-Hayır!!Hayır,hayır,hayır!! Bunu kesinlikle reddediyorum. Beni o bakkala gönderemezsin. Saat daha sabahın körü. Dedikten sonra anneme attığım küçük Emrah bakışları ona anneler Günü'nde hediye ettiğim tahta terliğin topuklu kısmını görmemle son bulmuştu.
Evet annem keskin nişancıydı. Bir insanın üç yıldır attığı bütün terlikler mi tam yerini bulur. Hiç ıskasız navigasyon taksak bu kadar olur.
-Şunu görüyorsun değil mi Zeynep?!
Terlikten önceki son sözlerimizdi bunlar. O değerli saniyeler...
-Ah anne bırakalım bu cahilce Davranışları hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına?
Buz devrinde diyen iç sesime "Ay slk ya" diyerek içimden güldüm.
Annemin bana bakışını gördükten sonra kapıyla aramdaki mesafeyi hızla ölçtüm. Hızlı davranırsam kurtulabilirdim. Annem terliği eline alırken Kapıya doğru yardırmaya başladım. Ama bu hızlı hareketim Kapıdan tam dönerken mabadımda hissettiğim acıyla Yarıda kalmıştı. Olduğum yere çöktüm.
- Ah vuruldum!! Bundan sonraki aşama oklavaydı.
- Ben seni vuracağım şimdi kalk çabuk o ekmek alınacak!!
İçimde kalan son bir umutla benden ay farkıyla küçük kardeşim Can'ın odasına girdim.
-Can! Can'ım cananım! Ablacım ben sana bu dünyadaki en iyi en yakuşuklu (!) kardeş olduğunu söylemiş miydim?
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeliydik.
-Ne istiyorsun lan!!
Köprüyü yıktı ayı herif.
-Sus lan geberesece kalk git ekmek getir. Evde yayılıp g*t büyüteceğine şu ince, zarif, içi de dışı kadar güzel olan ablana yardım et.
Can sinsice gözlerini kıstıktan sonra o ardından %100 oklava gelecek sözleri söyledi.
-Anne ablam beni tehdit ediyor.
~~~~~~~~
10 bilemedin 15 dakika önce yediğim oklava beyaz tenimde kırmızı şeritlerin oluşmasına neden olmuştu. Koluma baktıkça kırmızı beyaz en büyük Türkiye diyesim geliyordu.Annemin ekmek almamı buyurduğu bakkal görüş alanıma girince bozukluk olarak verdiği paraları sayıp bana gerekli olan miktarı seçmeye başladım. Bu işlemle o kadar meşguldüm ki bana doğru gelen arabayı görmedim. Başımı kaldırdığımda hızla gelen araba ve benim aramda az bir mesafe kalmıştı. Yaklaşıyor, yaklaşıyor hala yaklaşıyor. Birden aramızda santimetre fark varken durdu ve arabadan sinirden köpüren bir kas yığını indi. Gözündeki güneş gözlüğünü çıkardığında bunun dün döşemelerine -ve yüzüne- biber gazı sıktığım fırsatçı olduğunu anladım.
Anlaşılan kader yine bana koymuştu.
Kahverengi gözler beni bir süre inceledikten sonra Yüzümü tanımış gibi bakarak
-Kızım senin arabaların önüne atlamak gibi bir hobin mi var!?
-Aa! Sen çıktın bir kere önüme (!)!
-Ha?!
Önüme bakmadığım için suçlu olduğumu biliyordum. Bu yüzden en iyisi konuyu değiştirmekti.
-Ne ha! Neyse affediyorum seni. Küçük, şirin, şaşadan uzak fakir fukara ile dolu mahallemize teşrif edip bizi Şereflendirmenizin (!) sebebini öğrenebilir miyim? Arabadan kurtarma bahanesiyle üzerine çıkacağınız kızlar mı arıyorsunuz?
-Sizin küçük, şirin, şaşadan uzak fakir fukara ile dolu mahallenize meraklı değilim. Bizim okul müdürünün b*k yemeleri yüzünden buradayım. Gelmezsem aileme yaptığımı bildirecek ve para kaynağım kesilecekti. Tabi bir de okuldan atılacağım da orası olayın en hafif kısmı.