Sevgilim

230 25 1
                                    

Acaba rüyada mıyım? Ben en son canlı müzikteydim. Bir yakışıklı gözlerime baka baka Nilüfer şarkısını söyledi. Bana âşık olduğunu söyledi. Kesin rüyaydı. Bu kadar güzeli benim başıma gelmezdi. Alpaslan'ın ellerimdeki elini hafifçe sıktım. Başımı hafifçe sağa çevirdim. Alpaslan oradaydı, hem de bana gülümsüyordu. Demek ki rüya hâlâ devam ediyordu.

Arabasına geldik, beni bir bebek gibi koltuğa oturtturdu. Hemen ardından sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Klimayı açıp ısınmamı sağlamaya çalıştı. Yönüm tamamen ona dönüktü. Arabayı yavaşça hareket ettirdi. ''Nereye gidiyoruz?'' dedim. ''Güzel bir yere, bana güven olur mu?'' dedi. Sol elimi aldı elinin arasına yola bakmaya devam ederek öptü, parmaklarımın arasına parmaklarını sızdırdı. Sımsıkı tuttu.

''Alpaslan...''

''Söyle güzelim.''

''Sen çok tatlı bir adamsın...'' dedim. Öyle bir içimden geldi ve dedim. Kendime sınır koymayacak her şeyi hakkıyla yaşamaya çalışacaktım.

''Hım... Başka?'' dedi sırıtarak. Pis fırsatçı.

''Bir de... Sesin çok güzel.'' Sesi gerçekten çok güzeldi. Elleri arasındaki elimi dudaklarına götürdü uzun bir öpücük bıraktı. ''Bana bundan sonra hep şarkı söylemek zorundasın, yandın!'' dedim.

''Ben zaten sana yanığım...'' dedi gözlerime baka baka. Ben de kalp var zalim adam. Hafifçe koltuktan ona doğru uzandım yanağına kısa bir öpücük kondurdum.

''Sevgilim, yapma böyle ani hareketler elim ayağım birbirine giriyor.'' Dedi.

''Sevgilim?''

''Değil misin sevgilim? Bundan sonra herkes bilecek sevgilim olduğunu ve o iti de çıkaracaksın Instagram'dan...'' dediği üzerine kısa bir kahkaha attım.

''Ne o Yılmaz'ı MSN'den sileceksin der gibi...'' dedim. Yola bakıyor ama hiç gülmüyordu. ''Ne bu kıskanç tavırlar... Hem kimi sileceğim anlamadım.'' dedim kıskanması aşırı hoşuma gitmişti.

''Canım'' dedi sondaki m harfini uzatarak. ''Biliyorsun işte Mert itini.''

''Tamam da o senin arkadaşın değil mi?''

''Değil benim arkadaşım falan... Resmen açık açık bana seni çok beğendiğini söyledi. Şerefsiz puşt.''

''Alpaslan'' dedim, sondaki n harfini bastırarak. Yüzüme baktı. Elimi dudaklarına götürdü.

''Lütfen onu sil olur mu lütfen...''

''Tamam ona da tamam ama bak bu tamamlar çoğaldı daha ilk dakikadan sonra pişman olmayalım ikimizde.'' Dedim tehditkâr bir tavırla. Dediklerime cevap vermedi, biraz daha yol aldıktan sonra yine bir ormanlık alanın içine gelmiştik. Arabayı durdurdu, arabadan indi, kapımı açtı. ''Hadi güzelim.'' Dedi. Ellerimi tuttu. Yan yana yürümeye başladı. Etraf oldukça karanlıktı. Karanlığın içinden hafif bir şeyler belirmeye başlamıştı. Ahşaptan bir kulübe.

Yanına doğru yaklaştık. Oldukça küçük bir kulübeydi. ''Gel canım'' dedi. İçeriye girdik. Önce ışığı açtı. Sonra ben şömineyi yakayım bekle diyerek yanımdan ayrıldı. İçerisi oldukça küçüktü: bir L koltuk, ufak televizyon ve salonla iç içe geçmiş bir mutfak alanı bulunuyordu. İlerde ise küçük bir kapı görünüyordu. Dış kapıya doğru döndüğümde girişte ufak bir şömine olduğunu gördüm. Şöminenin önüne bir tane minder atılmıştı. Alpaslan dışardan odunları getirdi. Şöminenin ön kısmına indirdi. Bir ustalıkla ateşi yaktı. Eliyle minderi işaret edip oturmamı sağladı. Kapıyı kapattı. Yan tarafıma oturdu.

''Alpaslan, yerde oturma... başka minder yok mu?'' dedim.

''Buradaki her şey tek kişilik güzelim yok o yüzden'' dedi.

NİLÜFERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin