0.0

188 22 65
                                    

leo

pist sangwon

he pasam soyle

benim sarj aletim kayip da

senin odada unutmus olabilir miyim

baksana bi

bakayim

bekle

tamam

yok burda degil

olm girdigimiz kafede mi unuttum

sicicam simdi

telefonun saeji bitiyo

yurttaysan cikip beraber bakalim

olur ya

anneme de yazayim telefon kapanicak cunku simdi

tamam

annende numaram var zaten

evet

"yani leo inanamıyorum sana... şarj aletini nasıl kafede unutabilirsin gerçekten?" dedi sangwon gülerek yürürlerken. leo'nun şarj aletini kafede unutması ona şu an çok komik geliyordu.

"off nereden bileyim sangwon, çok sinirlendim şu anda. o şarj aletleri ne kadar pahalı..." diye söylendi leo. eğer şarj aletini bulamazsa hem parasını harcamak zorunda kalacak hem de annesinden azar işitecekti.

"off çok komik birisin." dedi sangwon. olayı öyle ciddiye almıyordu ki... beraber öğlen takıldıkları kafeye gittiler. leo şarj aletini taktığı masanın altını üstünü inceledi. "e burada değil bu?"

"çalınmış olmasın leo? gerçekten çok gülerim."

"hayır sangwon, hiç komik olmaz gülemezsin."

"soralım? belki kaldırmışlardır temizlerken?"

"olabilir. sorayım bekle sen burda."

leo şarj aletini sormak için baristanın yanına giderken sangwon bir sandalyeye oturup telefonunu çıkardı ve tiktok ana sayfasında gezinmeye başladı. leo baristayla konuşmaya devam ederken sangwon'un telefonu çaldı.

"alo, bayan lee nasılsınız?"

"iyiyim sangwoncum, leo yanında olacağını söylemiş. ne yaptınız buldu mu şarj aletini?"

"kafede unutmuş sanırım, geldik biz de baksın diye. soruyor şimdi nerede olabilir diye."

"anladım. beni haberdar etsin ama."

"tamamdır söylerim, hatta siz konuşun isterseniz. geldi şimdi." telefonu kendisine doğru yürüyen leo'ya uzattı. "annen arıyor al."

leo telefonu aldı. "efendim anne?"

"buldun mu şarj aletini?"

"hayır, yok burada."

"ee nerede?"

"of anne bilmiyorum. çalınmış herhalde."

"aferin sana. bir insan nasıl şarj aletini unutabilir ya böyle bir yerde. inanamıyorum sana oğlum gerçekten. şarj aletleri de pahalanmıştır şimdi. bi akıllanamadın eşyalarına sahip çıkmıyorsun."

"anne bir nefes alır mısın?"

"alamam beyefendi. paran var mı bari?"

"hayır yok. yani pek yok. az şu an. yetmeyecek."

"aferin. paranı da boş yere harcayıp duruyorsun zaten. ne yapıcam ben seninle, inat ettin bir de korede yaşayacağım diye beni bıraktın burada yalnız başıma. ben de geleyim diyorum, ben yurtta kalıyorum diyorsun. ev alırım diyorum, anne bırak yalnız yaşamayı öğreneyim diyorsun. sonra da tutumsuz tutumsuz para harcıyorsun, bir de eşyalarını kaybediyorsun. çok üzülüyorum."

"ya anne niye öyle söylüyorsun ya. gerçekten..."

"para yollayayım ne kadar yollayacağımı yazarsın."

"tamam annecim, özür dilerim kızma çok seviyorum seni."

"eşek herif, hadi kapat görüşürüz."

"görüşürüz kraliçem."

leo telefonu sangwon'a geri uzattı ve yürüyüp kafeden çıktılar. "ee yok muymuş?"

"yok. almış cebine atmış birisi. kafayı yiyorum."

sangwon durup gülmeye başladı. leo ise suratını astı. "sangwon gülmeyi keser misin?"

"özür dilerim... gerçekten çok komik."

"hayır. değil."

"her neysee. benim kablolu şarj aletimi veririm sana."

"tabii senin kablosuzun da olduğu için."

"vermem bak."

"özür dilerim sangwon lütfen ödünç verir misin?"

"veririm salak. hadi hızlı yürü yurda almayacaklar bizi saat kaça gelmiş."

ve ikisi adımlarını hızlandırarak yurtlarına döndüler.

________
13.04 23

canim trainee a, leo da sangwon da hayatimin asklari. burada ikisi de uni okuyo ve yurtta kaliyorlar. tesekkurler (diger uyeleri de gorur muyuz bilmiyorum su anlik)

✓ love you more than ⌗ leo × sangwonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin