2008 Okulun son günüydü. İlkay Üniversitenin kapısı önünde bekliyordu Mahir'i. Mahir merdivenden çok yavaş iniyordu, biliyordu çünkü o bu merdivenleri indikten sonra bir daha dönüşü olmayacaktı. İçindeki hüzünle son defa çıktı Okulunun kapısından, karşıda ağacın altındaki bankta İlkay bekliyordu Mahiri. Mahir İlkayın yanına giderken İlkay ayağa kalktı. "Son okul günün nasıl geçti?" Mahirin yüzünde buruk bir gülümseme belirdi: "son demesek, insan bütün anılarını filim şeridi gibi hatırlıyor" kafasını salladı İlkay. Mahir parmağı ile okul girişini gösterdi: "Hatırlıyormusun seninle tam şu kapı önünde tanışmıştık. Sen bana diklenmiştin ben de senden özür dilemek için peşinde koşmuştum üç gün boyunca"
"Mahir, hayvan gibi omzuma çarptın resmen o gün tüm sinirini şu omzumdan çıkarmıştın" ikiside kahkahalarla gülüyordu. Mahir İlkay'a döndü: "iyi ki çarpmışım sana" İlkay gülümsedi: "iyi ki çarpmışsın..." tekrarladı. İkisinin de içi buruktu çünkü İlkay Mahiri, Mahir de İlkayı uzun bir süre göremeyecekti. Mahir bu akşam Memleketine dönecekti, İlkay ise Ankarada kalacaktı. Aralarına mesafeler girecekti...İlkay cebinden el emeği ile yaptığı bilekliği çıkardı. Simsiyah üstünde küçük bir uğur böceği işlenmiş bir bileklikti. "Mahir" diye seslendi İlkay, Mahir İlkay'a döndü: "bu bileklik sana uğur getirsin" Mahir bileğini uzattı İlkay bilekliği taktı. "Bana bol bol mektuplar yazarsın"
"Sana her an yazacağım"
"Deniz resimlerini de çek mutlaka" Mahir tebessüm ederek gözünü evet dercesine kapatıp açtı.
"Çok özlersen eğer gece Yıldızlara bak, aynı gökyüzüne bakıyoruz aramızda ne kadar mesafe olabilir ki?" Dedi Mahir, İlkay gülümsedi: "Mahir yalnız benim adım İlkay, gece aya bak demen gerekmiyormuydu?" İlkay ortamı neşelendirmişti, Mahir Kahkahalarla gülmeye başladı: "hayır burda sana güzel laf edelim diyoruz boğazıma dizmesen olmaz"Otogara doğru yürümeye başladılar, İlkay söylene söylene yürüyordu: "hayır binelim şurdan metroya ne bu inadın?" Mahir derin bir nefes aldı: "Kızım seninle biraz daha vakit geçirmek istiyorum ne var bunda?" ilkay gözlerini devirdi: "bu mu vakit geçirmek gözünü seveyim Mahir yani"
"İlkay böyle devam edersen daha çok nefes nefese kalacaksın"
"Hayır yıllarca Evden Okula yürümek sana yetmedi sanırım Mersine gidince özlememek için son yürüyüşünü yapıyor derler adama. Rahatlık battı mı Mahir?"
"İlkay ben seni hiç böyle bilmezdim alt tarafı yürüyoruz ne söylendin be Kızım"konuşa konuşa varmışlardı otogara. Sesizlik oluştu aralarında, Mahirin duygulanmadan bişey söyleyecek cesareti yoktu, İlkay ise Vedalardan nefret ederdi: "Hayret Sevim ve Sinan da gelecekti, zamanımız var mı?" Mahir durgun bir sesle yanıt verdi: "yok"
"Zaman geldi demek"
"Geldi" diye tekrarladı Mahir.
"Ben en kısa zamanda geleceğim yanına, ben gelene kadar mektuplar yaz bana"
"Bekleyeceğim seni"
"Beklemezsen bozuşuruz" İlkay Mahirin omzuna hafifçe vurdu: "iyi bak kendine Mersinli" Mahir gülümsedi: "Sen de Ankaralım" yarından habersiz sımsıkı sarıldılar birbirlerine. Her ne kadar birbirlerini böyle teselli etseler de bunun olmayacağını ikiside biliyordu. Ne İlkay Mersine gidecekti ne de Mahir onu bekleyecekti.1Hafta geçmişti. İlkay haycanla Mahirden gelecek olan Mektubu bekliyordu. Her hafta Cumartesi günü Mektupları birbirlerine ulaşırdı:
"Ankaralım, Umarım ki iyisindir. Beni soracak olursan ben bildiğin gibiyim. Dört gözle gece olup sana Mektup yazmayı bekliyorum, burada hava çok sıcak. Ankarada geçirdiğimiz tüm yazları unut buranın yaz sıcağı çok ayrı. Sende durumlar ne? Sinan ve Sevda nasıllar? İş bulabildin mi?
Sen şimdi diyeceksin bu kadar yazdı nerde Deniz fotoğrafları. İnanmayacaksın ama daha Sahile gidemedim, Annem beni özlediğinden bırakamadı birtürlü. Fazla uzatmadan Seni çok özledim... Seni Sevdayı ve Sinanı özlemle kucaklıyorum iyi bakın kendinize
Mahir Korkmaz"İlkay Mektupları evindeki buzdolabına asıyordu. Sevda ve Sinan eve uğradıklarında Rahatça okuyabilsinler diye. Mahir Heyecanla İlkayın yazdığı Mektubu bekliyordu ama saat 19:00'a geliyordu, mektuplar bu saate kadar çoktan ulaşırdı normalde. Mahir bahçeden kapıya doğru içeri girerken Annesi Mutfak masasında oturmuş İlkayın Mahir'e yazdığı mektubu okuyordu. Mahir bilmeden annesine sordu: "Anne benim adıma bugün Ankaradan Mektup geldi mi?" Annesi birden panikle elindeki mektubu buruşturup eline sıkıştırır: "Hayır Oğlum!" Annesi Mahirin bir Kız ile görüştüğünü düşünüyordu ama Mahir için planları farklıydı. Mahir hayal kırıklığına uğramış gibiydi, o mektubun geleceğinden çok emindi, annesinin aldığından habersiz Mektubun gelişinden umudu kesmişti. Önce Bilekliğine baktı sonra da gündüze bürünmüş gökyüzüne
YOU ARE READING
Yıllanmış Mektup
Historical Fiction"Sana Güzel Sevda Demek" 2005 yılında Üniversitede tanışan ve 2008 yıllında aralarına giren Şehirler ve aile baskısı yüzünden ayrılmak zorunda kalan iki genç 2015 yıllında farklı hayatlarla tekrar karşılaşan iki gencin ve Dostlarının hikayesi