Barın kapısından gelen çınlama sesiyle bardağını masaya bıraktı ve kafasını çevirdi kumral genç adam.
"Gelmişsin." Karşısındaki kızıl saçlı gence gülümsedi. Kızıl olan cevap vermeden ona doğru yürüdü ve kumralın hemen yanındaki bar taburesine oturdu.
"Bir kadeh Petrus 98. " Barmen başıyla onayladı ve şarap doldurduğu kadehi Chuuya'nın önüne bıraktı.
"Her zamanki Chuuya." dedi Dazai, kendi viskisinden bir yudum alırken.
İkili birkaç dakika boyunca ağır bir sessizlik içerisinde içkilerini yudumladılar. Daha önce hiç tanışmamış iki yabancı gibilerdi adeta. Yan yana oturmalarına rağmen bir kere göz teması kurmamışlardı.
Sessizliği bozan Chuuya oldu.
"Beni buraya boş boş oturmak için mi çağırdın?"
Elindeki bardağı tepesine dikip barmene yeniden doldurmasını işaret etti ve cevapladı kumral olan.
"Hayır." Oturduğu bar taburesinde ona doğru döndü.
"Bana şu görevden biraz bahset öyleyse." dedi kızıllı. Dazai, Chuuya'nın sorusunu duymazdan gelerek konuşmaya başladı.
"Sen hep çok sinirli biriydin, Chuuya. Hala da öylesin." Gülümsedi.
Chuuya kaşlarını çattı ve şaşkın bir ifadeyle Dazai'ye döndü.
"Ha? O da ne demek oluyor şimdi?""Bilirsin, benim... Sana hep sormak istediğim bir şey vardı."
"Dökül." Chuuya'nın lafı üzerine kıkırdadı kahveli genç.
"Bu kadar kısa boylu bir adam için fazla inatçısın." dedi ve hafifçe gülümseyerek Chuuya'nın gözlerine baktı.
"Seni sevmemin sebebi de bu ya."
(Yazar Notu: 15 Arc' mangasında Dazai'nin Chuuya'ya "That's what makes me love you." dediği panel. Animeye yansıtılmadığı için çok kızgınım, bir atıfta bulunmasam olmazdı...)
Duyduğuyla Chuuya kaskatı kesildi. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Yüzünün elindeki şarapla aynı renge dönüştüğünü hissedebiliyordu. Belirgin bir tepki vermemek için zor dayanıyordu.
Kumral genç konuşmasına devam etti.
"Bana hep sinir olurdun. Nefret ettiğini ve benden bıktığını söylerdin. Hep seni öfkelendirirdim... Değil mi?" Çocuk konuşurken Chuuya ilgiyle dinliyordu onu. Bu konuşmanın nereye varacağını gerçekten merak etmişti.
"Buna rağmen, neden kaldın Chuuya?" Şaşırmış bir şekilde Dazai'ye baktı Chuuya.
"Kalmak mı? Dazai, biz partnerdik. Birlikte çalışıyorduk, unuttun mu?"
"Demek istediğim o değil." Chuuya iyice kafası karışmış bir şekilde Dazai'ye baktı.
Dazai derin bir iç çekip yeniden konuşmaya başladı.
"Mori'yle yaptığım her toplantıdan sonra... Tam bir pislik gibi davranıyordum. Herkese. Ama..." İç çekti.
"Özellikle sana." Viskisinden koca bir yudum aldı.
"Ve sonra o gece. Oda'nın ölümünden sonraki ilk toplantının olduğu gece." Chuuya, Dazai'nin bahsettiği geceyi anımsadığında başını eğdi ve üzgün gözlerle elindeki kadehe baktı.
(Yazar Notu: Hatırlamayanlar için, ilk bölümde yaşananlardan bahsediyor.)
"Aslında... Neredeyse her toplantıdan sonra kendimi kaybediyordum. Bu mafyaya girdiğim ilk günden beri değişmedi. Sen yeni katıldığında ise bu yanımı görmemeni ummuştum. Göstermemek için çok çabalıyordum. Ama sonra birlikte yaşamaya başladık ve bir yerden sonra çabalarım yetersiz kalmaya başladı. Kaçmaya çalıştım ama eninde sonunda başarısız oldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
north star | soukoku.
Fanfiction"but when it's said and done, i'll be the north star that takes you home." !küfür, hassas mental bozukluklar, ağır cinsellik, smut!