07

128 16 47
                                    

Partinin ertesi günü öğlen yemeğinden ayrılan Ginny dosdoğru yatakhaneye dönüp akşama kadar uyumuştu. Başı hâlâ deli gibi ağrıyordu ve biraz daha geçmezse Madam Pomfrey'ye gitmeye karar vermişti. Ama akşam yemeği saatinde uyandığında baş ağrısının geçtiğini görüp sevindi.

Yatakta oturarak doğruldu ve saate baktığında akşam yemeğinin ortalarında olduğunu gördü. Karnı çok açtı ve kendisine yemek kalması için acele ederek kalkıp pijamalarını değiştirdi ve yemeğe gitmek için Gryffindor kulesinden çıkıp Büyük Salon'a doğru yol aldı.

Koridorlarda tek tük insan vardı, herkes yemekte olmalıydı. Ginny de koridordaki herkes gibi Büyük Salon'a doğru giderken gözüne biraz yanından hızla geçen siyah saçlar çarptı. Parti gecesinden beri Pansy ile hiç konuşmamışlardı. Arkasına döndü ve adımlarını Pansy'ye yöneltti. Ama kız onu ya görmemişti ya da görmezlikten geliyordu çünkü adımları daha da hızlanmıştı. Bunun üzerine Ginny de adımlarını hızlandırdı ve hiç kimsenin olmadığı bir koridora saptıklarında ona seslendi. Pansy yine de dönüp ona bakmayınca resmen koşarak ona yetişti ve kolundan yakalayarak onu durdurdu.

"Hey, derdin ne senin?" dedi kaşlarını çatarak. "Neden benden kaçıyorsun? Beni bal gibi de duydun ama duymazlıktan geldin!"

"Boş ver Weasley," dedi Pansy ters ters. "Sen erkek arkadaşının yanına gitsene ya. Beni ne yapacaksın?"

Ginny'nin kaşları daha da çatıldı. "McLaggen ne alaka?"

"Erkek arkadaşına soyadıyla mı sesleniyorsun Weasley? Çok ayıp."

"Sana neler oluyor ya? Tekrardan Weasley'ye mi döndük?"

"Evet, bir sorun mu var?" dedi Pansy. "Erkek arkadaşın bir Slytherin ile arkadaş olmanı istemez bence. Hele de ailesi Ölüm Yiyen olan bir Slytherin ile."

"McLaggen'ın ne düşündüğünün niye bir önemi olsun?" dedi Ginny sertçe. "Ayrıca o benim erkek arkadaşım falan değil. Sarhoştum ve hayatımın en büyük aptallığını yaptım, o kadar."

"Evet, aptal olduğun doğru," dedi Pansy sertçe. Kolunu çekerek ondan kurtardı. "Büyük bir aptalsın."

"Yine ne yaptım ya?" diye sordu Ginny. "Luna'yı o çocukla gördüğüm için-"

"Ah, doğru, Luna!" diye patladı Pansy, artık bağırıyordu. "Gözünü o deli sarışından alamadığın için gözünün önündekileri göremiyorsun zaten!"

"Pansy, ne saçmalıyorsun?" dedi Ginny, artık o da bağırıyordu.

"Ben saçmalamıyorum Weasley," dedi Pansy. "Ama senin gözünün önündeki perde açılana kadar hoşçakal. Çünkü ben buna daha fazla dayanamıyorum."

Ve kafası karışmış Ginny'nin şaşkın bakışları altında oradan uzaklaştı. Hızlı adımlarla yürüyordu ama Ginny'nin kendisini göremediğinden emin olduktan sonra koşmaya başladı.

Koşarak Slytherin ortak salonuna girdi, hem hafta sonu hem de yemek saati olduğu için içeride sadece iki kişi vardı, şöminenin önünde yerde oturuyorlardı.

Draco Malfoy ve Theodore Nott.

"Niye kendinizi toplumdan dışlayarak buraya kapandınız asosyaller çetesi?" dedi Pansy, kendini bir tekli koltuğa atarken.

Draco umursamazca omuz silkti. "İnsanlardan nefret ediyorum."

Theo ise "Yemeğim bitince yapacak başka bir şey bulamayıp bu karamsarın yanına geldim, o kadar," dedi. Ardından ellerini havaya kaldırarak ekledi. "Ayrıca ben de genel olarak insanlardan nefret ediyorum."

"Blaise nerede peki?"

"Onu en son gördüğümde bir sarışınla flörtleşiyordu, adını tam hatırlayamıyorum, LeMonde gibi bir şeydi galiba," dedi Theo umursamazca. "O manzaraya dayanamadığım için bu karamsarla buraya hapsoldum zaten."

𝗛𝗘𝗔𝗥𝗧 𝗧𝗢 𝗛𝗘𝗔𝗥𝗧, ginsyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin