4

176 34 40
                                    

Zaman asi bir nehir gibi hızlıca ve sertçe akmayı sürdürse bile, içerisine hapsettiği iki yaşama hiçbir suretle zarar vermiyordu. Zaman, artık onlar için ilaçtı. Harry ne yaşadıysa Louis ve zaman sayesinde iyileşmeye başlamıştı.

Onunlayken mutluydu ve biliyordu ki, Louis de kendisiyleyken mutluydu.

Bunun iç rahatlığıyla başından geçen her şeyi, ailesini, denizde neler yaptığını anlatırken kaygısızdı. Çünkü Louis'nin anlattıklarını kendisine karşı kullanmayacağını biliyordu artık. Ona güvenmek kaçınılmaz bir yaz yağmuru gibiydi.

Can sıkmayan, yüreğini tatlı hislerle dolduran türden.

"Peki bugün ne yaptın?" diye sordu Harry.

"Seni özlemek dışında mı?"

Harry'nin saf ve masumca yüreğinde yeşerttiği hisler, oun bu sözlerine karşılık yanaklarının tatlı bir pembelikle renklenmesine sebep oldu ve Louis karşısındaki bu manzarayla dayanamayarak onun yüzünü elleri arasına alıp, pembeleşmiş elmacık kemiklerini okşadı başparmaklarıyla.

"Beni özledin mi?" diye sordu bu kez Harry utansa da onun gözlerinin içine bakmayı kesmeden. Zaten o mavi gözlere bir kez bakanın, etkisi altına girmeyeeğine inanmıyordu Harry. Sadece kendisi, o etkiden biraz daha fazla nasipleniyordu ve bunun tamamen normal olduğunu düşünüyordu. Çünkü Louis'nin kendisine özel olan ilgisi bu kadar yoğunken, nasıl olurdu da ekstra olarak o gözlerin etkisi altına girmezdi ki?

Kendisine bir başka bakıyordu o akuamarin mavisi gözler.

Louis, kalbinde kımıldanan hisler yüzünden sürekli ona bir şekilde temas etme isteğiyle yanan tenini, bu kez Harry'yi alnından da öperek gösterdi. Evinin en alt katında, henüz hâlâ flörtleştiği genç deniz erkeğiyle birlikteydi. İşten çıkıp buraya, onun yanına gelmek ve birlikte saatlerce sohbet etmeyi alışkanlık hâline getirmişti ikisi de.

Tek sorun, o yokken Harry'nin burada yalnız başına kalmasıydı.

Gününü bu kocaman kapalı havuzda geçiriyor olması Louis'nin canını sıkıyordu. Her ne kadar televizyon olsa da, hatta Harry televizyon izlemeyi çok seviyor olsa bile, onu burada yalnız başına bırakmaktan nefret eder hâline gelmişti.

"Hey?" diye seslendi Harry onun daldığını görünce sessizce.

"Üzgünüm bebeğim, sorun gelecek olursam da elbette özledim. Hem de tahmin edemeyeceğin kadar fazla."

Neyse ki aklında ikisi için birçok plan dönüyordu.

"Louis bugün biraz daha mı fazla yoruldun?"

Dalgın gözlerini tekrar Harry'ye çevirerek, "Evet," dedi gerçekten de yorgun bir sesle. Şimdilik aklındakilerden ona bahsetmeyi düşünmüyordu Louis. "Bilirsin insan yavruları biraz fazla konuşuyorlar ve-"

Omzuna inen elle gülüp geri kaçtı. Ona bu şekilde takılmayı çok seviyordu. Harry çok çabuk sinirlenen, utanan ve karşılığında da eli ayağı birbirine dolanan şapşalın tekiydi.

"Uğraşmasana benimle!"

Sesi büyük odanın içinde eko yaparak etrafa yayıldığında Louis ufak çaplı bir kahkaha atmıştı.

"Çok sevimlisin, bu ne demek biliyor musun?"

Harry'nin tek kaşı havalandığında, "Seninle uğraşmayı asla bırakmayacağım anlamına geliyor," dedi Louis daha da eğlenerek.

"O zaman ben de seninle bir daha konuşmam."

"Hayır konuşursun, gün boyunca benimle konuşmak için telefonumu onlarca kez öttürüyorken sen mi benimle konuşmayacaksın?"

merman//larry short storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin