Yazarın anlatımından
Melek hanım ve Kemal bey karşılarında duran oğullarına bakıyordu. Kemal bey boğazını temizledi. "Annenin bu davet için ne kadar hazırlandığını biliyorsun değil mi Giray?"
Giray bakışlarını yerden ayırmadı. Annesinden çekiniyordu ama isteyerek de yapmamıştı.
Sakarlık herkesin başına gelebilirdi.
"Yanlışlıkla-" dediğinde annesi susturdu onu hızla. "Gaye ve babasına yeter ben kızınızdan hoşlanmıyorum kızlardan bile hoşlanmıyorum diye bağırmanda mı yanlışlıklaydı oğlum?"
Giray sustu ve ağırca iç çekti. Kemal bey yavaşça kalktı ayağa. "Yirmi beş yaşındasın. Avukat oldun ama hala büyüyebilmiş değilsin Giray. Hiç ağır sorumluluk almadığın için olduğunu düşünüyorum."
Eşine döndü. "Annen ile konuştuk ve senin artık sana göre ağır bir sorumluluk almanın doğru olacağına karar verdik. Odana bir müvekkil dosyası bıraktım. Artık o dava senin."
Yaklaştı ve elini oğlunun omuzuna bıraktı. Yavaşça sıktı ve kendisine bakmasını sağladı. "Bunu bir ceza olarak değil de kendini kanıtlamanın aracı olarak görürsen başarılı olursun."
"Ben sizin gözünüzde bu kadar beceriksiz olduğumu bilmiyordum." Diye mırıldandı Giray. "Daveti mahvetmek değildi amacım." Bakışları annesine döndü. "Özür dilerim yeniden, ama dayanamadım artık. Kibarca defalarca reddettim ama anlamıyorlardı anne. Ben ne yapayım tanrı aşkına?"
Babasına döndü. "Kendi davalarımı benim seçmem daha doğru olurdu baba ama tamam. Cezaysa ceza. Çekeceğiz mecbur."
İç çekti. "Çıkıyorum." Arkasını döndü ve çıktı geniş ofisten. İki gündür başına gelmeyen kalmamıştı. Telefonunu çıkarttı hızla cebinden.
Arkadaşını arayıp telefonu hızla kulağına yasladı. Cevaplanan aramayla iç çekti. "Buluut." "Ne oldu yine?" Diye sordu Bulut hızlı adımlarla ilerlerken. Ekin yüzünden yine geç kalmak üzereydi.
"Cezalandırıldım, hemde babam tarafından! Ben, Giray Hazar. İstemediğim ne olduğunu bilmediğim bir davaya zorlandım!" "Sen benim oğlum olsaydın seni ofisimde bile çalıştırmazdım Giray. Kemal amca sabırlı adam vallahi."
Ofladı Giray. "Ha ha ve ha. Ben ne diyorum sen ne diyorsun ya?" Kendi odasına girdi ve kapattı kapıyı. "Bugün görüşme talep edeceğim hemen. Ne kadar çabuk biterse o kadar iyi."
Koltuğuna oturduğunda derin bir nefes verdi. Bulut onu her zaman dinlerdi. En iyi arkadaşıydı. Tek gerçek arkadaşıydı.
Önündeki dosyayı açtı hızla. "Bakalım babam bana hangi davayı uygun görmüş?"
Bakışları bilgilerde gezindi. Kimlik bilgileri vardı başta. Vesikalık fotoğrafta gezindi gözleri. Parlayan mavi gözleri gördüğünde dikkatle inceledi.
Yakışıklı bir adamdı. Genç görünüyordu, en fazla yirmilerinin başında gibiydi. "Ay çok yakışıklıymış." Dedi hızla. Bulut güldü. "Suçluları bile yakışıklı bulman gerçekten."
"E ben dürüst bir adamım bilirsin." İkiside gülerken bakışları isminde gezindi.
Girdap Okyanus Behramoğlu.
"Ay ismi de farklı bunun. Ne güzel adam." Bakışları aşağıdaki bilgilere kaydı. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Yakışıklı adamlardan korktum şuan!"
"Ne oldu ne bağırıyorsun?" Diye bağırdı Bulut korkuyla. "Ya adam babasını öldürmüş! Baya babasını."
Gözleri şaşkınlıkla irileşmişti. "İfade falan da vermemiş doğru düzgün. Ay yok, kurtulamaz bu. Baba ya, kazanmamın imkansız olduğu bir dava mı buldun gerçekten?" "Gerçekten korkunçmuş." Diye mırıldandı Aras Bulut.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Büyük Okyanus | bxb
Romance"Ben küçükken bir kez denize gitmiştim. O zaman da korkup girememiştim. İşte o günden bu yana korkuyorum." "Şimdi ise senin okyanusuna daldıkça keşke korkup kaçmasaydım diyorum, belki de o zaman sana kapılmaktan bu kadar korkmazdım."