15

725 75 32
                                        

1.5 yıl sonra.

"minho, pastaneyi aradın mı?"

minho elindeki kutularla bahçeye çıkarken mutfaktan kendisine seslenen seungmin'e cevap verdi. "aradım güzelim, yarım saate burada olacakmış!"

bahçenin ortasındaki büyük masaya ilerleyip kutuyu yere koydu, içindeki parti süslemelerini çıkarttı.

bugün minju'nun doğum günü! bu yüzden evde ufak bir koşuşturma var. seungmin mutfakta içecekleri ayarlarken minho bahçenin düzenini halletti, seungmin ile beraber süsleri her yere asıp bahçeyi kısa sürede tatlı bir parti alanına çevirdiler.

ilişkileri bir buçuk yılı geçmişti, yeni evlerine taşınalıysa henüz altı ay oluyordu. seungmin'in minho'yu aynı evde yaşamak için olan ikna çabaları sonunda sonuç vermiş ve minho işini kurduktan sonra seungmin ve minju ile yaşamayı kabul etmişti. yeni büyük bahçeli bir eve taşınmışlar, hem minju hem de üç küçük kedi için daha rahat ve özgür bir ev ortamı yaratmışlardı.

ikisi de memnundu hayatından, olduğu yerden. sevgi, ilgi ve güvene dayanan sakin bir ilişkileri vardı. bazen aksilikler çıksa da bunu kolayca aşabiliyor ve gün sonunda yine dip dibe oturup minju'nun bulutlu battaniyesi altında kahve içiyorlardı.

kısa süre sonra gelen pastayı kuryeden teslim alan minho onu da bahçeye çıkarttı ve büyük masaya özenle yerleştirdi. minju'nun plandan ve bu partiden haberi yoktu, felix ve jisung ile dondurmacıya gitmişti. onlar dışarıda zaman geçirirken de bahçe düzenleniyordu.

çalan kapıyla seungmin "ben bakarım!" diyerek içeri girdi. kapıyı açtığında elinde kocaman pembe bir hediye kutusuyla hyunjin ve bir adım arkasında kucağında oğluyla chan duruyordu.

"biz geldik!"

hyunjin, seungmin'i kucağındaki koca kutudan dolayı uzaktan bir öpücük ile selamlayıp bahçeye ilerledi. chan ise kucağındaki oğlu jiseok ile zar zor içeri girebilmişti.

2 yaşındaydı jiseok, chan'in sürekli çocuk istiyorum diye ağlaması ve bir süre jiseok ile zaman geçirmelerinin ardından evlat edinmişlerdi. şimdi ise chan'in kucağında, yüzünü ve dudaklarını minik elleri ile sıkıp babasını seviyordu kendince.

"bebeğim, bak seungmin amca!"

jiseok'un ilgisini başka yöne çevirmeye çalışırken oğlunu kendinden uzaklaştırıp seungmin'e çevirdi. sevimli küçüğe el salladı seungmin ve chan'e biraz rahat vermek için kollarını açtı. jiseok kucağına gelirken chan de üstünü düzeltmeye başlamıştı.

"amcasının minik tırtılı nerde?"

"gelmediler hala, jisung ve felix ile beraber dondurma yemeye gitti."

onlar da bahçeye girerken jiseok'u çimlere bıraktı seungmin. bahçeleri son derece güvenliydi bu yüzden parti ortamını yıkmadığı sürece rahatça gezebilirdi.

changbin ve jeongin de çok geçmeden kapıyı çalmış, bir sürü hediye ile içeri girmişlerdi. onların poşetleri de hediye köşesine yerleştirilirken tek eksik vardı; jisung, felix ve tüm bu parti ortamının hazırlanma sebebi olan doğum günü kızı minju.

bahçede bir şeyler içip sohbet ederlerken telefon çaldı, minho gördüğü isimle aramayı yanıtladı.

"efendim jisung?"

"minju'yu kaybettim!"

"ne?"

jisung saçlarını karıştırıp olduğu yerde etrafına bakarken açıkladı. "yürüyorduk, mağazalara göz atıyorduk, sonra bir oyuncak dükkanının vitrinine dalmışım. arkamı bir döndüm, ne minju ne de felix ortada yok!"

minho gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi. "jisung, kaybolan sensin salak!"

jisung cevap vermek için ağzını açmıştı ki vitrinine daldığı oyuncak mağazasından çıkan felix'i ve elini tutan minju'yu gördü.

"nasıl ya?"

felix elindeki hediye paketi ile jisung'ın yanına geldi. "neden gelmedin? tek başıma seçtim hediyeyi.

jisung kulağındaki telefonu minho'ya bir şey demeden kapatırken, minho duyduğu felix'in sesi ve minju'nun gülüşü ile jisung'ın salaklığına göz devirip telefonu kenara bıraktı.

minju eve geldiğinde, bahçedeki ortamı ve herkesin onun için hazırlandığını görünce gözleri kocaman açıldı. sesli bir iç çekiş ile hediye yığınına baktı. "doğum günüm! tüm her şey benim için mi?"

"tabii ki senin için tırtılım, çok daha güzellerini hak ediyorsun."

minju sevinçle bahçenin ortasına koştu, yan yana duran minho ve seungmin'in bacaklarına aynı anda sarıldı. yüzlerine bakarken "sizi seviyorum! çok teşekkür ederim!" diye haykırdı.

ikisi de ona gülerken önce şarkılar eşliğinde pasta kesildi, sonra hediyeler verildi. ilk defa böyle bir ortamda bulunan küçük jiseok şaşkınlıkla izliyordu olayları. her zamanki hareketli meraklı çocuk şimdi yerini çimenlere oturmuş göz kırpmadan olanları anlamaya çalışan haline bırakmıştı.

seungmin hediyesini verirken minju'nun boyuna indi ve sarıldı sıkıca. "seni seviyorum bebeğim, sen benim tek ailemsin. seni sonsuza kadar seveceğim, tamam mı?"

minju başını sallarken seungmin'in kulağına eğildi. "mimo babiş de ailemiz ama değil mi?"

seungmin ayrıntıcı kızına güldü. "öyle bebeğim."

baba kız sarılıp biraz konuştuktan sonra minho geldi yanlarına, dizinin üzerine çöküp minju ile aynı boya geldi.

"prenses?"

minju kollarını açan minho'ya sarıldı. minho saçlarını okşarken "doğum günün kutlu olsun bebeğim..." diye mırıldandı.

"mimo babiş, babam dedi ki en çok sen uğraşmısın bu parti için. teşekkür ederim, her şey çok güzel. ben sizinle olduğum için çok mutluyum."

minho'nun boynunda olan kollarından birini seungmin'e sardı ve ikisine birden sarıldı. "sizin kızınız olduğum için çok mutluyum."

+++

bittiiii 🥳

nasıldı?
final, fic, 2min, tırtıl grubu,
hyunmin arkadaşlığı, seungmin ve minju'nun baba kız ilişkisi, minho ile olan ilişkisi... nasıldı?

en sevdiğiniz ilişki ve olay hangisiydi?

umarım beğenmişsinizdir.
kısa, çerezlik, kişiliğime tamamen ters düşen softlukta minnoş bir fic oldu.
umarım keyifle okumuş ve beğenmişsinizdir.

bu satıra fic hakkında
ya da herhangi bir şey hakkında
ne istiyorsanız yazabilirsiniz.
sohbet satırı!

okuduğunuz için teşekkürler, opucukkk 😽

-ariel. 🍒💗

canyon moon ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin