Bölüm 2 - "00:12"

5.4K 341 555
                                    

Barış dakikalar içinde, babasının kırmızı ve pahalı arabası ile yanımıza geldiğinde; Gökhan iyice oyun hamuru kıvamına gelmişti. Ben öne geçtim, diğerleri arkaya... Kemerimi bile bağlamadan, arka üçlüyü kontrol ettim. Oğuz ve Sinan; Gökhan'ı ortalarına almış ve kontrol edemediği bedeni oradan oraya savrulmasın diye emniyet kemeri ile onu düğüm yapmışlardı. "Kemeri normal taksanız da olurdu" derken, Barış alnımı işaret parmağı ile hafifçe ittirip önüme dönmemi sağladı. Bana doğru usulca yaklaşıp, benim bağlamayı unuttuğum emniyet kemerimi bağladı.

Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki istemsizce gözlerimi kapattım. Çam ağacı ve vanilya gibi kokan parfümü genzimi yaktığında, kafamı geriye attım. Barış'ın belli belirsiz güldüğünü görünce, konuyu dağıtmak için "Ben kestirme bir yol biliyorum hastaneye. Sen sür, ben tarif edicem," dedim co-pilot edasıyla. "Gökhan'ı götürürken git gel öğrendim tabi..."

Barış hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırdığı anda, arka üçlüdeki homurtular yükselmeye başladı. Kafamı şöför koltuğu ile yolcu koltuğu arasındaki boşluğundan sokup arkaya döndüğümde Oğuz'un tişörtünün içinden bir şey çıkardığını gördüm. "Şunu da şöyle yaparsak, kırmızılarda da geçebiliriz..."

Arabanın içi kulak kanatan bir siren sesi ile çınladığında Barış ile aynı anda çığlık attık. "O ne be?!"

Sesi, sireni bastırsın diye kafasını öne doğru uzatan Oğuz "Sinan'ın babasının polis sirenini çaldım" diye bağırırdı. Sinan Oğuz'un elinden sireni kapmaya çalışırken, ağladı ağlayacaktı. "Babam ağzıma sıçacak!"

Sinan, Oğuz'un elindeki sireni almak için onunla boğuşurken aralarında kalan ve ezilen Gökhan "O siren var ya..." dedi usulca. Siren sesi yüzünden güçlükle duyuluyordu. "O sireni sana soksam ne güzel olur Oğuz. Öte öte..."

"Ne diyo o ya?" Barış, siren sesi ve çetenin sonsuz saçmalıklarını dehşet içinde dikiz aynasından takip ediyordu. Sinan sireni kapatmayı becerebildiği an, araba bir nebze sakinleşti. Sireni Sinan'dan kapıp, kendi kucağıma aldım. Her ihtimale karşı...

"Kas gevşetici kafa yaptı heralde. Biraz tuhaf davranmaya başladı." Dikiz aynasından Gökhan'ın emniyet kemeri içinde solucan gibi kımıl kımıl hareket ettiğini görünce yine içime bir korku düştü. Barış'a dönüp, "Bir şey olmaz di mi sırık" diye sordum fısıltıyla.

"Sanmıyorum bir şey olacağını, merak etme" dedi sakince. "Sadece midesini yıkarlar."

"O göte siren öte diye bir şey vardı di mi lan?"

Gökhan, asla susmuyordu. Sinan, "Bütün kasları iflas etti dilindeki kaslar hala maşallah" derken kıskaç gibi yaptığı parmakları ile Gökhan'ın dudaklarını kaptı.

Bir anda yine kafam başka yere gitti. "Dilde kas yok ki... Var mıydı yoksa" diye sordum.

Kırmızıda duran Barış, bana dönüp "Var tabi" dedi. Gözlerini kısıp, beni yargılar gibi "Sözelciyim ben, ona rağmen biliyorum Yaprak. Sen nasıl bilmiyorsun" diye sordu.

Biyoloji dersinde Oğuz ile kitaptaki organ çizimlerini keserek kendi uydurduğumuz ameliyat oyununu oynadığımızı, Sinan ile Fahri hocanın bir dönem boyunca asla iyileşmeyen gribi yüzünden sürekli çektiği burnu ile çıkardığı seslerden şarkı yapmaya çalıştığımızı ya da Gökhan ile rahatça uyumak için YouTube videosu ile kendimizi hipnotize etmeye çalıştığımızı Barış'a söylemedim. Gökhan'ı hastaneye yetiştirmeye çalışırken en son endişelenmek istediğim şey seneye gireceğim üniversite sınavında hiçbir şey bilmediğim için cevap anahtarının bir yerime girip kilidinin de elime verilecek olmasıydı.

Benim aksime bu konuda hiçbir endişesi olmayan Sinan gülerek "Sırık haklı" dedi. "Mesela benim dilimdeki kaslar zamanında çok öpüşmekten gelişmişti. Dilimle bi' keresinde pet şişe bile taşımıştım. Oğuz hatırladın mı lan?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 17, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

4N1K - 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin