Yine o kasvetli günlerden birine uyandım. Bordo perdelerimi biraz aralayip camımi ıslatan yağmur tanelerine şöyle bir göz gezdirdim. Hava çok da kötü görünmüyordu , anlaşılan işe gitmemek gibi bir bahanem olmayacaktı. Annemin aşağıdan ' İrem kalk hadi ekmek almaya git ! ' diye seslenişi yüzünden sıcacık yatağımdan kalktim.
' Allah'ım , o pjamalarla gitmeyi düşünmüyorsun herhalde '. " Bakkal değil mi bu ? Sanki istemeye gelecekler birşey olmaz '.dedim anneme. Ama keşke babamın çocuk mezarı gibi terliklerini giymemiş ve gri pjamamla çıkmamış olsaydım... Karşı apartmana yeni taşınan gençle bakkalda bu halde karşılaşmak isteyeceğim en son şeydi. Aman ne güzel! Ben ekmekleri alırken şöyle bi terliklerime baktı ve sırıtarak yüzünü çevirdi. O yeşil gözlerini oymak için neler vermezdim. Yağmurda hızlı hızlı eve gittim ve homurdanarak ekmekleri bırakıp kendimi dusa attım.
Islak saclarimi şöyle bir taradim, gelişigüzel de ördüm. Aslında hiç bi özel yanım yoktu. Dümdüz belime gelen kahverengi saçlarım , bademe benzeyen garip gözlerim , uzun ince normal bir kızdım işte. Ayna da saatlerce oyalanip güzelleşecek biri de değildim. Sanırım bu liseden beri neden hiç sevgilim olmadığını ve iki hafta önce karşıdaki apartmana taşınan yeşil gözlü çocuğun bana niye bakmayacağını da açıklıyor.
Koşar adımlarla cafeye doğru gidiyordum. Eğer yine geç kalırsam Rafet Amca beni kesin işten atacaktı. Zaten atmasa da ben istifa edeceğim de kız kardeşimin yine beceremedin değil mi demesi , tost kokmaktan daha kötüydü.
' Hey nerde kaldın ? Şu saate bak on beş dakika önce burada önlüğünü giymiş olmalıydın. Şu kalabalığa bak ! '
' Özür dilerim Rafet Bey, yağmur yüzünden geciktim hemen işe başlarım iz merak etmeyin "
"Hala konuşuyorsun. Seni kovmadan giy şu önlüğü ve siparişleri al "
Acaba Rafet'in kafası b*kla mi dolu ya da beynini sadece kadınlar için mi kullanıyor çok merak ediyorum
- Bakar misiniz bizim masaya ne zaman bakacaksınız acaba!
- Hemen geliyorum.
Tüm gün tost yağlamak insanı hem yoruyor hemde yürüyen sucuk gibi kokmasına sebeb oluyor. Her gün banyo yapmaktan şişen elektrik faturası da cabası. Sonuçta kız kardeşim gibi zengin bir koca bulup dünyayı gezemiyorum. Aslında tost kokmama rağmen bu ufak çatı katındaki , çerçeve ve kitaplarla dolu odamda mutluyum. Çok büyük olmasada kitaplığım , beyaz başlıklı yatağım , boy aynası ve ahşap dolabım bana yetiyor. Toplu olduğum pek söylenemez , anneme sorsan ben ergen erkek çocuklarından bile daha dağınıkmışım. Üstelik bu küçük ama şirin , dağınık odamı sevmemi sağlayan yeni bir sebebim daha var ; yeni komşu. Sanırım siyah perdelerini pek açmayı sevmiyor. O büyük iki katli evde tek başına ne yaptığını da merak etmiyor değilim. Nadiren dışarı çıkıyor onda da babamın terlikleri ve pjamayla yakalandim zaten. Sonuçta o uzun boylu , yeşil gözlü ,dağınık kahverengi saçlı , kasları kışın bile belli olan bir adam. Belki kız arkadaşıyla yaşıyordur. Ama odasını iki haftadır gözetlememe rağmen hic kadın görmedim. Of Allah'ım ne yapıyorum ben. 21 yaşındayim ve liseli kızlar gibi adamın odasını gözetliyorum. Artik uyusam iyi olacak.Sana da iyi geceler siyah perdeli kaslı Komşum.- Anne saat 9 olmuş ! Bugün Canan'la buluşacağimi biliyordun niye kaldırmadın ? Hey benim yırtık kotum nerde ? Anne ? Hey Annee ?
- hav hav hav haaav
Yine mi o pire torbası geldi bahçeye. Alo evde kimse yok mu ? Baba şu köpeği yan eve gönder. Nerde bu millet?
Simdi yaktım çıranı pire torbası !
Merdivenleri elimdeki kırmızı hello kittyli makyaj çantamla ikişer ikişer indim ve bi hışımla bahçeye fırladım. Yan komşunun köpeği yine annemin güllerini eşeliyordu. Kovalamak için üstüne atıldım ama o makyaj çantamı çoktan alıp caddeye fırladı. Peşinden koşmaya devam ettim. Tüylerinden göremedigi gözleriyle benim siyah perdeli komşunun bahçesine girdi. Bir an bahçenin çitlerinin önünde kala kaldım ama söz konusu makyaj çantam olduğu için sessizce bahçeye girmeye karar verdim. Yavaşça ' Şşşt pire torbası gel buraya sana sosis vericem. Gelsene oğlum.' Tam köpeğin ağzındaki çantama ulaşıp çekiştirirken evin kapısı açıldı. Hava soğuk olduğu halde üstünde tişört bile yoktu , saçları yataktan çıkmış gibi dağınık , altında gri eşofman altı , ve siyah terlikleriyle dışarı çıktı. Bana şöyle bi baktı ve yanımıza doğru gelmeye başladı. O an içimden yüzümde ki o şaşkın ifadeyi görmemiştir diye geçirdim. Yemyeşil gözlerini köpeğe dikti
- Gel bakalım. Kızların çantası karıştırılmaz bilmiyor musun ? Dedi gülerek. Sonra köpeğin gözlerinin içine iyice baktı ve bizim hırçın pire torbası çantamı yere bırakıp kaçtı. Çantanın salyalı olmayan tarafından tutup bana uzattı
- Sanırım bunun için uğraşıyordun.
- Şey evet. Tesekkür ederim
Geriye dönüp hızlı hızlı caddeye doğru ilerledim. Arkamdan
- Görüşürüz
Diye seslendi. Ama oyle sersemlemiştim ki cevap bile veremedim. Allahım o kadar yakışıklıydı ki. Boyunun bu kadar uzun ve teninin bembeyaz olduğunu hiç fark etmemiştim. Hızla eve girdim ve gözlerimi kapatıp , dağınık saçlarını düşündüm.
