeğin oraya yaklaşıp bir şeyler yaptığını -daha doğrusu kokladığını- gördüğümde oraya gidip kontrol etmek istedim.

Yirmili yaşlarının sonunda fazla meraklı birisiydim. Ve bu benim başıma çok büyük dertler açıyordu. Lakin huylu huyundan vazgeçmiyordu işte.

Yerde yatan bedeni gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ağzı burnu kan içindeydi. Gözleri kapalıydı. Muhtemelen bilinci de kapalıydı. Yanına eğilip, bir kaç kez kolunu sarstım. Bir yanıt alamadığım da, baygın yatan genci hiç düşünmeden kucağıma alıp, hızlı adımlarla en yakın hastaneye yetiştirmeye çalıştım.

***

Şimdi ise tanımadığım çocuk sedyenin üzerinde bir kolunda serumla yatıyor, bense onu izliyordum. Yüzü temizlenmiş, kanlar gitmiş ve yara bandı yapıştırılmıştı.

Doktorlar neyi olduğumu sormuşlardı 'Yolda buldum' demekle yetindim. Şuan bakıyorumda... bu benzersiz güzellikteki oğlana bir obje muamelesi yaptığım için suçlu hissediyorum.

Sahi o uyandığında ne diyeceğim? Doktorlar geçici hafıza kaybı olabileceğini söylediler. Eğer, yanında kalırsam hatırlamaya başladığı zaman beni suçlayabilir. Ama gidersem, hafızasını yitirmiş bir kimsesiz olur. Ve belki evine hiç dönemez.

Kıpırdanmaya başladığını fark ettiğimde oturduğum yerde dikleştim ve göz teması kurmaya başladım. Gözlerini açtığında ilk fark ettiğim tilki gibi bakışları olmuştu. Gözleri o kadar güzeldi ki, yakından bakmak istiyordum.

Kendimi öne attığım zaman dudaklarını araladı "Ne-nerdeyim" kekeleyerek konuştuğunda öksürmeye de başlamıştı.

"Sakin ol. Seni yolda baygın yatarken buldum ve hastaneye getirdim. Doktorlar hafıza kaybın olabileceğini söylediler... her hangi bir şey hatırlıyor musun?"

Genç oğlan düşünmeye başladığında tekrar arkama yaslandım.

"Ha-hayır... hatırlamıyorum. Tandığım falan mısınız"

İşte şimdi bittik dedim kendi kendime. Hiç bir şey hatırlamaması bir yana onu bırakmak istememem bir yana... arafta kaldım.

"Doktoru çağırayım en iyisi"

Odadan çıkarken komidinin üzerindeki telefonu ona uzattım. Belki bir şey hatırlar. Neden yaptığımı bilmiyorum, hatırlamamasını istiyorum ama ona acıyorum, kimsesiz kalmış ve ailesini hatırlamayan birisi, kendinizi yerine koyun.

Doktoru çağırdığım da hemşire ameliyatta olduğunu ve çıkınca yanımıza geleceğini söylemişlerdi. Doktor olmak cidden zordu. Doktorlara çok büyük saygım vardır.

Odaya doğru yürürken içerden konuşma sesleri duydum. Gencin yanına bir hemşire mi gelmişti? Ama karşı taraftan ses gelmiyordu, kendi kendine konuşuyormuş gibiydi. Şizofren olabileceği korkusu içime düştüğünde, kendimi, kapıyı dinlerken buldum.

"... Anlamıyorsun beni, dayak yedim, evlatlıktan rededildim, evden atıldım, kimsesiz kaldım. Sen yoksun, tek başımayım. Şimdi birisi var... bana güven veriyor. Tanımıyorum ama çok iyi biri olduğu kesin. Bana nasıl baktığını görebilseydin, gerçekten değer veriyor olduğunu görürdün.

Hayır emin değilim. Beni istediğinden, beni kabul edeceğinden emin değilim... tek istediğim onunla birlikte kalmak en azından sen dönene kadar.

O kadar çaresizim ki ona hafızamı kaybettim numarası yaptım. O kadar kötü oynamama rağmen yedi... ve şey ben galiba...

Off çok tatlı birisi. Galiba aşık oldum.

Hayır bu minnettarlık duygusu falan değil. Beni kurtarmış olabilir ama aşkım tamamen gerçek. Seviyorum diyoru- birisi geliyor, Yeos. Kapatıyorum"

Telefonu kapattığında normal haline dönmüştü. Bende içeri girip yanına oturdum.

"Ee bir şeyler hatırladın mı bari?"

Oyun istiyorsa oyun oynayacaktık. Yalan onu istiyorum.

"Sadece... adım Wooyoung. Başka bir şey yok"

"Benim adım da Yunho. Doktor birazdan gelir tetkikleri yaptığı zaman eve gidebiliriz"

Dediğimi sorgulamadan başını salladı. Ne yani itiraz etmeyecek miydi? Tabi ki etmeyecekti, o da beni istiyordu.

***

"Bak Wooyoung, burası benim odam, bu gün için burada yat. Ben salonda uyuyacağım. Zaten küçük bir evim var nefes alsan duyarım yani. Herhangi bir şeye ihtiyacın olursa çekinme lütfen"

"Teşekkür ederim Yunho... teşekkür ederim"

Dolu gözleriyle bana bakarken, hastanede arkadaşına söyledikleri geldi aklıma. Gerçekten hiç ilgi göstermemişler miydi bu çocuğa? Bir iki adım vardı aramızda, mesafeyi kapatıp sıkıca sarıldım Wooyoung'a.

İkimiz de sadece sarılırken ortamdaki tek ses Wooyoung'ın küçük burun çekişleriydi. Kendimden ayırıp yanaklarını ıslatan gözyaşlarını sildim.

"Ağlama... ben senin yanındayım. Bana yalan söylediğini biliyorum. Hafızanı kaybetmediğini, her şeyi hatırladığını..."

"Sen... nasıl?"

"Odaya geldiğimde telefonla konuşuyordun"

"Özür dilerim"

Ensesinden tutup tekrar sarıldım "Özür dileme. Dinlensen iyi olur"

Dolabımdan bi pijama takımı çıkarıp yatağın üzerine koydum. Sabah uyandığında giymesi için yeni aldığım sweati de bir kenara ayırdıktan sonra kıyafetlerimin arasında ne kadar tatlı olacağını düşündüm.

Kendi kendime gülümserken dönüp Wooyoung'a baktım. Yatağın kenarına oturmuş parmaklarıyla oynarken masum masum bana bakıyordu.

İkimizinde uzun zamandır konuşmadığını farkedince gözlerine bakıp konuştum. "Bunları giyin ve uyu. Çok düşünme. Sadece akışına bırakalım olur mu?"

Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Küçük ellerini ellerimde hissettiğimde dudaklarımı aralamıştım ki beni susturdu "Tüm konuştuklarımızı duydun mu?"

Başımı sallamakla yetindim. Sonra kulaklarımda yankılandı sözleri 'Galiba aşık oldum.'

Sıkıca bana sokulduğun da ona karşılık verdim. Kollarının altından tutup ayaklarını yerden kestiğim de yatağa doğru bir kaç adım attım. Yatağa oturttuktan sonra alnına nazik ama uzun süreli bir öpücük bırakıp geri çekildim.

"İyi geceler Wooyoung-ah

Baht-ı Dûn [YunWoo]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin