~ Çiçeklerin arasında yavaşça yürüyordum. Yakında kral ve kraliçe toplantıdan çıkacaktı. Son derece heyecanlı ve gergindim. Her şey biraz sonra belli olacaktı ve ağabeyimin annemle babamın aklını çelmiş olmamasını umut ediyordum. Eğer öyle bir şey olduysa Açelya ve ben çoktan savaşı kaybetmiş olurduk. Gonk ses çaldı ve toplantının bittiğini belirtti. Arkamı döndüm ve... ~
Ağabeyim birden odaya girmiş ve bütün hayalimin paramparça olmasına neden olmuştu.
"Ne istiyorsun yine!"
"Sen yine saçma saçma hayaller kuruyorsun değil mi? Bu sefer ne düşünüyordun? Bulutların üzerinde uçtuğunu falan mı?"
Gülüşü beni gittikçe daha da sinir ediyordu.
"Ne söyleyeceksen söyle ve çık odamdan!"
"Eski test kitaplarımdan sana birkaç tanesini ayırmıştım. Belki ders çalışırken işine yarar diye ama şimdi düşündümde boşuna ayırmışım. Senin ders çalışacağın falan yok. Tek yapabildiğin hayal kurmak. Asla unutma o hayallerin seni asla kurtaramayacak."
Bir şey dememe kalmadan kapıyı arkasından çarparak gitti.
Tabi onun için ders çalış demesi kolaydı. Çünkü o ailedeki en zeki kişiydi. Dersleri hep çok iyi olmuş ve psikoloji okuduktan sonra nörobilim alanında yüksek lisans yapmıştı. Şimdi ise çok iyi bir hastanede çalışıyordu.
Onu çok nadiren görürdüm genelde hastanede olurdu ve eve çok geç gelirdi. Bazen ben hayallerime dalmış bir şekilde gece geç saatlere kadar ayakta kaldığımda onun yorulmuş bir şekilde eve girdiğini görürdüm.İnsanları anlayamıyordum. Neden bir insan yorulacağı bir mesleği seçerdi ki?
Sinirlerim tepeme çıkmış bir şekilde odamdan çıktım ve kapının önüne koyulmuş kitapları aldım. İlk soruyu okumamla kitabın yeri boylaması aynı anda oldu. Bunlar neydi böyle? Sorudan hiçbir şey anlayamamıştım. Sanki başka bir dille yazılmış gibiydi.
Masamdan kalktım ve telefonumu aldım. Sınıf grubundan binden fazla mesaj gelmişti ve bu hararetli sohbet sadece birinin ödev sormasıyla başlamıştı. Bütün sohbeti sildikten sonra hayallerime geri döndüm. Tek kurtarıcıma.
~ Gonk sesi çalmasıyla arkamı döndüm ve saraya koşmaya başladım. Muhafızlar şaşgınlık içersinde bana bakıyor ve yolumdan çekiliyorlardı. Toplantı odasının kapısında abim,annem ve babam konuşuyorlardı.
"Ne oldu? Ne karar aldınız?"Nefes nefese sorduğum soruyu ailem zor duymuştu.
"Sakin ol Asel. Krallığımızın geleceği için çok doğru bir karar aldık. "
Annem her zamanki yatıştırıcı sesiyle beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama sakinleşmeye hiç niyetim yoktu.
"Yani? Sonuç olarak ne karar aldınız?"
"Yakında yemekte öğrenirsin. Şimdi odana gidip üstünü başını düzelt."
Babam son derece kesin konuşsada umurumda değildi.
"Lütfen. Şu lafı dolandırmayı bırakıp söyleyin artık."
"Asel! Babam sana ne dediyse onu yap."
Ağabeyim her zamanki gibi beni sinir etmekte bir numaraydı. Sonunda pes ettim ve odama doğru yol aldım.
Giyinme odamdan koyu mor,pırıltılı bir elbise aldım ve giyinmeye koyuldum. Giyindikten sonra hizmetliler uzun kahverengi saçlarımı taradı ve taç şeklinde ördüler.
Hizmetliler çıktıktan sonra yıldız şeklindeki kolyemi taktım ve koyu mor babetlerimi giydim. Aynadaki görüntüm beni mutlu etmişti.
Açık kahverengi gözlerim ışıl ışıl parlıyordu. ~Telefonumun çalması ve hayalimin yarıda kesilmesi yüzünden kimin aradığına bakmadan telefonu yüzüne kapattım.
~ Yemek odasının kapısındaki muhafızlar beni görünce
"Ay krallığı prensesi Asel teşrif ettiler." dedi ve geliğimi bildirdi.
Yemek odasına girdim ve çoktan bütün ailenin toplanmış olduğunu gördüm. Ayrıca kim olduğunu bilmediğim birkaç adam ve kadın da vardı.
Benim gelmemle yabancı adam ve kadınlar ayağa kalkıp hafifçe eğildiler. Başımı sallayıp gülümsememle tekrar oturdular. Bende... ~Telefonum yine çalmaya başlamıştı. Bu sefer kimin aradığına baktım ve sinirle ekranda "Ağabeyim" yazdığını gördüm.
"Ne istiyorsun ağabey?" Sinirle bağırmamak için kendimi zorla tutuyordum.
"Marketten bir şey istiyor musun diye soracaktım."
Cidden bilerek yaptığını ve şu an sırıttığını çok iyi biliyordum. Hiç izin günü olmasaydı ve hep çalışsaydı ne güzel olurdu.
"İstemiyorum."
"İyi. Tamam."
Telefonu kapattı ve bende hayallerime geri döndüm.
~ Masaya oturdum ve yemek başladı. İlk dakikalarda kimse sesini çıkarmadan yemeğini yedi. Daha sonra babam boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Bugün önemli bir toplantı yaptık ve krallığımızın geleceği için önemli bir karar aldık. Aldığımız karar yoruma kapalıdır. Kararımızı yarın halka duyuracağız ancak önceden size söylemek istedik."
Kalbim çok hızlı atıyordu ve babamı zor duyuyordum. Bütün hayatım,geleceğim ve mutluluğum bu karara bağlıydı.
Babam yavaşça nefes aldı ve konuşmaya devam etti."Bundan sonra halkımızdan kimse Güneş krallığına gidemeyecek. Eğer Güneş krallığından bizim krallığımıza gelmek isteyenler olursa krallığa alınmayacak. Melezlerin istediği yerde yaşama hakları olacak ancak sadece bir kez seçim yapabilirler. Güneş krallığı ile bütün ilişkiler kesilecek. "
Kalbim hâlâ atıyor muydu emin değildim. Nefes alıyor muyum bilmiyordum. Ağzım bir karış açık öylece babama bakıyordum sadece.
"Hayır! Bu tamamen saçmalık! Bütün ilişkileri kesmek çok saçma!"
Avazım çıktığı kadar bağrıyor ve masada ki yabancıları umursamıyordum.
"Asel! Sessiz ol ve saygısızlık yapma."
Annemin gözlerinden ateş fışkırıyordu. Ağabeyime kafasıyla işaret verdi ve abim beni kolumdan tuttuğu gibi odama sürükledi.
"Kafayı yedin sonunda. Yabancıların yanında Güneş krallığını savunmak da ne demek?"
Ağabeyim her zaman bana karşı kibar olsa da Güneş krallığına nefret beslediği için abimden hoşlanmıyordum.
"Odamdan çık ağabey. Konuşmak istemiyorum. Lütfen."
Ağabeyim zaten dünden hazır bir şekilde arkasını döndü ve odamdan çıktı. Bense yavaşça yatağıma doğru yürüdüm ve gözyaşlarımın beni sarmalamasına izin verdim. ~
Tabi her zaman olduğu gibi gerçek hayatta da ağlamamı durduramamıştım. Her zaman hayallerimin hissettirdiği duyguları çok sevmiştim. İnsanların hissettirdiği duygulardan çok daha fazla güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLER MEZARLIĞI
Viễn tưởngHayallerinin içinde yaşayan bir kız. Sır dolu bir arkadaşlık. Asla aşılamayan mesafe.