2. BölümÇay içme faslı bitti ve bir saat sonra annem kardeşim ve ben sofraya oturduk akşam yemeği yiyecektik. Annem bana çok kötü bakıyordu sanırım bana kızmak üzereydi. Annem " Nasıl becerdin ayağını kırmayı? Kardeşin bile senden daha dikkatli!" Ben " Özür dilerim anne sakarlıkta üstüme yok ehe." Annem " Bu aralar kafan bir karış yukarıda zaten, yemeğin biter bitmez odana git ve ders çalış ağrın olursa haber ver." Ben "T-tamam annecim😶" Yemeğim biter bitmez tek ayağım üstünde zıplaya zıplaya odama gidip ders çalışmaya başladım. Bir saat sonra odamın camına bir ışık geldi belli aralıklarla yanıp sönüyordu, bu Mors alfabesiydi! Neren mi biliyorum? Babam ölmeden önce ben 7 yaşındayken öğretmişti. Hemen elime bir fener kapıp cama doğru yöneldim. Bir de baktım Chung-hee bana oradan fener tutuyor. Bende sessiz kalır mıyım, hemen bende fenerimle konuşmaya başladım bu baya eğelenceliydi taki annem odama girene kadar. Annem bana anlamsız bir şekilde boş boş baktı. Annem " Kızım delirdin herhalde ne yapıyorsun fenerle?" Ben "Ehe şey...(ne uydursam)heh! Şey ben g-gölge oyunu yapıyordum!" İç ses:(çok saçma oldu) Annem " P-peki... hadi dersine geri dön." Annem odadan çıkar çıkmaz aynı kıyafetlerle aşağı indim ve karşı apartmandaki Chung-hee'nin evine gittim. Kapıyı çaldıktan sonra bunun kötü bir fikir olduğunu düşündüm ama artık çok geçti. Chung-hee'nin abisi kapıyı açtı..." Abisi " Merhaba iyi akşamlar kime bakmıştınız?"
Ben " Ş-şey ben Chu-Chung-hee ye bakmaya gelmiştim de!" Abisi "Aaa tamam içeri gel bu arada geçmiş olsun." Ben " T-teşekkür-ler." İçeri girdiğim anda ağır bir soğan kokusu gözlerini yaktı resmen büyük ihtimalle evde tatteboki pişiriliyordu. Chung-hee'nin odasına doğru hızlı adımlarla utancımdan titreyerek gittim. O da içeride ders çalışıyordu derken hayır resim çiziyordu ve gerçekten çok başarılıydı. Ben " Ch-Chung-hee, ben telefon numaranı almak için gelmiştimde." Chung-hee " Ah tabii bu arada bana Chung de." Ben "Peki Chung bak bu benim numaran kaydedersin." Chung "Tamam sen geç otur masamın orada bir sandalye var." Oraya sessizce oturup Chung'un yaptıklarını izlerken gözüme bir şey takıldı masasının üstüne bir sürü mükemmel resim vardı hepsini kendisi çizmiş olamazdı değil mi? Bu kadar güzel nasıl olabilir? Ben "Hey Chung bunları sen mi çizdin ha?" Chung " Ah şey... evet." Ben "Şaka mısın sen? Bu çok güzel daha önce hiç bu kadar güzel resimler görmemiştim adete muazzam!" Ay çok abarttım galiba çok mu bağırdım acaba beni duymuşlar mıdır umarım rahatsız olmamıştır Chung "..." Ben " Ö-özür dileri Chung seni üzmek istememiştim..." Chung " Üzmek mi? Bu hayatımda aldığım en güzel iltifattı çok teşekkür ederim!" Ben " Ah rica ederim her zaman fakat şimdi benim annem evden çıktığımı anlamadan eve dönmem gerek Chung " Ama yağmur yağmaya başladı böyle ıslanacaksın al bu yağmurluğu kullan." Ben " Chung ben gizlice çıktım diyorum sen yağmurluk diyorsun." Chung "olsun sen giy en kötü kapının orada çıkartıp bir kenara koyarsın ne olacak." Ben " Tamam o zaman yağmurluk için saol." Olabildiğince hızlı adımlara tökezleyerek evden çıktım ve kendi evime doğru yöneldim. Eve ses yapmadan girdim annem her zamanki gibi günlük dizisini izlediği için fark etmedi bile. Odama sessizce giriyordum ki küçük kardeşim önümde belirdi. Bana sinsi bir şekilde bakıyordu kesin beni anneme söyleyecekti kardeşim " Yaktım seni abla." Ben " Dur, hayır annem duyarsa beni öldürür zaten yağmurluğu çıkarmayı da unutmuşum!" Kardeşim "İyi öyle olsun ablacığım(!), bir daha ki sefere anneme söylerim ama." Ben "Göreceğiz." Bu konuşmadan sonra hemen odama döndüm ve WhatsUp'a girdim Chung'a eve geldiğimi söylesemiydim? Yoksa çok rahatsız edici mi olurdu? En iyisi söylemeyeyim diyip WhatsUp'a girdiğim gibi çıktım. Bir hafta sonra okullar başlayacaktı ne de olsa 11. Sınıfın ilk gününe sadece 7 gün vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şansa bak!
Teen FictionMerhaba ben Shinoa ve evet ben bir Koreli değilim, ben Japon'um. Neden mi Koredeyim? Hiç bir fikrim yok. Herneyse konumuza dönelim. Şimdi size o özel kişiyle nasıl tanıştığımı ve neler yaşadığımı anlatacağım hazır olun!