Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna Ya Rab, ne güneşler batıyor!Tunceli sokaklarında yürüyordum. Karargaha gitmem gerekiyordu. Ama dolanıp duruyordum hala. Çokça özlem birikmişti içimde çünkü. Dile kolay üç yıl.
Üç yıldır ayrıydım her karışına kurban olduğum vatanımın toprağından.Sınır dışında gizli görevdeydim üç yıldır. Onlardan biri gibi görünüp en içlerine kadar girmiştim. Sonra öğrenebileceğim her şeyi öğrenip kampı patlatmıştım. Tabi bu bana üç yıla mâl olmuştu. Açık konuşmak gerekirse ben bile bu kadar uzun süreceğini düşünmüyordum. Pürüzler çıkmıştı ama halletmiştim.
Bir ay olmuştu döneli. İzin vermişti Albay. Bir aydır yan gelip yatmış, kimseye de döndüğüm haberini vermemiştim. Şimdi askeriyeye geçmem gerekiyordu. Hangi akla hizmet bilmiyorum ama gitmeden önce satmıştım arabamı. Şimdi taksilerde sürün dur.
Sokakta yürümeye devam ederken duyduğum bir ses düşüncelerimi böldü.
"Pişt hanımefendi bırakayım gideceğiniz yere kadar." dedi arabayla kaldırıma yaklaşan adam.
"Hadi git işine belanı benden bulma."
"Naz yapma ama."
"Ne laftan anlamazsın be adam." dedim.
Sonra yaptığım yanlışın farkına varıp yüzüne baktım."Pardon senin gibi bir hırboya adam dedim az önce kusura bakmazsın değil mi?"
Ne ara arabadan inip yanıma geldi bilmiyorum ama "Ne biçim konuşuyorsun sen?" dedi.
Bana vurmak için elini kaldırdı. Tam elimi kaldırılıp onun elini tutacakken yanımıza geldiğini fark etmediğim bir el adamın elini tuttu.
"Ne yapıyorsun lan sen?" dedi aramıza giren adam.
Gelen adama çevirdim bakışlarımı. Fazlasıyla iri bir adamdı. Sporla uğraştığı belli. Gözlerinden adeta ateş çıkıyordu. Toplumda hala bu tarz olaylara kayıtsız kalmayan insanları görmek biraz da olsa sevinmeme sebep oldu. Sonra adama baktım ve göz kırptım.
"Görmezden gelmediğiniz için sağ olun beyefendi ama ben kendi işimi kendim yapmayı severim."
Adamın bir şey demesini beklemeden bana saldıran adama kafa attım. Galiba burnu kırılmıştı. Bazen orantısız güç uygulayabiliyorum. Ardından yüzüne tekme attım. Yere düşen adamın karnına tekmeyi geçirdim. Biraz daha vurduktan sonra hırsımı alıp geri çekildim. Yüzü gözü kan olmuş, neredeyse tanınmayacak hale gelmişti. Hak etmişti ama.
"Burnun çok çirkindi zaten. Bak seni estetik derdinden kurtardım. Ne mübarek insanım ya." dedim yerde yatan adama bakıp.
Ellerimi çırpıp arkama döndüm. Dönmemle bana şaşkın şaşkın bakan beş adam gördüm. Birisi az önce olaya el atandı.
"Ne bakıyorsunuz ya? İlk defa mı hayvan terbiyecisi gördünüz?"
"Sen ne yaptın öyle ya?" dedi içlerinden biri.
"Sadece hırpaladım biraz."
"Sadece hırpalamak mı? Herifin kırılmadık kemiği kalmadı be. Gerçi hakketti. Tebrik ederim bacım." dedi başka bir tanesi.
Eyvallah der gibi göğsümün üzerine vurdum iki kez.
"Hadi sizde gidin işinize." dedim. Ve adımlamaya başladılar. Sadece biri hariç.
Az önce araya giren adam gitmedi ve yanıma geldi. Ben ne yapacağını anlamadan cebinden siyah bir mendil çıkardı ve bana verdi.
Ben ne olduğunu anlamayarak adama bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOR VEDA
General FictionSevmeyi bilmeyen, aşka inanmayan bir kadın aniden zamansız bir sevdaya düşerse... Açabilir mi kalbini bir başkasına? Becerebilir mi ki sevmeyi, sevilmeyi? Sevdasına boynu kıldan ince olan o adam, ya ırak düşerse sevdalısından... Ona açılan kalbi...