Salih'in Evi

228 20 36
                                    

Ehe

Selamlar.

Beni burada görmeyeli oldu bayağı. En sonki bölümü 6 Nisan'da yazmışım, yani 6 ay falan olmuş. Oha, o kadar zamandır buraya bölüm yazmıyor muymuşum?

Ya bir de, kitap bin okuma falan olmuş... Ya ben ilk bölümü yazarken, hatırlıyorum böyle odamda turuncu gece lambamı açmış, kulaklığı takmış, öylesine uzanıyordum. Bir anda bir cümle yazdım sonra devamı nasıl geldi bilmiyorum. Cidden sıfır ciddiyetle yazmıştım, (birinci bölümden anlarsınız) niye bu kadar sevdiniz ya?

Neyse neyse... Okuyan, okumayan, yorum yazan, yazmayan, oylayan, oylamayan, seven, sevmeyen herkese çok çok teşekkür ederim. Şimdi bölüme geçelim, sizleri çok seviyorum, bölüm sonunda konuşuruz<33

Vartolu'nun ağzından:

"Yamaç'cığım kıpraşmasan mı acaba? Araba sallanıyor maşallah deprem oluyor sanıyorum." dedim dikiz aynasından iki saattir rahat oturamayan ve kıpır kıpır edinen Yamaç'a bakarak. Gözlerimi tekrar yola çevirmeden önce gözlerini devirdiğini görmüştüm. Şu işim bitsin de göstereyim hepinize. "Araban rahatsız." dediğinde ağzımdan sahte bir kıkırtı çıkardım. Neyini beğenmiyordu benim güzel arabamın? Bakışlarımı tekrar dikiz aynasına çevirdiğimde Yamaç'ın memnuniyetsizce pencereden dışarıya, onun yanında oturan Medet'in ise Yamaç'a kötü kötü baktığını görmüştüm. Ulan, bu işim bitene kadar Medet birine saldırmasaydı iyiydi. Düşmana gerek yoktu ki, verdiği stresle Medet yetiyordu sağ olsun!

"Allah Allah," dedim Yamaç'a. Ardından yanımda oturan Selim'in talimatıyla sağa kırarken, "Tabii sen alışkınsındır öyle lüks arabalara." diye kendimce laf sokmayı da ihmal etmemiştim. Tepkisini merak eden bakışlarım dikiz aynasını bulunca yerinde dikleşerek bana kötü kötü baktığını gördüm. Sırıtarak kaza yapmayalım diye yola döndüm tekrar. Ne vardı canım, tipinde tam bir zengin bebesi havası seziyordum. Hem, abilerinin de ailesinin de onu el bebek gül bebek büyüttüğü çok belliydi, yani bence yanlış bir şey söylememiştim.

Kulağımın dibinde nefesini hissedince daha geniş gülümseyerek göz ucuyla ona bakarak tekrar yola döndüm. Medet'in de ona kötü kötü baktığını görmesem bile hissedebiliyordum ve birazdan dikiz aynasına bakınca hislerimde yanılmadığımı anladım. Medet, gerçekten çok kötü bakıyordu. "Vartolu." dedi Yamaç katı bir ses tonuyla. Gülümsedim. "Efendim canım." Sinirlendiğini ama hiçbir şey yapamamasını görmek o kadar hoşuma gidiyordu ki, sanırım içimizden biri ölene kadar onu gıcık etmeye devam edecektim.

Biraz daha yaklaştığını, kulağıma çarpan sıcak nefesinden anlayabiliyordum. "Boğarım seni." diye fısıldadığında başımı ona yakın olabilmek için iyice geriye bastırdım ve "Nerede o günler..." diye mırıldandım. Biraz sonra Selim'den gelen uyarı ikimizi de susturmuştu. "Susun bir, çocuk gibisiniz..." Yamaç, bu sözler üzerine suspus arkasına yaslandı, ben de ciddileşip Selim'in talimatlarıyla ilerlemeye devam ettim. Şehmuz'a gidiyorduk. Lan, Yamaç'ı Çukur'a bırakmamıştık!

Arabayı hızla kenara çekip park ettiğimde Çukur'dan çok uzaklaştığımızı biliyordum. Selim, Yamaç ve Medet bana ne yaptığımı sorar gibi bakışlar fırlatınca arkama dönerek Yamaç'a baktım. "Canım sen nereye?" diye sordum göz kırparken. Selim, benimle aynı şeyi düşünmüş olacak ki, ağzını şaşkınlıkla aralayarak, "Biz bunu unuttuk ya," diye mırıldandı. Sabır çektim. Koskoca adamı nasıl oluyor da unutabiliyorduk? Hayır hadi ben geri zekâlıydım, Yamaç benim bir şeyim değildi ama Selim'in kardeşiydi yav!

Sırrımız Mahşere KaldıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin