tanımıyorum ki.

793 18 0
                                    

    Evet onu tanımıyorum.

İnsan hiç tanımadığı biriyle nasıl aynı evi, aynı odayı, aynı hayatı paylaşabilir ki?

Bu sorulara bir cevap bulmaya çalışırken girdi odaya.

- Nasılsın?

neden sinirleniyorum bu çocuğun her söylediğine, her yaptığına?

Sana ne ki benden. Kendinle ilgilen bana bulaşma.

- Ne diyorsun kızım sen, sakin ol artık. Kötü bir şey mi dedim sanki. İnsan gibi "nasılsın" diyorum sana. Ah pardon ya! Bu bile yabancı değil mi sana? Bunu bile yapan yoktu senin çevrende. Seni sokaktan geçen herhangi bir kadından farklı gören biri bile yoktu yanında. Kusura bakma. Bir daha senin nereden geldiğini, benden önce nasıl bir hayat sürdüğünü hatırlayıp öyle başlarım seninle konuşmaya.

Bilerek yapıyordu bunu. Onu istemediğim için bilerek beni vuracak yer arıyordu. Canımı yakmak işine gelirdi onun.

Senden öylesine nefret ediyorum ki beni hiç üzmüyor bu söylediğin saçma sapan şeyler. Kendi kendine konuş dur. Dediğim gibi bana sakın bulaşma. Bizden normal bir evlilik de bekleme. Aynı odayı paylaşmak zorunda kalan iki yabancı. okey? Ben halledeceğim bir şekilde. Kurtulacağım bu cehennemden.

Şaşırdı galiba. Yüzü değişti. Ona karşı bu kadar kalın nice duvar ördüğümü yeni anlıyor gibiydi.

- Ne yaparsan yap. Senin kurtulman benim de kurtulmam demek, işime gelir.

Cevap vermedim. Çıktım balkona, mis gibi deniz havası aldım. Ben bütün olumsuzluklara karşı nasıl davranmam gerektiğini öğrenerek büyüttüm kendimi. Kimse beni üzemez, benim istemediğim hiçbir sey olmayacak ve ben hiç kimse için gözyaşı dökmeyeceğim. Bu benim hayatım ve ne olursa olsun yapmak istemediğim hiçbir şeyi yapmayacağım.

  Her akşam yemeğe aynı saatte inilir, dede gelmeden herkes masada olurmuş. Dedenin keskin sınırları varmış.
İyi hoş, herkes kocaman bir sofrada kulağa güzel geliyor ama ya ben o saate yemek yemek istemiyorsam ya benim o saatte başka bir planım varsa? Niye birilerinin verdiği emirleri yapmak zorunda olayım ki. Üstelik ben bu eve girdiğimde " Evine hoş geldin" diyerek karşıladılar beni. İnsan kendi evinde istediği saatte yemek yemek gibi basit bir olayı neden yapamaz? Dede bu evdeki insanlara kendi isteklerini yapma fırsatı vermemiş. Dedenin izin vermediği şeyleri yapmak isteyenler de hep gizliden gizliye yapmaya çalışmışlar. Ve yasaklar tatlıdır. Mesela ben küçükken çikolata yemem yasaklanmasaydı belki de bu kadar düşkün olmazdım şimdi çikolataya. Ve işte kendime bir söz: "Bir gün anne olmak istersen kendi isteklerine göre büyütme onu. Bırak yaşının tadını çıkarsın; yesin, içsin, gezsin, eğlensin, ağlasın. İstediği kıyafeti giyebilsin, istediği renk çanta takabilsin. Kendini nasıl mutlu hissedecekse öyle yaşasın."
ben bunları yapamadım, böyle büyümedim çünkü.

  O kasvetli, buz gibi hissettiren yemek masasından kalkıp odaya geçtik. İkimizin odasına. Belki de bu odada kendimi en güvende, en mutlu hissettiğim yere geçtim. Bütün dünyadan sıyrılıp ders çalışmaya başladım. Şu olay kadar bana iyi gelen bir şey yok.
Su almak için ayaklandığımda bakışlarını üzerimde hissettim. Galiba bana iğrenerek bakıyordu. Belki de içindekileri saklamıyordu.

-Bu hep böyle mi olacak? Gerçekten geçer mi böyle zaman sence?

—Geçecek işte bir şekilde. Nasıl geçsin istersin?

Kızdım sandı galiba. Bağırmaya başladı birden

-Sen insan gibi soru cevaplamayı bilmiyor musun ya?

Bu 2 oluyor ya. İnsan gibi ne demek? Ne kadar ağır bir cümle.

-Ne bağırıyorsun be. Ne dedim ben şimdi. Hem insan gibi ne demek Allah aşkına? Benim yetişme şeklimi, çevremdeki insanların beni insan yerine koymadığını söyleyip beni aşağıladın sabah. Sen de insan yerine koymuyorsun beni. Bu kadar kötü bir insan mıyım ben? Ha pardon sen benim insan olmadığımı düşünüyorsun şu an. Ya sana benim insan olmadığımı düşündüren şey ne ya tam olarak?

Ağlamaya başladım. Zaten çok zordu bu duruma katlanmak neden sürekli böyle aşağılıyordu beni? Tutmadım içimde; ağladım bağıra bağıra, hıçkırıklara boğula boğula.
  Üzüldü mü o? Ağlamam ona değildi aslında, söylediklerineydi. Onu haklı bulmak üzmüştü beni. Sahi ya neden kimse beni insan yerine koymuyor? Ne yaptım ben çevremdeki bütün insanlara? Onların gözünde bu kadar değersiz olmama sebep olan ne?

Özür dilerim. Bunu ikinci kez söylediğimin ve seni ne kadar yaraladığının farkına yeni vardım. Böyle biri değilim normalde. Ben de tanıyamıyorum kendimi Seyran. Ben de senden farklı hissetmiyorum. Ben de ne yapacağımı bilmiyorum. Bu durumdan nasıl kurtulurum bilmiyorum. Olay senin için nasıl geliştiyse benim için de öyle gelişti. Evlenmek için can atmadım, istemiyorum diye bu odayı darmaduman ettim ama bak şimdi karımla yine bu odadayım. Kabullenmeye çalışıyorum, alışmaya çalışıyorum. Çünkü öbür türlüsü çok zor. Buna mecburuz baksana. Bizi aynı odaya koyup gittiler. Kimse ne istiyoruz diye sormuyor bile.

Adımı söyledi. Ben hiçbir zaman insanların birbirlerine neden "aşkım, sevgilim.." gibi saçma sıfatlar yakıştırdığını anlamadım. İsimler hep özeldi benim için. Ve Ferit benim adımı söyledi.

En azından en az hasarla ilerleyelim. Zaten kimsenin umrunda değiliz, bari biz birbirimizi kırmayalım. Özür dilerim sabahki çıkışım için.

Güldü. Bu çocuk gülünce gözleri de gülüyordü. Şimdi fark ettim.

nasıl Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin