8 yaşındaydım babamı kaybettiğimde. Annem ve ben Kocaeli'nin darıca ilçesinde yaşıyorduk, ne kardeşim vardı, ne abim nede ablam. Tektim annem ve ben yaşıyorduk. Annem ev temizliklerine giderdi, ben ise hem okur hemde okul çıkışı anneme yardıma giderdim. Dalga geçerlerdi okul arkadaşlarım babam olmadığı için. Asla aldırmazdım hep güçlü kalıp anneme bakacağım büyüyüp derdim. Kazandığım burslar sayesinde anneme pekte yük olmuyordum. Hayatta en sevdiğim şey satrançtı. Hiç bıkmadan saatlerce satranç oynayabilirdim. Darıcada birinciliklerim vardı. Her turnuvaya katılıp derece aldıktan sonra aldığım ödülleri getirir anneme verirdim. Çok rahat bir hayatım olmasada geçiniyorduk taki annemin kemik kanseri olduğunu anlayana kadar. Annem her geçen gün gözlerimin önünde eriyecekti ve bunu bilmek bana çok zor geliyordu. 8 yaşımda babamı kaybetmek, şimdi ise 13 yaşında annemi kaybetmek istemiyordum. Ne akrabamız vardı nede kolu komşumuz. Hayatta hep tektik ve annemde giderse ne yapacağımı bilmiyorum. Her gün artıyordu annemi rahatsızlıkları artık çalışmaya mecalide kalmamıştı. Mecburen ben çalışmaya başlamıştım. Annemin ilaçlarını almamız gerekiyordu ve günde iki kere bile gidiyordum ev temizliklerine, ve gün geçtikçe gözümün önünde eriyordu annem ne yazıkki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pasif Beden
Non-FictionHani o kinle baktığımız insanlar var ya hani, hayat kadını dediğimiz insanlar, hayatlarını bilmediğimiz, nedenlerini sormadan ağzımıza aldığımız onlarca kötü sözler söylediğimiz hayat kadınları, sizce gerçekten hepsinin zevklerine karşılık para kaza...