Yazarın anlatımından
Giray sabah yatağında mışıl mışıl uyurken çalan telefonuyla açmıştı gözlerini güne. O yüzden pek bir huysuz, pek bir huzursuzdu. Sevmezdi öyle çalan telefonlarla uyanmayı.
Onu arayan kişi ise Girdap için görüşmek istediğini söylemişti. Onun ağabeyi olduğunu, adının Azat olduğunu.
Giray ise yalnızca sabahın sekizinde aramasına takılmıştı.
Bir restoran belilerlemişler ve orada buluşup konuşma kararı almışlardı. Giray duşa girmiş, bir güzel giyinip hazırlanmıştı.
Hızlı adımlarla merdivenleri indiğinde kahvaltı masasında oturan ailesine gülümsedi büyükçe. "Günaydın babacığım ve anneciğim, sevgili müvekkilimin ailesi ile görüşmeye gidiyorum sabahın köründe."
Babasına döndü. "Bana bu davayı verdiğin için çok teşekkür ederim babacığım." Kemal bey güldü. "Günaydın oğlum, rica ederim."
Melek hanım yanındaki sandalyeyi işaret etti. "Kahvaltı etmeden gitme Giray."
"Restorana gidiyorum anne, orada yerim zamanım yok. Afiyet olsun size. Öpüyorum." Ceketimi aldım ve hızlı adımlarla çıktım evden.
Arabasına bindiğinde derin bir nefesle çıktı yola. Onu neyin beklediğini tam olarak bilmiyordu.
Restoranın otoparkına arabasını park ettiğinde çantasını omuzuna astı ve hızlı adımlarla ilerledi.
"Hoş geldiniz Giray bey. Misafirleriniz az önce geldiler." Gülümsedi Giray. "Teşekkürler." Hızlı adımlarla girdi geniş restorana. Bu saatlerde çok dolu olmuyordu. Bu iyiydi.
Gördüğü iki adama ilerledi hızla. Yan yana oturuyorlardı. Mavi gözlü olan ayaklandı hızla Girayı gördüğünde. Giray hafifçe gülümsedi. "Merhaba, Giray Hazar ben."
Elini sıktı hızla. "Azat Behramoğlu." Yanındaki esmer adama döndü. "Yaman acar. Girdap'ın yardımcısıyım."
"Memnun oldum." Dedi otururken karşılarına. Çantasını hemen yanındaki sandalyeye koydu. "Siz, ağabeyisiniz değil mi?" Diye sordu Azat'a bakarken.
"Evet." Dedi ve onayladı Azat. "Ben ablamla birlikte tuttum sizi. Babanız ile görüşmüştüm." Dedi arkasına yaslanırken.
"Babanızı öldürmüş olan kardeşinize avukat tuttunuz öyle mi?" Dedi Giray önün bırakılan menüden sonra. "Ailesel meseleler yerine kardeşimi nasıl kurtaracağınızı konuşsak."
"Sizin ailesel meselelerinizden geçiyor Girdap'ı kurtarmak. Hiç bir aile üyesi ifade vermemiş. Nefsi müdafaa olduğunu söylüyor ama hiç bir yarası kayda geçmemiş. Omuzunda kırık ve gözünde bir bandaj var. Ama bunlar kayda geçmemiş."
Yutkundu karşısındaki adam. Girdap'a benziyordu. Andırıyordu biraz. "Ailem ile yaşamıyorum ben. Yaşanan olaylar olduğu sırada orada değildim. Ama kendi çocukluğumu ve Girdap'ın yaşadıklarını biliyorum. Bu konu hakkında geçmişe dayalı ifade verebilirim."
"Bana o gün yaşananlara şahit olan birinin ifadesi de lazım." Menüden gözlerini gezdirdi Giray. Çağırdığı garsona siparişini verdikten sonra derin bir nefes aldı.
"Ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanacak kardeşiniz. Birinci derecede yakını öldürmekten yargılanıyor. Nefsi müdafaa tek çaresi. Pek konuşmuyor, anlattığı söylenemez. Bana geçmişten bildiklerinizi anlatmanız gerek."
Yanındaki adam derin bir nefes verdi. "Ağamı kurtaracağız değil mi Azat ağam?" "Babamın eli uzundu. Akay'ında uzun. Bizim yanımızda değil ve bu bizi zorlayacak."
Kaşları çatıldı Giray'ın. "Akay, kim?" "Ağabeyimiz. En büyük ağabeyimiz. Aslında o da yurt dışında yaşıyordu ama, olan olaylardan sonra dönüş yaptı."
"Babamız hepimize karşı sertti her zaman. Kız kardeşlerime bile. Ama Girdap onun yerine geçecek olandı. Onu seçmişti ve en iyi şekilde yetiştirmek için uğraştı her zaman." Boğazını temizledi ve biraz su içti.
Anlatmak zor gibiydi.
"Her davranışına dikkat etmesi gerekiyordu. Konuşmasına söylediklerine. Cümlelerinin arasında teklerse bile göze batardı. Mükemmel olması gerekiyordu." Giray yutkundu. "Olmazsa?" Diye sordu.
"Ceza alırdı. Çok ağır, cezalar. Kilitlerdi babam onu. Saatlerce karanlıkta kalırdı. Dayak, en hafif cezaları olurdu genelde."
"Küçüklükten bu yana hem psikolojik hemde fiziksel şiddete uğradığını söylüyorsun öyle mi?" Başını salladı Azat hızla. "Kanıtlayabilir miyiz?" Dedi önüne defterini açarken Giray.
"Küçüklükten kalan izler olmalı vücudunda. Doktor kontrolüyle kanıtlanır değil mi?" Dedi Yaman hızla. Giray başını salladı. "Bunu talep edebilirim."
"Tutuklanma sırasında kayda geçmeyen bir çok yarası var dediğim gibi. Aile üyelerinden biri veya bir kaçı, bu yaralanmaların olay anında olduğuna dair ifade verebilir mi?"
Azat bir kaç saniye sessiz kaldı. "Aybüke ablam yapar. Diğer kızlarla konuşmamız gerek. Emin değilim." Girayın bakışları not aldığı aile üyelerinin üzerinde gezindi.
Lodos isminin altını çizdi. "Lodos, en küçük kardeşiniz değil mi?" Başını salladı Azat yeniden. "o, ifade verir mi?"
"O da Akay'laydı. İngiltere'de. Burada değildi." Ofladı ve arkasına yasladı Giray. "tamam, sorun değil. Halledebiliriz."
///////////////////
Giray hızlı adımlarla ilerliyordu adliye koridorunda. Az önce çıktığı duruşmayı kazanmıştı. Küçük bir davaydı zaten. Ama yine de hoşuna gitmişti.
Kendine olan güveni bir kez daha tazelenmişti.
Çalan telefonu ile gülümseyerek cebinden çıkardı Giray. Portakalı arıyordu.
"Efendim ekin bebeğim?" Diye cevapladı adliyeden çıkarken. Ekin'in sesi titrek ve heyecan doluydu.
"Giray, ben bir şey öğrendim." Girayın adımları yavaşladı. "Ne öğrendin?" Diye sordu. "Kötü bir şey yok değil mi?"
"Yok, yok." Dedi hızla Ekin. "Güzel bir şey, yani bence. Bulut içinde güzel ama. Güzel dimi?" Güldü Giray. "olayın ne olduğunu bilsem."
Boğazını temizledi Ekin. "Ben şuan elimde bir hamilelik testi tutuyorum." Dedi saniyeler içinde.
"Ve pozitif Giray!" Girayın adımları hızla kesildi. Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Hamile misin!?" Dedi yüksek sesiyle. "Tanrım Ekin gerçekten mi?"
Gözlerinin mutlulukla dolduğunu hissetti. İki yakın arkadaşı, dostu baba olacaktı. Kalbi heyecanla hızlandı. "Bu çok güzel bir haber." Dedi hızla.
"Hemen kutlamalıyız bunu! Kafedesin dimi? Geliyorum hemen. Buluta da birlikte söyleriz ayy!" Telefonunu kapatırken adımlarını hızlandırdı.
Yüzündeki büyük gülümsemeyle bindi arabasına. Günün tüm stresi ve yorgunluğu yok olup gitmişti sanki tek bir haberle.
Giray, uzun zamandır ilk kez bu kadar mutlu hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Büyük Okyanus | bxb
Romance"Ben küçükken bir kez denize gitmiştim. O zaman da korkup girememiştim. İşte o günden bu yana korkuyorum." "Şimdi ise senin okyanusuna daldıkça keşke korkup kaçmasaydım diyorum, belki de o zaman sana kapılmaktan bu kadar korkmazdım."