luna²⁰

33 5 6
                                    

Minho jisungun parkta beklediğini öğrenince aceleyle hazırlanmaya başlamıştı. Bu çocuk cidden şapşaldı. Ama öylesine tatlıydı ki minho için kendisini her saniye jisungu düşünmekten alıkoyamıyordu. Jisungun da minhodan geri kalır tarafı yoktu. Minhoyu mutlu etmek için aklında olan fikiri ancak bugün uygulayabilmişti. Kendisi elleriyle cheesecake yapmıştı fakat hangisini daha çok seveceğini bilemediğinden hem limonlu hemde çilekli yapmıştı. Şuan ise zihnindeki kendiyle neden muzlu yapmadığı ile ilgili kavga ediyordu.

Jisung ufak çaplı tartışmasıyla zamanın ne denli hızlı geçtiğini farketmeden parkın içerisinde bulduğu, kalabalığın uzağındaki çardağın biraz ilerisinden gelen motorsiklet sesiyle başını koyduğu masadan kaldırmıştı. Kaldırmasıyla yanaklarını kızartan ve aklından geçen düşüncelerle kendiyle tekrardan kavgaya girmesini sağlayan görüntü, minhoya aitti. Taktığı kaskını başından çıkartırken dalgalanan saçları ve yan profili öylesine tapılası görünüyordu ki minhonun ona gülümseyerek geldiğini bile farkedememişti jisung. Başını birkaç kez sağa sola sallayıp zihnindeki gayet masum düşünceleri daha sonra aklına gelmesi için kenara itmiş, ayağa kalkıp minhoya doğru yürümeye başlamıştı.

Minho kendisine doğru yürüyen jisungu ufak çaplı süzmüş ve içinde fırtınalar kopmasına sebebiyet veren bu görüntüyü sanki aklından asla geçmiyormuş gibi bir yana savurup soğukkanlılıkla yürümeye devam etmişti. En sonunda adımları duran ikili birbirlerine sıkıca sarılıp birkaç saniye öylece beklemişlerdi. Minho gelmeden önce mesajlaşırken söylediği gibi jisungun tombul yanaklarını öpüp saçını okşamıştı. Hemen kızaran yanaklarına sinirlenip kendisi de utana sıkıla minhonun yanağını öpmeye çalışmıştı. Utandığı o kadar belliydi ki doğru düzgün yanaşamamıştı bile minhonun bedenine. Kendisini aralarındaki uzak mesafeden öpmeye çalışan jisungu belinden tutup bedenine yaslamıştı. Ne olduğunu anlamadan dudağını minhonun yanağında bulan jisung ne ara ellerinin minhonun göğsüne geldiğini kavrayamamıştı. Anında dudaklarını minhonun yanağından çekip belini saran ellerinden kurtulmaya çalışmıştı. Sadece ufak bir çabayla kalan bu uğraş jisungun yaptığı her hareket gibi hoşuna gitmişti minhonun.

İki elinden birini çektikten sonra jisungu sağ yanına alıp sağ kolunu belinden çekmeden çardağa doğru ilerlemişlerdi. Zihninde bayılan jisungu ayıltmak için büyük çaba sarfeden jisung minhonun da kendisini oturaklardan birine oturtmasıyla tüm dikkatini yanındaki mükemmelliyete vermişti.

Parıldayan gözleriyle ettiği iltifat çok hoşuna gitmişti. "Sung, tüm bunları sen mi hazırladın böyle..? Bunlar mükemmel. Tüm dikkatimi güzelliğine vermişken sürprizini farkedememişim." Jisung kocaman gülümsemesiyle yanındaki oğlana bakıp koluna sarılmıştı. "Cidden beğendin mi..?" Sessiz çıkan sesiyle konuşan jisungun saçlarını okşayıp başına ufak bir öpücük kondurmuştu. "Evet bebeğim, o kadar çok beğendim ki hemde. Hemen hepsinin tadına bakmak istiyorum." Jisung anında utangaç halinden sıyrılıp ayağa kalkmış ve iki cheesecakeden de ikişer dilim kesip tabaklara koymuştu. Büyük dilimleri olan tabağı minhonun önüne koyup tadına bakmasını parıldayan ve umutla bakan gözlerle beklemişti. Çatalı alıp ilk önce çilekli cheesecakei tadıp dilinin üstünde erimesini beklemişti minho. Bu sırada heyecandan bayılacağını düşünen jisung ise hâlâ bekliyordu alacağı cevabı. Çok uğraşmıştı, öyle ki tarifi gramı gramına uygulamıştı. Ne bir gram fazla ne bir gram az.

Bekleyişi son bulup minhonun kapanan gözleri ve dudaklarından çıkan beğendiğiyle ilgili mırıltılar aşırı derecede sevindirmişti onu. "Bebeğim, bu ne böyle..? Yediğim en güzel cheesecake kesinlikle. Harika olmuş, ellerine sağlık sung." Aldığı iltifatla utansa bile hemen kendiside minhonun yanına oturup cheesecakein tadına bakmıştı. Kendisi için aynıydı ama minhonun beğenmesi sanki dünyanın en güzel tatlısını yiyormuş gibi hissettirmişti. "Cidden beğendin mi? Biliyor musun beğenmezsin diye o kadar korktum ki acaba muzlu da mı yapsam diye düşünüp durdum. Ama cidden, muzlu da mı yapsaydım? Belki onu daha çok severdin. Of niye muzlu da yapmadım ki. Çok salağım."  Kendi kendine konuşup susmak bilmeyen jisungun konuşmayı durdurmasıyla başını göğsüne çekip yaslanmasını sağlamıştı. "Şaka mı yapıyorsun güzelim, her ikiside mükemmel olmuş. Cheesecake sevdiğini biliyordum ama böylesine güzel yapabildiğini bilmiyordum. İyi ki öğrendim, artık her gün cheesecake yesem bile bıkmam. Hem hepsini bir günde tatmama gerek yok ki sung. Her canın sıkıldığında farklı bir aroma denersin ve bende böylelikle tadına bakarım. Olur mu, hm?" Kendisini ustalıkla yatıştıran bedene daha çok sokulup kokusunu içine çekmişti. "Olur lino, sen yeter ki iste ben her şeyi yaparım senin için."

Sözlerini söyleyip biraz daha o şekilde kaldıktan sonra jisung minhonun göğsünden çekilip tüm cheesecakei bitirtmeye çalışmıştı. Bu ısrarlara karşılık bir dilim daha yiyen minho hâlâ kendisine cheesecake yedirtmek isteyen jisungu karın kaslarının eriyip tombul birine dönüşeceğiyle ilgili tehdit etmişti. Tabi bu sadece minho tarafından tehdit olarak kalırken jisungun cevabı ikisini de güldürtmüştü. "Nolucak ki? Ben seni ultra yakışıklı, kaslı olduğun için sevmiyorum. Göbüşün olsun yine severim. Bedava yumuşacık yastık misali uzanırım." Minho bu cevapla kahkaha atarken jisungda minhonun gülüşünü izliyordu. Çok hoşuna gitmişti kahkahası, hep gülmesi için her şeyi yapabilirdi.

Kahkahası sona erip minho da jisungu izlemeye koyulunca minho gelmeden önce birkaç defa aklında tekrar edip unutmaması gereken diyaloğu gerçekleştirmek adına dudaklarını araladı. "Sungie..?" Jisung kendisine seslenen minhoya dönüp 'hm'lamıştı. "Biliyor musun aslında sana yazmadan önce sadece seni gülümsetip hayatından çıkmak vardı aklımda. Ama şuan öyle aptalca geliyor ki bu fikir bana. Gülümseyişini görmek için herşeyi yapmışken tekrardan gülümsemediğin dipsiz bir kuyuya itmek gibi bir düşünce yok aklımda. Hatta ben artık gülüşünü sonsuza kadar görüp kahkahanı ölene kadar dinlemek istiyorum. Üzülüp ağlamanı ya da kırılışını görebilme fikri bile çıldırtıyor beni. Seni üzecek tüm etkenleri, sebepleri yok etmek istiyorum. Benimle olduğun her an seni mutlu edeceğime söz veriyorum. Yanında olamadığım her an bile hayallerinde seni gülümsetip sevindireceğim. Ne olursa olsun, kim olursa olsun, hangi sorunla karşılaşırsak karşılaşalım seni asla bırakmamaya, tek kalacağın bir saniye bile yaşatmamaya, asla gülüşünün solma nedeni olmayacağıma, herkesten ve her sebepten seni koruyacağıma yemin ediyorum. Seni kelimelerle bile betimleyemeyeceğim kadar çok seviyorum. Acaba sevgilim olmak ister misin jisung..?"

Baştan sona her bir sözü dinleyip gözleri dolan jisung minhonun kolları arasına girip boynuna sarılmıştı. Ufak ufak damlayan gözyaşları minhonun tenini ıslatırken minho da kollarını jisungun beline sarmıştı. "Evet minho. Ben sonsuza kadar seninle olurum. Aramızdaki ilişki ne olursa olsun seninle beraber olacağıma söz veriyorum." Hâlâ sarılıyorken konuşan jisungun boğuk çıkan sesi ve boynuna değen sıcak dudaklarıyla kıkırdamıştı minho. "Sadece sevgilin olmayacağıma söz veriyorum. En yakın arkadaşın, ailen, sevgilin, abin veya ablan, ufak kardeşin olacağım. Her şeyin ve herkesin olacağım, tıpkı senin benim her şeyim ve herkesim olduğun gibi." Jisungun gözyaşları hızlanırken başını minhonun boynunda çekip gözyaşlarını silmişti. Uzun zamandır tatmak istediği dudaklara uzanıp ikisi içinde bir ilki başlatmıştı. Dudakları ahenk içinde birbirlerini asla bırakmamaya yemin etmişçesine dans ediyorlardı. O kadar anlamlı ve sevgi barındıran bir öpüşmeydi ki bu sadece ikisi bu öpüşmeyi anlamlı kılabilirlerdi.

Nefesleri kesilinceye dek bitmeyen öpüşmeden ilk ayrılan jisung olmuştu. Nefesini düzene sokup kızarmış yanaklarını saklamak adına başını eğmişti. Bu tatlı halleriyle içindeki minhoya hakim olamamış ve yanaklarını tutup jisungun yüzünü açığa çıkarmıştı. Yüzünün her tarafına minik öpücükler kondurduktan sonra en sonunda da jisungun gülüşünden öpmüştü.

"Seni çok seviyorum ben minho. Nasıl anlatırım bilemiyorum içimdeki bu sevgiyi, bu bağlılığı ama öylesine çok seviyorum ki bir daha gülümsemeyi bırakmayacağıma söz veriyorum. Sen benim gülüşümsün, hayatıma girdiğin için çok teşekkür ederim sevgilim." Jisungun sözleriyle büyüyen gülümsemesine engel olmayıp o da birkaç söz söylemek için dudaklarını aralamıştı. "Bebeğim benim, anlatmana gerek yok ki. Ben bunu gülümsediğin her an anlayabiliyorum. Aldığım en güzel karar olduğun için teşekkür ederim. Seni çok seviyorum her şeyim."

O akşam saat gece yarısını geçene kadar birbirlerine sarılarak ve bolca gülümseyerek sohbet ettiler. Birbirlerini doyasıya izlediler, ikiside verdiklerini kararlardan asla dönmedikleri için inanmadıkları tanrılarına teşekkür ettiler. En sonunda ayrılmak zorunda kalınca minho jisungu evine bıraktı ve gitmeden o gecenin en güzel hediyesini bıraktı.

"Yıldızlardan daha parlak olan gülüşünü tamamen anlatamasa bile daima gülüsemen için ufak bir hediye sadece sevgilim. Seni çok seviyorum. Beni, bizi göreceğin tatlı bir rüya diliyorum." Tekrardan dudaklarını öpüp sarıldı sevgilisine ve jisung eve girip odasının pencerisinden ona el sallayıncaya kadar gitmedi. Sevgilisinin gülüşüne son kez bakdıktan sonra motorsikletine binip evine doğru sürmeye başladı. Jisung ise gecenin en anlamlı hediyesini boynuna asla çıkarmamak adına takıp uykuya daldı. Parmağındaki yüzüğüne ve boynundaki kolyesine dokunup rüya görmeyi diledi. Kim bilir belki de bundan sonra gülüşünü geri getirdiği gibi her gece rüya görmesini de sağlayacaktı minho. Kim bilir...

luna • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin