Bölüm 1

159 10 5
                                    

Anneme değişim öğrencilerini almaya gideceğimizi mesajla bildirip evden çıktım ve merdivenlerde bağcıklarımı bağlamaya başladım. Gerçi ben bu beceriksizlikle bunu bile yapamam ya, neyse.

Popomdan gelen titreşimle telefonumu hızla elime aldım. Zalak Girl arıyordu. "Efendim?"

"Knk ben şu değişim öğrencisini almaya gidiyom gelcen mi?"

"Bende tam çıkıyodum. Her zamanki durakta buluşuruz."

"Oke." deyip telefonu kapattı. Bağcıklarımı sonunda bağlayıp durağa doğru yürümeye başladım. Terminale yürümeye çalışsak bizi asfalttan kazımak zorunda kalırlardı, -ki bu riski hayatta alamam. 1-2 dk sonra durağa geldim, ben geldikten 3 dk sonra da otobüs geldi ve terminale gitmeye başladık. Ne kadar dakik biri olduğumu anlamışsınızdır umarım.

"Ya kanka şimdi bunlar yabancı ya. Yakışıklı olurlar demi?" dedim merakla.

"Kanka biz Watty karakteri miyiz bizde nerde o şans?"

"Sende haklısın be kanka." dedim. Bak ya, efkarlandım yine!

"Ananın amını sikiyim." dedi sessiz bi sekilde, Tuana.

"Noldu lam?" Dediğimde kafasıyla kapıyı işaret etti.

"Eren'in burda ne işi var amk?! Oraya bakarsan sikerim seni." Eren, Tuana'nın gerçekten aşık olduğu ilk erkekti. 2 yıl sonra ona aşkını itiraf etmişti. O da kabul etmişti. Ama 1 hafta sonra başka bi kızla olmuştu. Tabii ki de benim mal arkadaşımın gözü, ondan da mal Eren'den başkasını görmüyodu. İkisinin de mal olduğunu söylemiştim, değil mi?

"Tuana mal mısın? Neden ağlıyosun?"

"Bi sus Melisa." Dedi ve ellerini gözlerine bastırdı. Derin bir nefes alınca arkadaşlarının ve yakınlarının yanında susmak bilmeyen biri olarak doğamda olan şeyi yaptım ve konuşmaya başladım.

"Ağlarsan gebertirim seni."

"Aha aha durak. Bas şu dur seyine." dedi. İnerken de Eren'e omuz attı, tabii ben de durmadım ve Tuana'nın arkasından çelme taktım.

"Nerde şimdi bu mallar?" diye yakınan Tuana'ya gözlerimi devirdim.

"İstanbul-İzmir peronuna gidelim." dedim ve gitmeye başladık. Gittiğimizde 4 kişilik bi grubu aramaya basladık. Öğrendiğimiz kadarıyla bunlar 4 kişiydi.

"Nerde bunlar şimdi?"

"Kıçımda. Çıkarıyım mı?"

"Yok istemez." dedi. Tuana sözlerini bitirir bitirmez üzerimize gelen 4 erkek çocuğu farkettik. Allam bunlar insan mı? İnsansa biz neyiz. Mavi gözlü sarışın çocuk yanımıza gelip "Hey I'm Nate." dedi.

"I'm Tuana. And she is Melisa." dedi Tuana da beni göstererek.

"But you can call me Mels." diye ekledim.

"Okey Mels. My name is Levi." dedi kahverengi saçlı ve Shawn'ı andıran çocuk.

"And I'm Drew." dedi Niall'a benzeyen çocuk. Sona bi kişi kalmıştı.

"Aaannndd my name is Austin!" Dedi aralarında en neşeli gözüken. (İngilizcem intihar ettiği için geri kalanını Türkçe yazdım.)

"Hanginiz bende hanginiz Melisa'da kalıyor?" dedi merakla, Tuana.

"Bize söylenene göre ben Tuanalar'da kalıyorum." dedi Nate.

"Bende Melsler'de." dedi Levi.gözlerini öküz gibi açtım. Tabi yakışıklı çocuktu. Ve dediğim gibi Shawn'a benziyordu, boru mu? Shawn'da benim favorim olduğuna göre, Levi uyuduktan sonra rahat rahat gözlerimle ırzına geçebilirim!

"Peki ya siz çocuklar?" dedi, Tuana.

"Ben Berk diye birisinde." dedi Drew.

"Ben de Eren. Galiba şu an o da geliyor." dedi Austin kafasıyla arkayı göstererek.

"Hasiktir." Dedik Tuana'yla aynı anda bizim bu şaşırma merasimimiz sürerken o da bizim yanımıza geldi.

"Merhaba bana aşık olan kız ve onun kankası." dedi muzip bir ifadeyle, Mal Eren.

"Nate, Melisa ve Levi. Gidelim mi?" Tuana'nın sesi çatallı çıkmıştı. Bu da Mal Eren'in gülümsemesinin büyümesini sağlamıştı. Tuana'nın çaresiz olduğu apaçıktı ben de, Levi ve Nate'yi çekiştirmeye başladım ve hep birlikte durağa doğru gittik.

O, Mal Eren'in ebesini yetiştiren kişilere kadar her birini sikmezsem neyim ulan!

Nate ve Tuana ilerde bir şeyler konuşurken ben de Levi'nin yanından yürümeye başladım. "Eviniz buraya uzak mı?" deyince ona döndüm.

"Biraz." dedim. Dediğim gibi, yakınlarım ve arkadaşlarımın yanında susmak bilmezdim. İlk günden soğumasın, yazık.

"Peki okula?"

"Ona fazla değil, yürüme mesafesi." Gülümsedi. En sonunda Nate ve Tuana konuşmayı kesip bizi beklediler. Yanlarına yetişip hızla durağa gittik. Otobüs az sonra gelecekti. Şimdi kaçırırız filan maazallah, hiç ekşın yaşamak istemiyorum. Hem bu saatlerde fazla da kalabalık olmazdı. Herkes ya okulda, ya işte. Cuma günü sadece bize izin vardı. Because we is different. Böyle de akıcı bir İngilizcem var, boşuna beni seçmediler.

Öğrenci kartını iki kez bastık. O ses. O bakışlar. Rezillik. Bana gelen gülme. "Geçebilirsiniz." Muavvin abi bir yere basınca sonunda susmuştu kart bastığımız, mal cihaz.

Boş bir yeri gözüme kestirdim ve cam kenarını hızla kaptım. Tuana da somurtarak yanıma geçince, çocuklar da arkamıza geçtiler. İngilizce konuşmayı kesmiştik, biraz artistlik olsun, ve anlamasınlar diye. Çocuklar hakkında sorular soracaktım Tuana'ya. Ona göre nasıl kişiler, ne konuştular, her şeyi öğrenmem gerekti. "Ee, ne konuştunuz?"

"Eren'in kim olduğunu, neler olduğunu filan." dedi omuz silkerek.

"Peki kimin gelmesini istiyordun?"

"Austin, tabii ki de!" dediğinde yan durduğum için çocukların bize döndüğünü gördüm. "Seni sormuyorum bile, Shawn'a benzediği gerçeği gözümden kaçmadı." dedi göz kırparak.

"Levi, favorimsin." dedim, yine anlamamışlardı yavrucaklar, kıyamam.

"Geldik lan." diyen Tuana'ya gözlerimi devirip, kırmızı düğmeye bastım.

"Farkettim, salak. Ben de burada oturuyorum." dedim. Çocuklara döndüm. "Evet beyler, geldik." Otobüsten atlayıp inmelerini bekledim. Genel olarak hiperaktif bir çocuktum zaten. Hiç bir özelliğimden bir kayıp yaşamadığımı da anlamış oluyoruz. Tuana'nın evi durağa daha yakındı, benim evim çok az daha yukarıdaydı. Evlerinin önünden geçerken Nate'e el salladım ve Tuana'nın kafasından tutup ileriye ittim. Bana böyle bir hareket yapamazdı çünkü kafamda bir bokluk vardı ve en ufacık şeyde manyak gibi ağrıyodu. Normalde de ağrıyordu genelde. Doktora gitmeye de korkuyordum biraz. Pek iyi anılarım yok da hastanelerle ve hemşirelerle ve hasta bakıcılarla ve doktorlarla ve serumlarla ve temizlikçilerle ilgili.

En sonunda biz de eve gelince kendimizi koltuklara attık. "Ne konuştunuz?"

"Ne?" dedim anlamayarak.

"Tuana'yla, otobüste."

"Hee o mu? Şey ya, sizi sevdi mi, kimin gelmsini istiyordu filan." dedim.

"Kimi istiyormuş peki?"

"Austin. Neşeli ya ondandır. Acayip gözüme girdi o çocuk." dedim.

"Peki, Shawn ve Levi dedin. O neyin nesiydi?" Güldüm, cevap verip egosunu tatmin etmek mi? Bir kaçış yolu aramak mı?

En iyisi hiç biri. Başka bir konuya geç, Melisa. Anlamsız olsun. En iyi olduğun konu! Hadi koçum! Göster marifetini...

Elinden tutup ayağa kaldırdım ve serçe parmaklarımızı birbirine doladım. Hiç beklemediği bir anda telefonumu elime alıp Müzikler bölümüne girdim ve o saçma cümleyi kurup konuşmaya başladım.

"Gel sana damat halayı öğreteyim."

Bu kitaplar seri halinde olacak. Nate ve Austin hikayelerini, Tuana. Levi ve Drew hikayelerini ise ben yazacağım, yani Melisa. Şimdiden oy ve yorumlar için Thanx^^

Değişim Öğrencisi (Levi Jones The Tide)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin