ü

218 18 41
                                    

Kafamı koyduğum yerden sınıfı izlemeye başladım. Hyunjin bugün hasta olduğu için yoktu. Hem canım sıkılıyor hem de Hyunjini merak ediyordum. Okula gelmek yerine yanına gidip onu kontrol edebilirdim.

Fakat bunu yaparsam Chan hyung bile imalarıyla beni yere gömerdi. Ayrıca Hyunjin de derslerden geri kalacağım için kızardı. Bir noktayı kaçırınca asla yapamadığımı öğrenmesi iyi olmamıştı yani.

Gene de onu görmek istiyordum işte. İnternetten bakarak ona çorba yapmak, bebekmiş gibi ilgi vermek ve pamuklara sarmak istiyordum onu. Bunu tek engelleyen dersler de değildi, bendim. Kendimi geri çekiyordum. Sanki bu sevgiyi tam anlamıyla kabullendikten sonra herkes anlayabilir gibi geliyordu.

Hyunjin öğrenince benden uzaklaşacak diye korkuyordum, güveni sarsılacak kötü olacak diye korkuyordum. Sevgi konusunda bu kadar zedelenmiş bir insana istemeden de olsa yeni bir yara açmak istemiyordum. Günlerdir hatta haftalardır düşündüğüm tek şey buydu.

Sonucunda da Hyunjinle olan temaslarım aşırı aza inmişti. Chan hyungla daha çok temas ediyoruzdur belki de siz düşünün. Tamam şaka ama azalttım işte elimde olmadan. Saçıyla, yanaklarıyla, dudağıyla, eliyle oynamıyordum mesela.

Üzücü değil mi? BİR DE BENİM AÇIMDAN DÜŞÜN.

Kendime bağırmayı bırakmalıyım.

"Minho?!"

Ve insanlar da bırakmalı.

"Efendim?"

"Sana sesleniyorum bi saattir. Chan hyung seni çağırdı"

"Aşk özlemi çekiyo ablası kızma kızma"

Ne alakası var bakışları atarken bizimkileri arkamda bırakarak ilerlemeye başladım. Changbin ise bu süre boyunca Chan hyungla yakınlaşmıştı. Nasıl bilmiyorum ama öyleydi işte, bi bakıyorum pıt orda, oraya gidiyo, ordan dönüyo. Garip. Ama güzel tabi çünkü hep gülümsüyo. Soruları çözebiliyo ya artık ondan heralde. Manyak çocuk.

"Okul çıkışı sizin eve gelebilir miyim?"

Kesinlikle söyleyeceğim şey bunlar değildi. Ben efendim diyecektim, beni çağırmışsın hyung diyecektim. Bunların herhangi farklı bir kombinasyonunu diyecektim ama bunu demeyecektim. Ama dedim işte..

"Ah evet şey.. Biraz ani oldu ama bende seninle aynı kişi için konuşmak istemiştim. Dışarı çıkalım mı?"

Şimdi de şaşırma sırası bendeydi. Bir şey demeyip kafamla onayladım ve o önde ben arkada bahçeye çıktık. Hyunjinle neredeyse öpüşeceğimiz yere geldiğimizde hafif bir gülümseme oluştu dudaklarımda. Sonra kendime gelerek Chan hyunga döndüm.

"Senin gibi direkt konuya giricem. Hyunjinden uzaklaştığını olmayan kör topal nenem bile fark eder Minho. Sorun ne?"

İlk başta ne diyeceğimi bilememiş bir süre yeri izlemiştim. Kelimeler kafamda toparlandığında ise ağzımı açacak cesaretim yoktu. Fakat bana güven veren bakışları konuşmaya itmişti.

"Korkuyorum.. Onu kaybetmekten.. Yanlış bir davranış yapıp onu kötü hissettirmekten"

Gözlerimi kaçırıp sustum. İç çekip konuşmaya başladı. Ne olduğunu çok iyi anlamıştı zaten.

"Onun kalbine diktiğin çiçek tohumları büyüyüp ona zarar vermez Minho. Sen o gülü seviyor diye teker teker dikenlerini kopartıp bir gül bahçesi bahşettin ona. Yaptığın şey buydu. Kendini geri çekme"

Gözlerimin dolmasına engel olamadığımdan kafamı salladım sadece. Saçlarımı karıştırıp kolunu omzuma atmış ve içeriye doğru yürümeye başlamıştı. Öğretmenler odasının oraya geldiğimizde çekildi.

fUxK bUdDy ][ hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin