Teoman - Mavi kuş ile küçük kız.Kendime katlanamadığım çok zaman oluyordu. Herkesten çok çalışmama rağmen istediğim kadar başarılı olamadığımda, mutsuzken başkalarının mutluluğunu çekemediğimde, hırslarımın kölesi olduğumda, hayatı bir yerlerden yakalamaya çalışıp ipin ucunu kaçırdığımda, umutsuzca ve umarsızca çabaladığımda ama asla yeterli olmadığımda, kimse beni olduğum gibi sevmediğinde, sevgiye muhtaç küçük bir çocuk gibi hissettiğimde ya da beni koşulsuz seven birini buna pişman ettiğimde... Kendime katlanamadığım çok zaman oluyordu.
Galiba biraz korkmuştum. İşler şu ara benim için biraz daha iyiydi ve zar zor sahip olduğum bu yerden çıkmak istememiştim. Arkadaşım diyebileceğim insanlar vardı hayatımda. Babamla bile ilerleme kaydetmiştik. Anıl vardı bir de, ona da demiştim ya, hayatımdaki en güzel şeydi. Hayatım bu civarlarda yuvarlanıp giderken mutluydum aslında.
Rafa kaldırdığım her şey rafla beraber üstüme yıkılmasaydı kendimi kandırmaya devam edebilirdim belki. Fena da olmazdı çünkü beni artık görmezden gelemeyeceğim kadar sarıp sarmalayan bu his, canımı yakıyordu.
"Tunahan, okula geç kalacaksın."
Babam odaya girdiğinde gözlerimi duvardan çekip ona diktim. Dün akşam eve geldiğimden beri aval aval duvara bakıyordum zaten. Bakıp düşünüyordum, keşkeleri hayal ediyordum.
"Bugün gitmek istemiyorum."
Aslında kaçmak istediğimden değildi. Ancak artık sabredemediğini söylemişti ve hâl böyleyken karşısına dikilemezdim. Ona kızgın değildim tabii. Ben bile bana katlanamazken onun bunu yapması imkansız olurdu zaten. Ben sadece kendime kızgındım.
"O nereden çıktı? Bu aralar iyice boşladın okulu."
"Gitmek istemiyorum baba, lütfen."
Biraz yalnız kalmak istiyordum çünkü zihnim şu an bir çöplükten farksızdı. Düşünmekten kafayı yemiştim. Binbir türlü ihtimalin içinde kaybolmuştum ve hâlâ daha yolu bulamamıştım.
"İstemiyorsan gitme ama sınav kapıya dayanmışken okulu bu kadar boşlamanı doğru bulmuyorum."
Susmasını istedim çünkü kafamın içindeki sesler yeterince gürültülüydü. Ancak babam devam etti: "Okulu ektiğin günü de unutmadım. Sorumsuzca davranmaya başladın."
Hayatımda sadece bir kez böyle bir şey yapmıştım ki bundan da hiç pişman değildim ama onun da haklı olduğu bir konu vardı.
"Değil mi baba, neden böyleyim ki ben?" Geceden beri biriktirdiğim göz yaşlarım beni terk etmeye hazırlandığında onları yakalayamadım. "Neden bu kadar sorumsuzum? Neden ne yaparsam yapayım yeterli olamıyorum? Neden başkalarına zarar veriyorum? Neden bende olmayana göz dikiyorum? Neden beni seven insanları bile bıktırıyorum?"
Babam önce duraksadı. Sanki bunları söylememe şaşırmış gibiydi. Sonra kapının önünde dikilmeyi bırakıp yanıma geldi.
"Tunahan ne diyorsun oğlum sen?"
Elini omzuma koydu ve ben artık kendimi istesem de durduramayacağım kadar çok ağlamaya başladım. "Keşke böyle biri olmasaydım."
Keşke tozlanmış bir ayakkabı olmasaydım da parıl parıl parlayan bir mücevherin yanına yakışabilseydim. Keşke kendime güvenim olsaydı ve ondan bu kadar kaçmasaydım. Keşke geri dönülmez salaklıklar yapmasaydım da benden bıkmasaydı.
"Ağlama, bir düzgünce konuşalım."
Babamın paniklediğini omzumdan çektiği elini nereye koyacağını bilememesinden anlamıştım ama onu umursayamacağım kadar canım acıyordu. Sonra bir de bunu düşündüm. Belki her koşulda önce kendimi düşünmeseydim işler buraya kadar gelmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atlantis • bxb
Fiction généraleTunahan, okul birincisi Anıl'dan nefret ediyordu ya da duygularını kendi içinde biraz yanlış yorumlamıştı.