09.04.2023
hanjısung.
.
.
.
-ses kaydı-
12.01 Gönderildi.leemınho
Kaç yıldır usanmadan yazan bir hayran mı?
Merek ettim şimdi mesajlarını.
18.20
(hepsini okudu.)minho
"Pardon, bir bakar mısınız acilen? Bu mesajların hangi hastaneden geldiğini bulabilir misiniz?" diye sordum çalışanlardan birine.
Kanım donmuştu mesajları okurken. Han Jısung. Hayranım mıydı sadece? Yoksa hayatını bana adayan bir genç miydi? Onu hiç görmemiş olsam bile beni bu kadar çok seven birinin son isteğini gerçekleştirmeliydim. Ölmemişse tabii ki.
"........... Özel Hastanesinde bulunuyor, Minho Bey."
Teşekkür etmeyi bile unuttuğumu fark etmiştim çıkarken. Hemen yanına varmak istiyordum. Ölmeden önce.
Kırmızı, siyah renklerle boyanmış yüksek bir bina ile karşılaşmıştım. Acil kapısının içinden girerek sekretere sordum.
"Pardon, Han Jısung adlı hastanız hangi katta ve kaçıncı odada?"
"Durumu ağır, maalesef göremezsiniz."
"Yakınıyım, görmeme izin verin lütfen."
"Peki. 25. kat 10. oda."
Hızlıca yürüyordum ölmedem önce beni görebilmesi için.
Asansörler çok doluydu. Bekleyemezdi. Merdivenlerle çıkmak için, asonsörün sağında yer alan merdiven kapısını açıp üçer-dörder çıkmaya başlamıştım merdivenleri.
Sonunda gelebilmiştim 25. kata, ölecek gibiydim şuan. Nefes nefese kalmıştım. Ama gerçekten ölecek olan ben değildim. Han Jisung'du. 10. odayı bulmaya çalışıyordum gözlerimle. Labirent gibi bir yerdi girdiğim yerden çıkıyordum. En sonunda bulabilmiştim 10. odayı. Yoğun bakım odasıydı, camda duran bir kadındı, tedirgin görünmüyordu artık, bitmiş, çökmüş gibi görünüyordu. Gözleri ağlamaktan kızarmış, şişmişti. Neredeyse açamıyordu gözlerini. Çocuğunu o halde görmek ne yapmaz ki insana.
Hemen koşmuştum kadının yanına. Kadın bana bakıp, hıçkırarak ve sesi zar zor çıkarak sordu.
"Kimsiniz?"
"Karanlıkta onu aydınlatan yıldızıyım."
"Oğlum ölüyor Minho, yardım et ne olursun, yalvarırım. Bana hep derdi, o adam benim ilacım diye. Şimdi ne olur ilacı ol kurtar oğlumu. Yalvarıyorum sana"
"Keşke yardımcı olabilsem."
Han Jisung'a kalp masaji yapılıyordu. Annesinin gözleri ağlamaktan kapanmış, ben ise tüm umudumla uyanmasını ve beni görmesini istiyordum. Belki son isteğini gerçekleştirim diye.
Kalp atışları geri gelmeye başlamıştı Jisung'un. Annesi bu sefer mutluluktan ağlıyordu. Ben ise son isteğini gerçekleştirebilceğim için mutlu olmuştum. Yüzünü görmemiştim daha. Ama kafasını kaldırıp yarı açık gözleriyle bana baktı Jisung. Görebiliyor muydu bilemiyorum. Ama umarım görüyordur, hayatının yıldızını. Onu karanlıkta tek başına bırakmayacağını anlamıştır umarım.
"Biricik Yıldızım." demişti sessizce Jisung.
Dudaklarını okuyabiliyordum. Gözleri açılmıştı. Gerçekten de beni görmek için gözleri yeniden doğuyordu adeta. Yanaklarında hafif bir gülümseme, gözünden akan bir damla yaş ile hâlâ bana bakıyordu. Ben ise gülümsemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. Bir iki dakika kadar baktı bana öylesine, sanki hayatını gözlerinin önünde görüyormuş gibi bakıyordu.
Jisung bana öylesine güzel bakıyordu ki gözlerimi kaçıramıyordum. Sonra yüzündeki gülümsemenin yerine ifadesizlik almıştı. Korkmuştum. Beni öylesine seven birini hiç tanıyamadan, hayatımdan gidecek diye çok korkmuştum. Kafası yastığa düşmüştü geri. Jisung'a bağlı tüm cihazlar ötüyordu ve kırmızı çizgi ilerliyordu. Doktorlar sanki bu anı beklercesine hiç kurtarmaya çalışmadan üstüne beyaz örtüyü örtüp ölüm saatini söylemişlerdi.
"Ölüm saati 20.21"
Annesi o kadar çok ağlıyordu ki bayılmıştı üzüntüden. Ben ise gözlerimden akan yaşlara hakim olamıyordum. Kendiliğinden sessizce akıp gidiyorlardı. Annesini alıp bir odaya çıkarmışlardı. Yanından gitmek isterdim ki, Jisung'u o karanlıkta tek başına bırakmak istemiyordum. Hep yanında olmak, onun hiç sönmeyen yıldızı olarak kalmak istiyordum.
Ben onun biricik yıldızıyım.
10.04.2023
Jisung'un törenine gelmiştim, onun biricik yıldızı olarak. Hiç kimsesi yoktu törende. Bir annesi bir de ben. Ne arkadaşları ne de akrabaları vardı. Sadece ben ve annesi.
"Biricik oğlum, keşke seni hiç doğurmasaydım, keşke sana bu acıları çektireceğime hepsini ben çekseydim. Çok erken ayrıldın benden oğlum. Kimsesiz büyüttüm, kimsesiz gönderiyorum oğlum. Her şey için, sana bunları yaşattığım, daha iyi bir anne olamadığım için çok özür dilerim..."
Annesinin bu sözleri gözlerimi yaşartmaya yetiyordu. Oğlunu kaybetmiş bir anneyi kimse anlayamazdı. Ne ben, ne de başkaları.
Yanımda getirdiğim çiçekleri fotoğrafının yanına koymuştum. Yıldızlı çiçekler. Hep parlayan asla sönmeyecek olan yıldızlarla birlikteydi çiçekler. Keşke Jisung'un kokusunu koklayabilseydim. Çiçekler öyle kokardı o zaman bana. Ama şimdi hiçbir şeyini bilmeden ayrılmıştı benden.
Son bakışları çıkmıyordu aklımdan, o loş ışıklı, tek yataklı odada bana son kez bakışını asla unutmayacaktım. Yaşlı gözleri, sırf beni görmek için tekrardan açılan gözlerini nasıl unutabilirdim ki? Gözümde canlandıkça ağlamak istiyorum. Neden bu kadar geç fark etmişim, neden daha önce görmemişm o mesajları.
Çerçeveli olan fotografında daha iyi görüyordum yüzünü, bana son kez bakan gözlerini, 'Biricik Yıldızım' diyen dudaklarını daha iyi görüyordum bu sefer. Keşke gerçeğini kendi gözlerimle daha yakındam görebilseydim. Keşke şuan yanında olabilseydim. Belki ilacı olurdum?
'Ah, Han Jisung.
Keşke önceden görseydim mesajlarını. Gelip okşardım saçlarını, kucağımda yatırırdım seni. Bebeğim gibi severdim doyasıya. Hatta olmayan tedavindeki ilacın olurdum belki de? Hatam çok geç gelmemdi. Daha erken gelseydim, konuşurduk, limbo söylerdik, dediğin o sössüz şarkının sözlerini kafanda yeniden yazardık. Daha çok parlayabilirdim belki yanında. Çok severdik birbirimizi. Sen benim gökyüzüm, ben senin yıldızların olurdum. Beraber aydınlatırdık geceyi. Ne güzel olurdu ama. Şimdi sadece yıldızlar var. Gökyüzü olmadan yıldızların ne anlamı var Jisung? Yıldızlar gökyüzü olmadan, gökyüzü ise yıldızları olmadan nasıl varlığını sürdürür Jisung?
Bu gece yıldızlar eskisi gibi parlamayacak Jisung.'
***
Her gece gökyüzündeki yıldızlara bakın, hiçbir zaman aynı parlaklıkta değiller. Çünkü
Gökyüzü, yıldızlarını kaybetmişti.(ne yazdım ben?)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ıslıteotw || minsung
Fanficbeni hayatında hiç görmemiş olan sen, sende hayat bulan ben.