3 yıl boyunca adını bile anmadığım o ev, o bahçe, o sokak... Gözümün önünden bir bir yaşadıklarım geçiyordu. Dolan gözlerimi bahçedeki büyük çınarın gövdesinde gezdirdim. Babamla bu çınarı çok seviyorduk. Bir zamandan sonra küsmüştü çınar. Ama babamla onu yeniden yeşertmeyi başarmıştık. Bu evde babamın en zor zamanları ve benim en çaresiz anlarım yaşanmıştı. Babam aldatıldığını bu evde öğrenmişti ve ben annemi bu evde kaybetmiştim...
~DİL VE KALP~
Açılan yaraya tuz basmak mı daha çok acıtır, yoksa o yarayı açanın sevdiğiniz insan olması mı? Hayat çok acımasız ve bu acımasızlıkların ortasında masum kalan kimse yok. Efnan YILDIRIM. Hayattaki masumlardan biri denebilir mi bilinmez.. Onun hayatı hep alçak insanlarla doluydu. Babası karısını çok severdi. Ta ki karısının onu aldattığını öğrenene denk... Halit YILDIRIM aslında asla göründüğü gibi birisi değildi.
"Nasıl yaparsın bunu babama? Yazıklar olsun! O adam seni canından çok sevdi be. Karşılığını böyle mi veriyorsun? Nefret ediyorum senden. Babamın sevgisini asla hak etmiyorsun. İğreniyorum senden..."
Efnan annesine tüm nefretini kusmuştu. Ama kendini nasıl toparlayacağını bilmiyordu. Annesinin yaptığı ve babasının sevgisinin karşılıksız kalması ona çok dokunmuştu. Ve o artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordu. Hayat acımasızdı ve bu acımasızlıkların ortasında masum kalan kimse yok.
"Baba açılan yaraya tuz basmak mı daha çok acıtır; yoksa o yarayı açanın sevdiğin insan olması mı?"
"Yara açıkdıktan sonra tuzu basmanın bir önemi yok güzel kızım. İş yarayı açanda başlar ve yine onda biter. Olay senin o yarayı kapatabilmeyi öğrenmendir."
"Kimse senin yarana tuz basamayacak, birlikte kapatacağız."
"Kimsenin senin o güzel kalbine zarar vermesine izin verme kızım. Konuştuklarını tart ve sözlerini özenle seç. Kemiksizi ancak kemiksiz kırar. Yani dilimiz kalbimizi kırandır prensesim..."
~kemiksizi ancak kemiksiz kırar~
Babasını düşündü Efnan. Öyle ki tek varlığı babasıydı ve en büyük hayali anne olmaktı. Annesinden nefret ederken...
Efnan bir söz verdi geleceğe dair. "Eşime ve çocuklarıma asla böyle şeyler yaşatmayacağım" dedi ve devam etti; "annem gibi olmayacağım"
...
Sanki acıyı yeniden hissetmiş gibi kollarımı sardım kendime. Gözümden akan yaşı fark ettiğimde hızlıca toparlandım. Tekrar buram buram heyecan basmıştı heryanımı. Bahçeye doğru yürüdüm. Yiğit telefonla konuşuyordu. Konuşması bitmiş olacak ki kapattı. Arkasını döndüğünde beni gördü, donmuş bir şekilde yüzüme bakıyordu. Gülümseyip yanına yaklaştım.
"Efnan abla!" Koşarak boynuma sarıldı. Çok özlemişim. "Yiğitciğim. Nasılsın ablacım?" Gülümsedi. "Çok iyiyim. Seni gördüm daha iyi oldum abla." "Canım benim. Annemler nerede?" "İçerdeler. Gel geçelim, çok sevinecekler." Heyecanla yürümeye başladık. Kapıyı açtı Yiğit. Annem içerden seslendi.
"Yiğit mutfağa gel oğlum!" Ellerimin titrediğini hissettim. "Misafir kabul ediyor musun Anne?" Koşarak mutfaktan çıktı. Özlemle baktı bana. Dayanamayarak sarıldık birbirimize.
Ağlıyordu. Ağlıyordum... "Efnan'ım güzel kızım benim." "Annem."
🍂
Annem bizi terk ettikten sonra babam Ceylin anneyle evlenmişti. Annemin bize göstermediği ilgiyi göstermiş, öz evladıymışız gibi davranmıştı. Hayatımın en zor zamanlarında bana destek olmuş. Hayatımın en güzel anlarını yaşatmıştı.Kardeşlerimi yurda verdikten sonra ailem için herşeyi yapacağıma dair söz vermiştim. Ve şimdi inanılmaz mutluydum çünkü başarmıştım. Ceylin annemin desteği sayesinde okumuştum. Hatta onun sayesinde bir çok alanda yine eğitim almıştım.
Bir insan karşısındakini doğurmadan da sevebilirmiş, evladı yerine koyabilirmiş. Bunu ondan öğrenmiştim. Hayatımdaki en önemli insanlardan biriydi. Ve hep öyle olacaktı.
Ceylin anne, annemin yokluğunu asla aratmamış aksine sanki hep tek annemiz oymuş gibi davranmıştı bize. Hayatımı öyle güzelleştirmişti ki, hakkı asla ödenemezdi.
