metro - mevsim sonbahar
;
Hiç düşündün mü ihtimalleri? Tek adım bile binbir yolu değiştirip bambaşka kapılara çıkartırken söylenen sözlerin ne tür evrenler yarattığını aklın alıyor mu? Söz ediyor musun hiç eski kendine benden ve benimle gerçekleşmesi mümkün olmayacak hadiselerden? Düşünür müsün peki? Bir umut seni davet ediyorum sonunda beni göremeyeceğin adımlar atmaya. Ne belkiler var o zeminlere dökülür ayağına takılır, acıtır, yaralar belki kanarsın ama sakın dönme geriye. Çünkü şimdi için zamanında geriye dönüp bakma şansı verilmedi sana. Ben de veremem, üzgünüm.
Soobin ben sana şimdi bir hikaye anlatacağım ve çok karmaşık olacak. Temeli sağlam değil içindeki karakterlerin kafalar da öyle ama aldırma olur mu? Melodiler sana tanıdık gelse bile emin ol satır arası binlerce farklı nota sıkıştırdım, onları bulmaya çalış. Soobin senden son isteğim bu. Evet son. Sonum olmanı istemiyorum bak artık bu konuda anlaşalım. Sadece hikayemi dinle. Hazır mısın? Başlıyorum o zaman.
Soobin şimdi elimizde iki ana karakter var. Birinin adı Ben diğerinin de Steve olsun. Ben okula gelen yeni öğrenci. Biraz klişe ama hayat gerçekten de bunlardan oluştuğu ve aynı döngüde tekrarladığı için klasikleşmiş zaten. Ben'in ilk günleri baya sıkıntılı geçmiş Soobin. Zaten normalde de ağzını bıçak açmazmış çocuğun ama yepyeni yüzler, sokaklar, duvarlar ve daha nicesi çocuğun hepten midye gibi kapanmasına sebep olmuş. Annesi babası yokmuş bir babaannesi varmış o da huysuzun tekiymiş. Ben ebeveynlerini trafik kazasında kaybetmiş Soobin. Bu yüzden ehliyet almamaya ve asla araba kullanmamaya and içmiş. Ben'in korkuları gittiği okuldan, oturduğu evden ve hatta taşındığı şehirden de büyükmüş ama Ben bir şekilde dışarı yansıtmamayı başarmış. Tabii onca korku ve endişe nereye gider? Doğru cevap; kendine. Ben'in kendiyle sorunları kendi dışında yaşananlar kütlesini engelleyen baraj olarak ortaya çıkmış başta. Güçlendikçe güçlenmiş, büyüdükçe büyümüş ve sonunda Ben'i mental olarak yıkan betondan bir kafes haline gelmiş. Ben yine çaktırmamış tabii. Babaannesinin sabah akşam azarlarını dinlerken, sınıf arkadaşlarının öğle teneffüslerinde kol kola bahçede gezmelerini tek başına oturduğu sıradan izlerken, eve dönüş yolunda kendisini fark etmemişçesine ayaklarının bir santim ötesinden hızla geçip giden motora arkasından bakarken Ben'in sesleri sadece kendi kafasında yankı yapmış, asla dışarıdan duyulmamış. Konuşsa ne mi olurmuş? İşte al sana ihtimallerden ilki. Ben konuşsa hangi rotalar yine Steve'e çıkardı? Ben, sözlerinin bir kişi tarafından bile dinleyeceğini bilse; kale alınacağına, umursanacağına, yüzünden okuyamayacakları için kendi düşüncelerini dile getirmesi gerektiğine ve elbet birinin onu cılız sesine ve çekinik tutumuna rağmen yanında olup onun için elinden geleni yapacağına inansa sence, Soobin, neler olurdu?
Neyse ki son sorunun cevabı elimizde. Evet, devreye Steve girdi yani ikinci ana karakterimiz. Kendi dünyasında ana karakter olacağını bile düşünemeyecek kadar kendinden geçmiş ve hayatta kalma içgüdüsünden yoksun ama ölmek de istemeyen, kelimenin tam anlamıyla kendiyle arafta kalmış biri bizim Steve. Düşünsene çocuk öyle bir bakıyor ki etrafına kim görse tabutundan kaldırılıp hareket etmeye zorlanmış izlenimini ediniyor. Kimse sevmiyor Steve'i, sevemiyor. Seven de büyük ihtimal sadece nasıl bir kafada olduğunu merak ediyor fakat onların da elinin boş döndüğünü çoğu kişi çoktan biliyor. Olup biten uçup giden bir kuş bile umurunda değil Steve'in. Sevdiği aktiviteler asla bilinmiyor her saniye kulağına takılı kablolu neon turuncusundan kulaklıkları dışında. Hava soğuk ya da sıcak, ortamda az ya da çok insan var, insanlar gergin ya da mutlu; hiç fark etmiyor Steve için. Sanki bu dünyaya misafirden de yabancı biri olarak gelmiş. Üstelik yaşadığı evin yanında bir adet kilise bulunuyor ki babası orada rahip. Başı çoğu zaman büyük derde giriyor ve ne derlerse desinler asla akıllanmıyor. Çoğu şeyi inadına yapıyor, resmen inadına yaşıyor. Kendiyle derdi yine kendinden gelme çünkü kendini sevmeyeni kimseler sevmiyor bu dünyada. Steve'in bunu anlaması hem geç hem de güç oluyor. Güçten kastım sadece zorlu bir süreç oluşu değil, aynı zamanda kas gücünden geliyor. Steve bazı şeyleri sadece hissederek öğrenebilen tiplerden. Belki de bu yüzden her zaman müziği son seste dinliyor. Kulak zarına kadar bomba misali patlayıp kafasının içinde yankı yapışını hissederken anlıyor gerçekten de şarkıyı duyup duymadığını. Steve biraz şiddet yanlısı. Lafımı kesmeden önce söyleyeyim, Steve'in hiçbir suçu yok. Steve sadece 19'unda bir oğlan ve senin de bileceğin üzere hayat 10 yaşından itibaren insana nazik davranmayı bırakıyor. Bu herkes için geçerli. Senin için de, benim için de, Steve için de, Ben için de. Bazı şeyleri olduğu gibi kabullenmek lazım, öyle değil mi?