seungmin lüks restoranın otoparkına arabayı park ederken kemerimi açtım. büyük mekanın otoparkı bile oldukça ışıltılı ve güzel görünüyordu. duran araba ile indik, arka kapıyı açıp minju'yu çocuk koltuğundan çıkarttım ve yanımda yürümesine izin verdim.
seungmin sessizdi, arabada minju'nun merakla her gördüğünü sorması dışında pek bir konuşma geçmemişti. genelde sorularını bana sorduğundan konuşan da bendim.
minju tuttuğu elimi aşağı yukarı sallayıp ona bakmamı sağladı.
"mimo, burası neresi?"
ben göz ucuyla seungmin'e bakarken, o benden önce davrandı ve minju'yu cevapladı.
bir elini belime yerleştirip, diğer yanımda duran minju'ya doğru biraz eğildi. "söylemiştim ya bebeğim, hyunjin amcan ve iş arkadaşlarım ile yemek yiyeceğiz. burası da yemek yiyeceğimiz yer, restoran."
minju kocaman açtığı gözlerini kırpıştırarak kafasını salladı. ikisinin ortasında olduğum için belimi tutan seungmin'in eli, dik durup yürümeye devam ederken de olduğu yerden ayrılmadı. bu vücuduma ufak bir gerginlik vermiş olsa da rahatsız değildim. bu yüzden içeri girip resepsiyona yönelirken bozmadan devam ettim.
"merhaba efendim, rezervasyonunuz var mıydı?"
bizi karşılayan takım elbiseli çalışana bilgilerini söylerken minju elimi bırakıp bacaklarıma sarıldı ve yüzünü yukarı kaldırıp bana baktı.
"mimo burada ne istersek yiyebiliriz mi simdi?"
bazen peltek çıkan kelimeler ve devrik kurduğu cümleleri ile çok tatlı bir konuşması var minju'nun. onun bu tatlı haline gülümseyip başımı salladım. "tabii ki."
"çikolatalı dondurma ve çilekli dondurma ve lolipop da var mı?"
gülerek yanaklarını tuttum ve baş parmağımla severken cevapladım. "bilmiyorum, menüye bakarız. ama dondurmadan önce yemek yemeliyiz."
"ya ama..."
büzdüğü dudağı ile daha tatlı olurken seungmin yanımıza geldi. konuştuklarımızı duymuş olmalı ki "dondurma konusunda anlaşmıştık minju, bir sonraki yaza kadar yemeyecektik hani?" dedi.
minju sarıldığı bacaklarımdan ayrılıp seungmin'in elini tuttu. diğer eliyle de benim elimi tutarken seungmin'i dondurma konusunda ikna etmeye çalışıyordu. "ama babacım, sadece bir kere olmaz mı? bir kere, bir. lutfen"
seungmin ve minju tatlı tatlı inatlaşmaya devam ederken, özel olarak ayarlandığı belli olan büyük masayı gördüm. birkaç çift çoktan yerini almıştı. oraya vardığımızda herkes birbirini samimiyetle selamladı ve ufak tefek şakalar yapıldı.
minju tanımadığı insanlardan çekindiği için iki eliyle elimi tutmuş, bacağımın arkasına doğru saklanmıştı. yeni tanıştığım insanlara kendimi tanıtıp minju'nun bakıcısı olduğumu belirtecekken seungmin beni durdurdu. benden önce davranıp konuştu.
"lee minho, benim için çok değerli biri, bu gece bize eşlik etmesini istedim."
onun beni tanıtması ile bir şey demedim, sadece gülümsedim. uzatılan elleri sıkıp kısaca tanıştıktan sonra oturduk. minju aramıza oturmuştu. kendisine yöneltilen tatlı iltifatlara ne yapacağını bilemediği için seungmin'e ya da bana bakıyor, çekingence gülümseyip tuttuğu elimle oynuyordu.
çok geçmeden hyunjin de geldi. minju tanıdık bir yüz görmesinin mutluluğu ile ismini söyleyip dikkatini üzerine çekti ve hyunjin'e sarıldı. hyunjin'i seviyor, onun ilgili tavırları ve beraber eğlenceli zaman geçirmeleri de sevgisini açıkca gösterip çekinmemesine neden oluyor. hyunjin minju'yu kucağına alıp herkesden önce onunla selamlaşıp ilgilendi. minju hala kucağındayken kısaca sarılıp selamlaştık ve oturduk. bir süre sonra son ailenin ve bir iş adamının da katılmasıyla siparişler alınmaya başladı.