"Gel kızım, geç içeri." Hep beraber mutfağa geçtik. Biz otururken içeriden 23-24 yaşlarında bir adam çıktı. Pek aldırış etmedim. İçeri geçtik, kızları ortalıkta görememek beni endişelendirmişti.
"Anne kızlar nerde?" "Endişelenme yavrum. Pusat'lara gitti onlar. Pusat birazdan gidip getirir." "Anne Pusat..." Demeye kalmadan karşıma geçip oturdu kapıda gördüğüm adam. "Selam, ben Pusat." Bir uzanan eline birde yüzüne baktım. Elini tuttuğumda elimin tersini öptü. "Efnan." "Memnun oldum annesinin çok değerli güzel kızı." Kaşların çatıldı. Yüzünde çapkın bir gülümseme vardı.
Elimi o ana denk çekmediğimi fark etmemiştim. Elimi hızlıca çekince göz kırparak anneme döndü. "Getireyim istersen kızları abla?" Annem kaşlarını çatarak adının Pusat olduğunu öğrendiğim şahsın ağzına hafif bir tokat attı. Bu neydi şimdi? "Abla yok demedik mi oğlum? Bende annenim senin." Burda işler baya yürümüş anlaşılan.
"Peki ab- anne." "Sende benim ister misin gelmek..." Klavye hatası diyeceğim ama klavyeyle konusmuyordu sonuçta. "Ne?" "Yani benimle gelirsen kızlarda mutlu olur diye şey etmiştim." Kafasını kaşıdığında annem atıldı. "İyi, iyi şey etmişsin oğlum. Efnan hadi anneciğim birlikte gidin." Onu kıramayacağımı bildiği için böyle söylemişti. Burnumdan bir nefes verdim. "Peki anne." Pusat masanın üstünü karıştırdığı sırada kendi kendine söyleniyordu. "Nerde bu anahtarın arabası ya..." Bu yaratılan varlıkta birşeyler var ama neyse. "Burda anahtarın arabası Pusat abi.." Yiğit kıkırdayarak anahtarları uzattı ona
"He orda mıymış?.." "He burdaymış abi." Yiğit'ten beklerdim. Anneme dayanamayıp gülmeye başladım. Pusat dışarı çıkarken annem kaş göz hareketleri yapıyordu bana. "Ne?" Yine aynısını yaptı. "Anne ne?" "Hadi iyisin yine kaptın yakışıklı çocuğu." Hayda. "Ya anne saçmalama, daha çocuk hayatında İlk defa gördü beni ne ara?" "Olsun yavrum. İlk görüşte aşk vardır." " Ya anne-" Korna sesiyle cümlem yarıda kaldı. Anneme göz devirdim. Onun gülümseyişini geride bırakıp evden çıktım."Sonunda gelebildiniz Efnan Hanım" Göz kırptı. Kocaman cüssesi vardı. Acaba mesleği neydi? Bi boksör olabilecek kadar güçlü görünüyordu. "Efnan desen yeterli aslında." Bende aynı şekilde göz kırptım. "İyi bakalım, o zaman geç Efnan." Arabanın kapısını açtı. Acaba bunda kapının arabası der mi? Sıradan Efnan beyni işte. " Teşekkürler"
15 dakikalık bir yol kat ettiğimizde sessizlik canımı sıkıyordu. Sessizliği ilk bölen o olmuştu. "Eee, anlat bakalım mesleğin ne?" "Avukatlık stajı yapıyorum. Sen?" Önce gülümsedi sonra duraksadı. "Var benimde kendime göre bir mesleğim." Daha çok merak ediyordum. Acaba bir mafya olabilir miydi?
"Emin misin?" Ne olabilir ki? "Evet. Çok eminim hadi söyle." "Hâlâ inatçısın-" "Ne?" Hâlâ inatçı mıyım? Evet inatçıydım ama. Hâlâ... "Y-yok birşey. İnatçısın diyecektim. Her neyse torpidoyu açar mısın?" Sanırım tek taş yüzük çıkacak. Ah Pusat bu kadar çabuk olmaz. Beynim yine mantığımı ele geçiriyor.İçinden çikolata çıkmasını umuyordum. Ama umduğum gibi çıkmadı...
Buda ikinci bölümümüz olsun. Biraz geç geldi ama geldi. Pusat ve Efnan sanki aynı kafadan gibiler. Efnan'ın iç sesi biraz şaşkın ama çok tatlııı.
Ben bu karakterleri bayılarak yazıyorum. Umarım sizde bayılarak okursunuz hepinizi seviyorum. Yorum ve oy vermeyi unutmayın. İyi ki varsınızzzzzz
![](https://img.wattpad.com/cover/338700538-288-k784303.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİNDEN YARALAR
Ficțiune generalăHayatta herşey normal mi geçerdi, yoksa kötü anlarda olur muydu? Benim hayatım çok normal geçmemişti. İhanetle savaşmıştım, acılarla tanışmıştım ve çok kaybedip az güvenmeyi öğrenmiştim. Hayaller vardı, yaşanması umut edilen gerçekçi hayaller... Yıl...