8<Bölüm

11 3 0
                                    

Aylar yine Yıl sonuna gelmişti. Aylar yavaş yavaş geçerken yıl sonunda film şeridi gibi geçiyordu herkesin aklından. Meliha hanım Yılın son gününde tüm akrabaları çağırmış sofrayı donatıyordur.

Ankarada ise Gençler evde toplanmış el birliği ile yemek hazırlıyorlardı. Sinan ve Sevim içli köftenin içini hazırlarken, Nevzat ve İlkay içli köftenin harcını hazırlıyorlardı: "Nevzat annene bizden selam söyle, sayesinde ayda yılda bir kere içli köfte yiyebiliyoruz" gülüştüler. "Yıl sonunu da unutma, yıl içinde kimsenin aklına gelmiyoruz" diye ekledi Sevim, mutfaktaki gençler hak verircesine kafa salladılar. Gizem mutfaktan içeri uzatı başını: "gençler bingomuz hazır!" Ilkay alay edercesine gülümsedi: "boş ceplerimize mi oynuyoruz?" "Büyük ikramiyeyi küçümseme İlkay"
"Aman yemişim büyük ikramiyenizi"
"Yeme ilkay kazan" ortamdaki gençler kahkahalarına hakim olamıyordu. Çok huzurlulardı yanlarında Aileleri yoktu ama onlar Aile olmayı başarmıştı, en büyükleri Ablalık Abilik yapıyor koruyorlardı birbirlerini.

Mahir kalabalık arasında sakin bir cam kenarına oturmuş dolunayı izliyordu, tepeden onu izleyen dolunay onu son Mutlu Yılbaşına götürdü. 2007'yi 2008'e bağlayan yıl sonu. Mahirin son yılı... evdeki tatlı telaş bingo heyecanı o kadar hoşuna gidiyordu ki düşünürken bile içini huzur kaplıyordu. Ama şu anda bulunduğu yer çok uzaktı o huzurlu güne. Şu an gördüğü tablo sadece bir karmaşanın tablosuydu birbirini sevmeyen ama Seviyormuş gibi yapan toplumun arasında yaşamaya var olmaya çalışıyordu ama başarısızdı. Derin bir nefes aldı ve dışarıyı izlemeye o son huzurlu günlerini yad etmeye devam ediyordu. Gülten Mahirin karşısına oturdu ve gülümsedi: "halledeceğiz be dostum biraz sabret" Mahir başını salladı: "sayende başarırız başarmasına ama"
"Ama ne?" Mahir çevreye baktı: "beni rahatsız eden burdaki herkesin birbirine olan bu tavrı"
"E herzamanki halleri"
"Biliyormusun bizim üniversite zamanı kaldığımız bir ev vardı, Dostlarımızla birlikte tek kişilik bir evde dört kişi kalıyorduk ve biliyormusun öyle huzurluydum ki, hiç sevgi gösterisi yapmacık tavırlar yoktu herkes doğaldı" istemsizce gülümsedi Mahir, Gülten ise hayranlıkla dinliyordu Mahirin anlattığı hikayeyi. Mahir onlara yalandan gülümseyen teyzesini gösterdi kaşlarıyla: "bak böyle yapmıyordu mesela kimse, görüyormusun nasıl sıkmış kendini" Gülten kendini tutamadı ve kahkaha attı. O gece Mahirle uzun uzun dertleştiler aileden bağımsız.

Ankarada ise büyük ikramiyenin Kazananı Şevval olmuştu. Bingodan sonra Radyoda yılbaşı özel şarkıları arasında çıkan halay şarkısına topluca halay çektiler. Eğlenceli geçen geceyi şehirde patlatılan Havay fişeği noktalamıştı. İlkay şalgam suyu ile Balkonda oturmuş rengarenk Ankara sokaklarını izliyordu. Mahir gibi gökyüzüne bakmıyordu çünkü artık Gökyüzü onun için bişeyi ifade etmiyordu sadece Özlemini simgeliyordu. Nevzat İlkayın yanına çıktı: "yine hasret sarmış etrafını" İlkay tebessüm ederek Gülümsedi: "şiir mi yazıyorsun cümle mi kuruyorsun beli değil" Nevzat güldü cebinden bir dal sigarayı çıkardı ve yaktı. "Anlat bakalım"
"Neyi?
"Canın sıkkın"
"Boşver ya, yeni yıla girdik sorunlarımızı kalan yılda bırakalım neticede bu yıl daha ne dertlerimiz olur kim bilir" buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi İlkay Nevzat'a.

Bugün tam bir yıl önce İlkay bu Balkonda Mahirle oturuyordu, hayat hiç kimsenin beklediği gibi gitmiyordu hayaller ve Hayatlar arasındaki dağlar büyüdükçe büyüyordu. İlkay kendi kendine fısıldıyordu: "bu kadar uzaklaşmış olamaz yıllar"

Yıllar durmadan akıp giderken 2004 yılından 2007/2008 gençler kendilerini hayatın kavgasına bırakmış, zamanında bilmedikleri sorumlulukları sırtlanmayı öğrenmiş büyük dertlere atılmışlardı. 17/18 yaşlarında olan gençler 2016 yılında 27/28 yaşına varmışlardı: Sevim ve Sinan evlenmiş, İstanbula taşınmışlardı. Sevim ilkokul Öğretmeni Sinan ise Mimar olmuştu. Nevzat Savcı olmuş adliyeden çıkamıyordu, Gamze ve Gizem birlikte doktora yapmaya yurt dışına çıkmışlardı. İlkay ise Ankarada kalmış başarılı bir Avukat olma yolunda emin adımlarla yürüyordu.

Gülten ve Mahir evlenmişti, Mahir Gültenin hayallerine destek çıkmaya çalışırken aynı zamanda mesleğini geliştiriyordur. Mahir ekonomist olmuş Mersindede ek olarak doktora eğitimi alıyordur, Gülten ise annesinin karşı çıktığı Hemşire mesleğini eline almak üzereydi: "Senin sınavların ne zamandı?"
"Bu hafta sonu"
"Bak ben sana iki üç tane sınav soruları aldım okulda sağolsun bir arkadaşım kardeşinden aldı soruları. Bu 2015 e ait sorular sen çalış eve gelince de birlikte çalışırız" Mahir Gültenin bu mesleği eline alması için elinden geleni yapıyordu, Gülten ise hiç annesinin tavırlarına ve güvensizliğine takılmadan inatla çabalıyordu. Mahir Okuluna gitti, Gülten ise Çocuğu uyutmuş, evde çalışmalarını yapıyordu. Mahir dersteyken ısrarla telefonu bilinmeyen bir numara tarafından çaldı, dersten çıkıp açmak zorunda kaldı: "Efendim"

İlkay kendine avukatlık bürosu açmış davalarına orda bakıyordu, telefonun çalmasıyla başını dosyadan kaldırdı: "efendim" "Avukat İlkay Gültekin sizmisiniz?"
"Evet benim nasıl yardımcı olabilirim?"
"Benim bir davam var"
"Ben size adresimi vereyim gelin detaylıca konuşalım"
"Olmaz ben Mersindeyim. Bana yardımcı olurmusunuz?" Telefonun diğer ucundaki ses çok çaresiz geliyordu.

Yıllanmış MektupWhere stories live. Discover now