-2-

15 3 1
                                    

Kasaba meydanındaki büyük parka vardığımda derin bir nefes aldım. Nereden baksan 1,5 saattir yürüyordum ve bacaklarımı dahi hissedemiyordum. Kendimi köşedeki bir banka bıraktım ve soluklanmaya çalıştım. Belki de buraya gelmem aptallıktı diye düşünmeden de edemedim. Kalabalıktı... Tahminimden çok daha kalabalıktı ve bu Yarbay'ın zamanında kurtardığı canımı tekrar tehlikeye atmaktan bir şey değildi.

Çok değil, yaklaşık bir kaç dakika sonra yanıma 16-17 yaşlarındaki bir grup genç kız geldi. Hissettikleri heyecan, bütün atmosferi etkisi altına alırken bu benim de içimin kıpır kıpır olmasını sağlıyordu. Onları bu denli heyecanlandıran ne olabilirdi? Meraklı gözlerle, sorarmışçasına baktım kızlara.

"Min Yoongi'ye çok benzeyen birinin taş çatlasa 1 saat önce bu bankta oturduğunu söylüyorlar!" Kaşlarım istemsizce çatılırken, bankın kolçağını kavradım sıkıca. Bu parkta onlarca bank varken, cidden benim oturduğum bankta mı oturuyordu? Tuhaf hissetmeden edemedim. Burada oturdukça aslında onu ne kadar çok görmek istediğimin farkına varıyordum yavaşça. Benim yerimde kim olsa görmek isterdi. Ani bir kararla ayaklandım. İnsanların sıraya girdiği alana sakince ilerlerken, arkada bıraktığım kızların sesi birer uğultudan farksızdı şimdi benim için.

Onu neden bu kadar merak ettiğimi bir türlü anlamlandıramıyordum. Yarbayla konuşmam gereken yüzlerce hatta binlerce şey varmış gibi düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. Korkularımla yüzleşmek için miydi bu içimdeki yangın? Yarbay gerçekten kolumdan tutup da beni ağabyeyime götürür müydü?

Sanmıyorum. Bu varsayımım iyi bir insan olmasından kaynaklanmıyordu, aksine o şu ana kadar karşılaştığım en zalim ve bencil insan benim nezdimde. Sadece tuhaf bir şekilde güveniyordum ona. Bunun kulağa ne kadar aptalca geldiğinin farkındaydım. Yalnızca hislerime gem vuramıyordum. O kadar kolay değildi.

Yoongi'nin oturduğu masa yavaş yavaş görüş açıma girince duraksadım. Henüz kendisini görebilmiş değildim. Geçen 8 yılın ardından pekâlâ değişmiş de olabilirdi. Gerçi, bu beni pek de ilgilendirmezdi. Kalkıp da sohbet edecek halim yoktu. Köşedeki yeşilliklerin arkasına sindim. Hem güvenliydi hem de bu açıdan gayet rahat bir şekilde dikizleyebiliyordum onu. 

Gün boyu karşısına sayamayacağım kadar çok insan çıktı. İlk başlarda yüzünde zoraki de olsa bir gülümseme varken, zaman ilerledikçe silinmeye başladı. Buraya bir şeyi umut ederek geldiği çok aşikardı. Umduğunu bulamayınca adete küçük bir çocuğa dönüştü. Sanki annesi şekerini elinden alıyordu. Kıkırdadım kendi kendime. Koskoca yarbayı bu hale sokan da neydi? Merak etmeden edemedim. Çok meraklıydım, bu yüzden başıma açmadığım iş kalmıyordu zaten... 

Orada saatlerce dikildiğim için sırtıma saplanmaya başlayan ağrıyla yüzümü buruşturdum. Doğrusu çoktan çekip gidebilirdim, ne de olsa istediğimi almıştım. Yine de burada kalıp, halkla konuşmasını izlemek daha cazip geliyordu. Üstelik abim gibi onları geçiştirmiyor, içten cevaplar veriyordu. Evet, kimse inkar edemezdi ki mimikleri konusunda çok yetersizdi. Bundan on dakika önce sekiz yaşlarındaki bi' kız Yoongi'nin yüzündeki sert ifadeden korkup ağlamaya başladı. Neyse, herkesin eksi bir yanı olurdu! Gerçi düşününce Yarbay'ın birden çok eksi yanı vardı... Hatta artısı var mıydı onu bile bilmiyordum! 

Yoongi'nin gitme vaktinin üzerinden iki saat geçmesine rağmen hâlâ buradaydı. Bu davranışını içimden kaç kez takdir ettiğimi ben dahi sayamamıştım.. Normalde bu tür yetkili kişiler etkinliklere geç gelip, olabildiğince erken ayrılırlardı. İstemsizce yüzüme bir gülümseme hakim olurken iyi dedim, iyi ki gelmişim buraya. Onu böyle görmek büyük ölçüde içimi rahatlatmıştı. Yalnız eve çok geç kalmıştım. Yani büyük ihtimalle anne ve babam meraktan deliye dönmüştür. Saklandığım çalının arkasından çıktım ve hızlı adımlarla seraya doğru koşturmaya başladım. Eğer bu tempoyla gitsem, 1 saate evdeydim! 

nobleman - yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin