bölüm 1 ~Karanlık Ev~

14 2 1
                                    

      Gözlerimi yavaş yavaş açtım, aynı karanlık manzarayı gördüm.Çoktan sabah olmasına rağmen güneşlikler çekiliydi.Hep böyle olurdu, bizim eve güneş girmezdi, bizim evimiz karanlık ev olarak bilindi.

      Ayağa kalktım, her zamanki gibi  erkenden kumar oynamaya gitmişti.Mutfağa gidip buzdolabını açtığımda karşımda yine saçma sapan markalı alkol şişeleri ve iri bir kırmızı elma vardı, yemek için aldım ve musluğun başına gittim.Ellerim musluğun açma yerine gittiğinde açtım ve kirli su aktığını gördüm, bugün şanslı günümüzde değilmişiz.

      İlaç tatlı iri elmayı yedim, hiç bir şey olmadı.Küçükken bolca güneş alan bir evin önünden geçmiştim."o elma yıkanmadan yenmez kızım, yersen çok hasta olursun.Gel muslukta temiz temiz yıkayalım "diyordu bir anne "tamam anneciğim"diyordu tatlı sesli bir kız çocuğu onu kıskanmıştım, onu o anda çok kıskanmıştım çünkü benim beni düşünen bir annem yoktu.Benim annem 17 yıldır kayıp, bebeğini 1 yaşındayken anne sütünden maruz bırakıp gitmiş bir kadın.Bir gün gizli gizli fotoğrafına bakmıştım çok güzel kadındı yüzünde sevgi duygusu vardı ama kendi canından çıkan kızını nefret dolu bir babaya bırakıp gitmisti.Ben o sevgi yüzlü kadından nefret ettim ama o nefret yüzlü adamı sevdim.Bana ne kadar kötü davransa da sevdim ben babamı, ona karşı çıkmadım hiç, ne dediyse ikiletmedim, beni bu rutubetli eve hapis ediyor.Ben bir gün bile şikayet etmedim.Beni okula göndermiyor bir gün bile karşı çıkmadım. Evet buna salaklık denir ama o beni bırakmamış tek kişiydi, babam beni başka birisine bırakıp kayıplara karışmayan tek kişiydi.Annem olacak kadın beni babama bıraktı.Akrabalarım yüzüme bile bakmadan beni gördükleri gibi bıraktılar.Beni o nefret yüzlü babam bırakmadı.kendi kendime mırıldandım "buna da şükür,buna da şükür aydınlıksız güneşim" demiştim

      Her gün olduğu gibi bugünde can sıkıntısından evin tozunu almıştım ve silmiştim ama yine o alkol karışımlı rutubet kokusu gitmiyordu hiç gitmiyordu.Çok yorulmuştum, mutfaktaki suyu son damlasına kadar içmiştim ama hala ağzım kupkuruydu."Acaba su koyu şişedeki şeyden bir yudum alırsam ne olur?"hiç birşey olmazdı babam farketmezdi.Küçük bir çay bardağı çıkardım şişedeki alkolü minik bir miktar döktüm ve öylece ayakta bekledim

      Bir kaç dakikadır alkol dolu bardakla bakışıyordum.Elimi çay bardağına götürdüm, bir şey olmayacaktı."Elime alıcaksın ve içiceksin güneşsizim"evet hazırım elime aldığım bardağa son kez bakış attım.Tam ağzıma götürecektim ki kapıdan gelen anahtar sesini duydum.Gelen babamdı.Hemen elimdeki bardağın içindeki alkolü musluğa döktüm.Açılan kapı sesini duyunca bardağı musluğun içine atı verdim.Sesin üzerine babam hemen içeri girdi."O ses neydi bir şey mi kırdın?"kendimi toparlayıp "Evet , kırdım çok özür dilerim gerçekten özür dilerim yanlışlıkla kırıldı."diye atıldım babam gelip musluğa baktığında alkolü fark etti işte şimdi çok kötü şeyler olucaktı

      Babam bir süredir odasına gitmişti.Bir şey demeliydi.Vurmalı, bağırmalıydı.Bir an önce korkuyu yaşatıp bir süre sonra korkumdan kurtulmamı sağlamalıydı.Cam parçalarını toplarken elime cam batmıştı.Minik bir inleme sesi çıkardım bunun üzerine kapı sesini duydum babam gelmişti.Elindeki yara bandına baktım."al ve yarana yapıştır."diye bağırınca irkildim bu gerçekmiydi.Yaramı sarmam için bana yara bandı mı vermişti?hızlıca elime yapıştırdım ve gülümsedim.Gülümseyen yüzüme hızla bir tokat yedim ve bir daha yedim ve bir daha, bu normaldi dimi?her baba alkollü kırık bardağı görünce böyle bir tepki verirdi.hatta daha fazla yapardı benim babam kötü alışkanlıklarına rağmen iyiydi.Son tokadının ardından yere yığıldım ayağı ile bacaklarıma vurmaya başladı "özür dile"diye yüksek sesle bağırdı."Özür dilerim baba, çok pişmanım"dedim bunun üzerine "bir daha dile ""özür dilerim baba, çok yalnıştı"...

      "Bir daha" diye bağırdı yüksek sesle "özür dilerim baba"dedim hızla "bir daha daha yüksek sesle dile"diye çıldırdı kendimi  hazırladım ve "özür dilerimmmmmmmm"diye yüksek sesle çığlık attım.Son kez daha bana vurup gitti.Bu neydi beni umutlandırmıştı.Keşke daha çok vursaydı, daha çok bağırsaydı ama bana yara bandı vererek beni umutlandırmasaydı.

      Yerden zar zor kalktım ve camları temizlemeye devam ettim.Sonunda camlar bitmişti kolu çıkık koltuğa oturdum, uzun süre nefes alıp verdim."ben markete gidiyorum.Sakın az önce yapacağın şeyi tekrar yapma."diye bağırdı "tamam"diye mırıldandım.Kapının kapatılma sesinden sonra ağlamaya başladım.Kendimi tutamamıştım.Babamın beni dövmesine veya o pis içeceği içecek olmama ağlamıyordum.Ben babama ağlıyordum.Alkol kötü bir içecek, bir babanın kızının elinde görünce çıldıracağı bir icecek."Öyleyse neden o hep içiyor?Neden durmadan içiyor?Neden evde su bitmişken o pis içecekler var?Neden baba?Neden?"

      Açılan kapı üzerine ağlamamı durdurdum.Babamın "bugün sana yemek yok, su yok "diyişini duydum.Ara sıra böyle cezalar verirdi."yemeği ben mi yapacağım?"diyen sesini duyduğumda oturduğum yerden fırladım."hemen hazırlıyorum"dedim mutfağa girdim ve aldığı makarna ve suyu gördüm.Babam mutfaktan gittiğinde tencereye su koydum. Bir yudum suda içmedim diyemem.hızlıca aygazı yaktım.Yemek piştiğinde babama verdim ve "biraz yatıp dinlenebilir miyim?"diye sordum bunun üzerine "yat, zıbar"diyişi beni iyi etti.Şimdi uyku vakti.
     

Aydınlıksız Güneş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin