Yağmurun ilk damlaları.

11 0 0
                                    

1
Yolun kenarında duran sessiz bir kedi ile yan caddedeki sürekli havlayan köpeğin eşit tutulduğu bir dünyada düzen nasıl sağlanabilir düşüncesi ile büyüdüm hep. Şuan otobüs durağındayım ve kulaklığımın şarjı bittiği için yağmurun oluşturduğu ritimlere düşüncelerim ile şekil veriyorum. Yanımda bir kişi daha var benimle birlikte bekleyen. Otobüsün gelmesine ise yaklaşık 5 dakika kaldı. Her neyse, ne diyordum? Muhtemelen düzen hakkında aptalca söylemlerde bulunmuşumdur tekrar. Her neyse boş verin, ben Orlando. Herkes bana Jack der. Çünkü ilk adım Jack, maalesef ki. Ben tekrar mı saçmaladım? Sanırım evet. Otobüsü gördüm yolda, geliyor. Neyse, görüşmek üzere. Hatırladıkça düşüncelerimde boğulmaya devam ederim. 
2
Otobüste oturuyordu Orlando. Sesi soluğu çıkmıyordu. Yağmur yüzünden saçları yüzüne yapışmıştı. Cama kafasını yaslamış, camdan dışarıyı izliyordu eve doğru yol alan otobüsten. Üşüyordu, bunun kendisi de farkındaydı. Pek de umrunda olduğu söylenemez. Kolundaki saate baktı kafasını camdan çekmeden. Sonra tekrar yolu izlemeye devam etti. Otobüste 4 kişi vardı. Tamamen siyah giysili bir adam, Mistik duruyor. Mor ceketli ve turuncu saçlı bir kadın, Orlando'nun yanında otobüs bekleyen adam ve Orlando. Kadın sürekli öksürüyor, mistik görünen adam sürekli burnunu çekiyordu. Yol boyunca bunları dinleyecekti Orlando. Şarjı 8 kalmış telefonunu açtı, mesajlarına girdi. En yakın arkadaşı olan Paco'dan mesaj vardı bir kaç tane. Mesajları açtı fakat hiç şaşırmayacağı sohbet bekliyordu onu. Kız muhabbetleri..

Paco: Duyduğuma göre Josh ile Kattie sevgili ha??
Orlando: Duyduğuma göre sadece eve gidip uyumak istiyorum.
Paco: Hadi ama Jack, biraz dedikodu yapalım! En fazla ne olabilir? Çok canım sıkılıyor.
Orlando: Pekala. Bob geçen okulda altına sıçtı.
Paco: Şaka yapıyorsun!
Orlando: Yok ciddi diyorum. Patır patır sıçtı.
Paco: Kanka dalga geçiyorum, ondan bütün okul haberdar. Kızlı erkekli dedikodu yapalım.
Orlando: Kattie ile Josh geçen cuma okulun en üst katındaki lavaboda düzüştüler.
Paco: Ne?
Orlando: Kendi gözlerimle gördüm. Pek iç açıcı değildi.
Paco: Senin en üst kattaki lavaboda ne işin var lan?
Orlando: Sigara.
Paco: Haaa.. sen bırakmamış mıydın?
Orlando: Uğraşıyorum.
Paco: Başarılar o zaman.. peki nasıl sikişiyorlardı? 
Orlando: Bilmem, sadece seslerini duydum.
Paco: Ne diyorlardı?
Orlando: Yani sikişirken birisi en fazla ne diyebilirse diyorlardı herhalde hatırlamıyorum.
Orlando: Neyse kanka otobüsten iniyorum yarın okulda konuşuruz.
Paco: neredeydin bu saatte?
Orlando: Kaçıncı sorun bu amına koyayım? Resim çizmeye parka gittim 1-2 saat oturdum yağmur başladı kalktım.
Paco: Üşütme gece gece. İyi uykular bu arada.
Orlando: Sana da.

3
Orlando, evin kapısına geldiği an ilk gördüğü şey elektrik faturası oldu. Umursamasını gerektirecek konu değil. Evin her şeyini ailesi ödüyordu. Orlando ailesinden farklı evde yaşıyor, yaklaşık 1 yıldır. Evin masraflarını ailesi ödüyor. Ailesi ile arası açık. Derin konular bunlar, Orlando kapıya anahtarını sokup açtı. İçeri girdiği gibi kapıyı kapattı ve derin bir oh çekti. Sırtından çantasını çıkartıp kaloriferinin arasına sıkıştırdı. Daha sonra yavaş adımları ile lavaboya gitti. Üstündekileri tamamen çıkartıp kirli sepetine attı. Sadece iç çamaşırları ile duruyordu. Mutfağa giderken odasından bir takırtı geldi. Odasının kapısına yaklaştı sessizce, kulağını kapıya dayadı. Hiç bir ses yoktu. İçinde ürperti oluştu. Kapıyı hızlı bir şekilde açtı ki ne görsün, odasında sadece cam açıktı. Yerde de boş pet şişe duruyordu. Orlando camını kapatıp geri mutfağa döndü. Dolabı açtı fakat dolapta fazla bir şey yoktu. Meyve suyu aldı dolaptan, bardak çıkarttı ve doldurdu meyve suyunu bardağına. Meyve suyu kutusunu geri dolaba koyup kapağını kapattı. Bardağı eline aldı ve camın karşısına geçti. Meyve suyunu yudumlarken dışarıdan geçen insanları izliyordu. Meyve suyunu yavaş yudumluyordu ki daha uzun süre dışarıyı izlerken içebilsin. Meyve suyu bittikten sonra bardağı lavabonun üzerine kaldırıp odasına geçti. Yaptığı tek şey ışığını kapatıp yatağına geçmekti. Yorucu bir gündü, tıpkı her gün yaşadığı gibi.

4
Sabah alarminin çalmasıyla hızlıca kalktı, gereğinden daha hızlı. Hemen çantasını kaloriferin arasından çıkartıp hazırlamaya başladı derslerine göre. Hazırladıktan sonra üstünü giyindi, rafında bulunan parfümü alıp 9 fıs sıktı. Odasından sanki acelesi varmış gibi çıkarak lavaboya girdi. Saçlarını taramaya başladı, diğer eliyle de ağız gargarasını aldı. Saçlarını tararken ağız gargarasını dıktı kafasına ve çalkalayıp tükürdü direkt olarak lavaboya. Tarağı yerine geri koydu. Lavabodan çıktı ve montunu aldı, montu giydikten hemen sonra çantasını sırtladı. Evden hızlı bir şekilde çıkıp koşar adımlar ile otobüs durağına geldi. İlk defa bu kadar erken hazırlanmıştı Orlando. Normalde her gün otobüse geç kalırdı en az 4 dakika. Bu sefer tam zamanının 10 dakika öncesinden geldi durağa. Otobüsün gelmesiyle birlikte bindi otobüse. Gece bomboş olan otobüs sabahları tıklım tıklım idi. Araya bir yere sıkıştı Orlando. Rahattı, dayanırdı okula kadar burada.

5
Kafamın içindeki bir ses beni korkutuyor bugün hakkında. Her gün ağrıyan başım bugün sadece ağrımaya meyilli. Her neyse, tek istediğim sınıfa geçip sıramda yatabilmek. Okulun bahçesindeydim, kapıya da yürüyorum zaten. Bahçede erkenden gelmiş ve oyun oynamaya başlamış çocuklar vardı. Ben direkt olarak okula girip sınıfıma çıktım. Sınıfımız 53 kişi olmasına rağmen sınıfta sadece ben ve adını bilmediğim bir kız vardı. Sırama geçtim ve çantamı yere bıraktım. Kız ön sıradaydı, neden şu ana kadar bu varlığın sınıfımda olduğunu fark etmedim? Aslında güzel birine benziyor, tatlı birine de benziyor. Acaba beni tanıyor mu? Selam, adım Orlando. Bence böyle de tanışmış sayılırız, kafamın içi olsa bile. Seni incelemek istiyorum nedense adını bilmediğim kız. Saçlarının kıvırcıklığı, giydiğin o siyah kot yelek, altındaki o kargo pantolon. Neden daha önce göremedim ki seni? Senden tek isteğim arkanı dönmemen. Seni daha fazla incelemek istiyorum. Boynunda bir şey parıldıyor. Saçın kapattığı için göremiyorum. Kolyen olabilir. Ellerin nemli, sanırım bir şey çiziyordun fakat ben gelince kalemi bıraktın. Seni rahatsız mı ettim yoksa? Sınıfın kapısı aniden açılışıyla bozuldu tüm aklımdaki fikirler. İçeriye giren Josh idi. Tabii buna içeri girmek denirse. Kapıda duruyordu. "Eee herkes nerede?" dedi. Adını bilmediğim fakat her yönüyle beni büyüleyen kız konuştu, "İlk dersimiz beden eğitimi. Ben izin aldım. Fakat şu şahıs da burada, istersen gel." dedi fakat.. şu şahıs derken ne demek istediğini anlayamadım. Senin için bir şey ifade etmiyor muyum? Muhtemelen rahatını böldüm ki böyle konuşuyorsun. Peki neden Josh'a karşı kibar konuştun? "Sikmişim beden dersini!" dedi Josh ve yerine geçti. "Günaydın Jack." dedi. "Günaydınlar." dedim. Sonra öndeki kıza döndüm, "Sana da günaydın." dedim. Sanırım duymadı, hiç bir cevap alamadım. Ya da beni görmezden mi geliyor? Neden böyle yapıyorsun ki tatlım, seni anlayamıyorum. Sadece seninle konuşmak istemiştim. Senin için yeteri kadar iyi değil miyim? Senin için, senin olabilmek için iyi bir kişi değil miyim ben? Siktir, ha siktir. Ne saçmalıyorum amına koyayım? Sikeyim seni adını bile bilmediğim sikik fahişe. "Günaydın." dedi sanki aklımdaki düşüncelerimi bitirmemi bekler gibi. Beklediğimden daha şaşırtıcı birisin, sürprizler ile dolusun. Sanırım senden cidden hoşlandım. 


Impending despairWhere stories live. Discover now