13

385 64 29
                                    

Hyunjin

Ormanın içinde ne kadar kaldığımı bilmiyordum. Nefessiz kaldığımı hissetsem de ölmüyor ya da bayılmıyordum, sadece canım yanıyor ve korkmamı sağlıyordu.

Vücuduma dolanan sarmaşıklar yüzünden hareket edemiyordum.

"Onlara seni bırakmalarını söyle." dedi bir ses. Çok uzaktan geliyor gibi yankılanıyordu ancak oldukça net duydum.

"Sarmaşıklar, beni bırakın!" diye bağırdım. Bu çok saçmaydı. Nasıl geldiğimi bilemediğim bir yerde sarmaşıklar beni mi dinleyecekti?

"Beni bırakmanızı istiyorum." dedim daha sakin bir sesle. Umudum kalmamıştı, tüm bu saçmalık aklımı bulandırıyordu.

Ancak birkaç saniye sonra sarmaşık yavaş yavaş ayrıldı bedenimden. Tamamen uzaklaştı ve yakınlardaki bir ağacın bedenine sarıldı.

"Orada kimse var mı?! Benimle konuşan kişi, lütfen tekrardan ses verin, buradan çıkmam gerek!"

Daha dikkatli yürümeyi deniyor, aynı zamanda sesin sahibini arıyordum.

"Korkma, Hyunjin. Dümdüz yürü. Bastığın yerlere dikkat et, tuzak olabilir."

"Kimsiniz! Lütfen buradan nasıl çıkacağımı söyleyin, kendi isteğimle gelmedim."

"Sadece yürü, Hyunjin."

"Beni nereden tanıyorsunuz?" dedim, ağlamaklı bir ifade bürünmüştü yüzüme. "Bana zarar mı vereceksiniz?"

"Biz sana zarar veremeyiz Hyunjin."

"Bu ne demek oluyor?"

Benimle konuşan ses bir daha sorularıma cevap vermedi. Dediği gibi dümdüz yürürken başımın döndüğünü hissederek gözlerimi yumdum.

Tekrardan uyandığımda odamdaydım, yatağımda yatıyordum.

Ve beni izleyen birkaç göz vardı.

Annelerim, Seungmin, Felix ve Jeongin. Beşi de başımda durmuş beni izliyordu.

"İyi misin?" diye soran kişi Seungmin'di. Elini ilk önce alnıma bastırıp daha sonra elimin üzerine dokundurdu.

"İyi!" dedi diğerlerine dönüp, "Sıcaklığı yerinde."

"Ne oldu bana?" diye sordum. Başım zonkluyordu ve az önce gördüklerimin ne olduğuna anlam veremiyordum.

"Okulda bayılmışsın, seni eve getirdik. Bir saattir uyuyorsun."

"Bayılmadım Seungmin." dedim doğrulmaya çalışırken, "Ben sen gittikten sonra gökyüzünü izliyordum. Sonra birden bir yere gittim, orman gibiydi böyle! Her yerime sarmaşıklar sarıldı..."

"Geçti." Seungmin yatağımın benden kalan boşluğuna oturup beni kendine çekti ve sıkı sıkı sarıldı, sırtımı sıvazladı. "Sadece kabustu. Berbat bir kabus."

"Uyumuyordum ki! Bana inan lütfen, oraya gittiğimde uyumuyordum Seungmin. Garip bir şeyler var!"

"Biraz dinlenmesi gerekiyor sanırım, siz çıkın çocuklar. Oğlumuza göz kulak olduğunuz için teşekkür ederiz."

Küçük annem yanımda kalırken büyüğü çocuklarla birlikte dışarıya çıktı. Ben ise Seungmin'in arkasından bakakaldım.

Bana inanması gerekiyordu. Uyumuyordum bile! Bu nasıl gerçek olabilirdi?

shadow ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin