Umarım beğenirsiniz:)
Begenirseniz oylamayı unutmayın
Ve buarada türk olmadıgım için yazım yanlışları ola bilir yorumlarda yazım yanlışlarını uyara bilirsiniz bende düzeltirim:)
***
Alım Akkaya
Her zaman oldugu gibi yine mutfağımdaydım.Mutfak benim nerdeyse tüm hayatım olmuştu. Üzüldüğümde,mutlu olduğumda,kızgın olduğumda her zaman mutfakta olurum. Her insanın hobileri,ruhunu dinlendirdigi yerler vardır. Benimde ruhumun dinlendigi yer mutfagım diye bilirim. Yemek yapmak benim için hayatımdaki en büyük hobim. Kendimi bildim bileli mutfaktaydım. Küçükken annemle yemek yapmayı,öğrenmeyi çok severdim.Soğanları doğrarken bir yandanda yardımcı şeflere ve aşçılarımıza çabuk olmaları için bagırıyordum. Restoran bu gün diğer günlerden daha yoğundu ve mutfakta her kesin ayagı bir birine dolanmıştı. Ben soganları dograrken bir yandada yardımcı şefler diger yemekleri yetiştirmeye çalışıyodu. Restoranın bu kadar dolu olmasının sebebi büyük bir aşiret ailesi idi.
"Nerdeyse 50 kişi vardı!"Dogradıgım soganları tavanın içine atarak Çağlayı çağırdım."Çağla sen buraya bak ben tatlılara geçiyorum!". Çağladan "Tamam!" onayını aldığımda hemen tatlıların yapıldığı yöne geçerek orayı halletmeye koyuldum. Çağla buradaki yardımcı şeflerimizdendi ve burda olan en yakın arkadaşımdı. Üniversiteyi birlikte okuduk ve bitirdikten sonra asla ayrılmadık, şimdide burda birlikte çalışıyoruz. Çağla ile birlikte üç yardımcı şefimiz vardı; Fuat abi ve Emir. Fuat abi mutfagımızın ihtiyarıdır konu iş oldugunda çekilmez bir hale bürünür ama dışarda pamuk gibi adamdır hepimizi kendi çocugu gibi sever. Emir aşırı sakar bir insandır Allahın her günü mutlaka bir şey kırar,döker yada yakar.Patron Emiri hala nasıl kovmuyor bunu hiç birimiz anlayamadık daha. Sakar olsada bizi en çok güldüren odur neşe saçar etrafa bir kere bile sırıtmadıgı görmedim desem yeridir. Daha az önce aşiret ailesinin geldigini duydugunda "Servisi ben yapayım lütfen altın filan takarlar belki" diyerek söyleniyodu.
Ve ben. Ben mutfagımızın şefiyim.İsmim Alım Akkaya,ailemin tek çocuğuyum 26 yaşındayım. Annem ve babam Ankarada ben ise Adanadayım. Onlarla çok sık görüşemesemde ikiside her gün ararlar.Hayatımda mutfak dışında pek bir degişiklilik olmaz. Çoğu zamanım mutfakta geçer ama vakit oldukça arkadaşlarımlada vakit geçiriyorum.Ne kadar mutfagımı sevsemde işkolik biri olmaya niyetim yoktu.
Sonunda yemekleri bitirdiğimizde mutfakta sevinç çığlıklarıyla alkış sesleri koptu. Gerçekten hepimiz perişan olmuştuk ama degmişti. İyi iş çıkarmıştık
Emir yorgunluktan sandalyeye çökerek ama her zamanki gibi gülerek "Baya iyi iş çıkardık ellerimize saglık ama ben gerçekten bittim" evet gerçekten bitmişti sadece o degil tüm şefler ve aşçılar olarak bitmiştik. Fuat abi"Ben gidiyorum biraz daha burda kalırsam yorgunluktan bayılı vericem ha buraya" diyerek söylenmeye başladı. Emir"Abi sende haklısın ben bu genç yaşta bu haldeysem seni düşünemiyorum yani" diyerek her zamanki gibi yine Fuat abinin en hassas yerinden vurdu. Fuat abi Emire kötü kötü bakarak "Geçen günki şaplak yetmedi galiba sana? Tepemin tasını attırma bu sefer bir şaplakla kurtulamazsın Emircim"
Emir tabikide kale almadı ama gerçekten yorgun olucak ki, hiç bir şey söylemeyip hepimize hoşçakal dedikten sonra çıktı mutfaktan. Ardından hepimiz teker teker çıktık. Çağla ile görüştükten sonra mutfaktayken çagırdıgım taksiye binerek evime gittim. Gerçekten o kadar yorgundum ki, kendimi yataga nasıl attıgımı hatırlamıyorum. Bu hayatta yemekten sonraki hobim kesinlikle dinlenmek ve uyumaktı.
Sabah kalktığımda lavobaya girerek günlük işlerimi hallettikten sonra mutfaga girdim. Kendime güzel bir kahvaltı yapıp yedikten sonra hemen hazırlanmaya koyuldum. Bu gün diger günlerden çok daha güzel bir gündü benim için. Çünkü bu gün Adana'nın Aladağ ilçesindeki Madenli köyüne gidecektik. Neden mi? Çünkü uzun süredir orası teröristler tarafından işgal altındaydı ve 1hafta önce Türk askerlerimiz tarafından o işgal son buldu. Her ne kadar işgal son bulsada köyün durumu içler acısı. Çogu anne baba çocuğunu,çocuklar annelerini ve babalarını kaybetti. Bir tek bunlarda degil çogu asker şehit oldu o şerefsiz caniler kaç canı katletti, kaç canı aldı, onları ailesiz, kimsesiz bıraktı. Bizim oraya gitmemizin sebebi yemek götürmek tahmininiz üzere köyde her yer dagılmış durumda ekmek yok, su yok hiç bir şey yok.
Patronumuz böyle bir organizasyon düzenlediginde o kadar sevinmiştim ki, çünkü görmüştüm ekranda olsa bile görmüştüm, sadece askerin bir çocugun başını okşaması o çocugu nasıl mutlu etdigini görmüştüm. Tek bir güzel sözle gözlerinin içlerinin nasıl parladıgını ekranda bile olsa görmüştüm.
Şimdi yanlarına gidecek onların karınlarını doyduracak,bir nebzede olsa onları mutlu ede bilecektik belkide.
Yemegimi yedikten sonra hemen duşa girdim. Çıktıktan sonra ilk önce kısa ve siyah saçlarımı kuruttum. Uzun saç pek sevmezdim hele bide yazda hiç sevmem aşırı bunaltıcı oluyordu. O yüzden yaz ayları hep kısa kullanırım. Saçlarımı kuruladıktan sonra üzerimi degiştirmek için dolapımın önüne gelerek ne giyecegimi düşünmeye başladım.
Taşlı,topraklı bir yere gidecegimiz için spor giyinmeye karar verdim bu yüzden altıma dizimin 1karış yukarısında biten siyah kot bir şort üzerimede beyaz bir t-shirt giydim. Saçlarımı düzleştirdikten sonra siyah bel çantama lazım olacak bazı şeyleri aldıktan sonra hemen evden çıktım. Biraz fazla oyalanmıştım umarım fazla geç kalmamışımdır.
Taksiyle hemen restorana gittim 1tane otobüs ve orta boy bir kamyon vardı. Arkadaşlarım kamyona yemekleri ve erzakları doldurmaya yardım ediyordu. Çağla otobüste oldugu için bende otobüse bindim. Hemen yanınan oturup sarılarak "Naber?" Dedim.
"İyi valla hem heyecanlı, hem de mutluyum o çocukların mutlu yüzlerini göreceğim için. Sen nasılsın?"
"Bendede durum aynı umarım gerçekten mutlu olurlar. O kadar acı çektiler ki.."
"Öyle.."
Biraz bekledikten sonra diğer ekip arkadaşlarımızda gelmeye başladı. İlk önce Emir girdi. Her zamanki gibi yüzünde gülücüklerle bagırmaya başladı "Naber millet! Her zamanki gibi mükemmel bir gün daha. Hazırmısınız insanları mutlu etmeye" Her kes gülerek başını salladı.Emirde Çagla ve benim arkamızdaki koltuga oturdu. Otobus yavaş yavaş hareket etmeye başlıyodu.
***2.5saatin sonunda Aladağaya varmıştık.Yolda kelimenin tam anlamıyla bitmiştim ama sonunda varmıştık. Hepimiz teker teker inmeye başlamıştık. Çantamı aldımtan sonra bende indim ve gördüğüm manzara duraksamama neden olmuştu. Hiç bir şey yoktu. Her yer darmadagındı yaşamla ilgili hiç bir şey yoktu. Evet televizyonlarda gösterilmişti bunlar ama gerçekte görmekle televizyonda görmek asla ama asla aynı değildi.Askeri çadırlar vardı büyük ihtimalle insanlar orda kalıyodu. İçim sızladı... İnsanların evleri,hayatları vardı ama her şey hain bir saldırı yüzünden yok olmuştu ortada kalansa göz yaşı ve enkaz..
Etrafta bir sürü askerler vardı. Bir tanesi bizim yanımıza geldi ve "Merhaba siz aşçılar olmalısınız. İlk önce kimlikleriniz kontrol edelim daha sonra yemekleri hazırlamaya başlaya bilirsiniz" Hepimizin teker teker kimliklerini kontrol ettikten sonra çalışa bilecegimiz bir çadıra yönlendirdiler. Çadırlara geçerken insanlar bize yüzlerinde kısık bir tebessüm ile bakıyorlardı. Bu o kadar degerliydi ki benim için anlatamam. Daha hiç bir şey yapmamıştık bile. İnsanlar onları ziyaret ettigimizi düşünerek bile bize tebessüm ediyorlardı. Bu tebessümlere kıyan canilerin hepsinin Allah belasını versin.
***
💗Umarım beğenmişsinizdir. Bu daha giriş bölüm oldugu için olaylar daha hiç başlamadı. İleriki bölümlerde olayları güzel bir şekilde yaza bilirim umarım:). Yanlış yazdıgım şeyler varsa affola<3
Ve buarada taslakta bölümler biriktirdikten sonra bölüm atmayı düşünüyorum bu bölümü attıktan sonra bölüm geç gele bilir ama kısa zamanda yayınlamaya çalışırım yani umarım kdmsknskad
Öpüldünüz.