Gerçekler

15 1 0
                                    


Arkadaşlar bu bölüm ilk bölüme göre daha kısa oldu kusuruma bakmayın. Lütfen yorum yapın, iyi okumalar. 💖

   "Aranızda önceden bir çatışma yaşanmış mıydı?" diye sordu sesini alçaltarak. Dün yaşananları ona henüz anlatmamalıydım. Sadece "hayır" diyebildim. İnanmış gibi görünmüyordu. Konuyu uzatmak istemediği yüzünden belli oluyordu. Müdür kapıyı göstererek "Tamam, çıkabilirsin" dedi sadece.

   1 HAFTA SONRA

   Meriç'in annesinden hala bilgi yoktu. Taklitçim işini çok iyi yapıyordu sanırım. Ama neden yapıyordu?

   Yağmur'la sınıfa gidiyorduk. Öğle vakti olmasına rağmen uykum vardı. Sırama oturup kafamı yasladım. Yağmur kitabımı işaret edip "O kağıt ne?" diye sordu. Ne kağıdı? Kafamı yavaşça kaldırıp kağıdı aldım. Açıp mırıldanarak okudum:

   Merhaba Deren, nasılsın? Her şey yolundadır umarım. Bu okulda okuduğunu babandan öğrendim. (Kendisini hiç sevmesemde zorundaydım.) Yıllardır seni arıyorum ve sonunda buldum. Bu mektubu okumanı umuyorum. Beni görmek istiyorsan lütfen okul çıkışı şu adrese yalnız gel: Gül sokak, Günbatımı sitesi, A block, 6. kat, 37 no.

                                                                                       Sevgiler canım, Annen         

   Gönderenin adını 4-5 kez okudum, "Sevgiler canım, Annen"  Annem beni bulmuş muydu? Yağmur'un ağzı beş karış açılmıştı, "Gidecek misin?" dedi sessizce. Gerçekten gidecek miydim?   "Gitmem gerek.." diyebildim sadece. "Ya annen değilse, ya seni kandırıyorsa?" dedi Yağmur. "Ama gitmek zorundayım.." dedim. Bunca yıl sonra yüzünü görmek, onu tanımak istiyordum. Yağmur endişeli yüzüyle bana bakıyordu.  "Peki neden yalnız gelmeni söylüyor?" Yağmur bu sefer mantıklı bir soru sormuştu. Bilmiyorum...    

   Dersten sonra Meriç'e de mektubu gösterdik. Tepkisi ve söyledikleri Yağmur'la aynıydı. Beni düşündüklerini biliyordum, ama onu görmek zorundaydım. Ona soracak şeylerim vardı. Neden şimdi gelmişti, beni görmek istiyordu? Neden babamdan nefret ediyordu? Neden kendisi gelip görmektense beni çağırıyordu?  

                                                                                       *****

   Yağmur beni yine kantine sürüklemişti, o yemek yerken elimdeki mektubu tekrar tekrar okuyordum. "Deren biraz yemek ye lütfen, benim için. Çok aç görünüyorsun." dedi Yağmur. Aslında haklıydı, gerçekten çok açtım. Hiç itiraz etmeden "tamam" deyip yemek sırasına doğru yürümeye başladım. Sırada beklerken mektubu okumaya devam ediyordum ki arkamdaki sesle irkildim. Refleks olarak mektubu ikiye katladım. "Şey, korkuttuysam özür dilerim. Ben Batu, sen Deren'sin değil mi?" Karşımdaki kişi gözlüklü, kısa ve dalgalı saçları olan ve benim boylarımda bir çocuktu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım, "Sorun yok, ve evet" gülümsedi ve konuşmaya devam etti "Geçen hafta olan olayı duydum, gerçek mi yoksa söylenti mi?" Şüphelenmeye başlamıştım, bilmemezlikten gelmeye çalıştım. "Olay derken?" dedim. "Şu Mercan'la olan.." Olayı biliyordu. "He o, evet." dedim sadece, konuyu uzatmak istemiyordum. "Farkında mısın bilmiyorum ama bütün okul bu olayı konuşuyor!" dediği an resmen şok geçiriyordum. "NE?!" deyiverdim. "Bilmiyor muydun?" diye sordu şaşırarak. "Evet, olayın yayılmaması gerekiyordu, kim yaydı biliyor musun?" dedim. Resmen şok geçiriyordum. Gerçi böyle bir olayın yayılması gayet normaldi sanırım. Bana şaşkınlıkla bakıp telefonunu çıkardı, gösterdi: Hayır olamazdı.. Olmamalıydı..

   Olayın fotoğrafı çekilmiş, Deren Ünsal isimli hesaptan altına şöyle yazılarak yayımlanmıştı: "Arkadaşlar Mercan beni öldürmeye çalıştı! Fotoğrafta kanıtı var!" Batu telefonu cebine koydu, "Sen yayımlamadın mı?" çok şaşkındı. "Hayır, birileri benim adıma haber yayımlayıp duruyor." dedim. Bir dakika, fotoğrafı kim çekmişti? 

   Biraz yemek aldıktan sonra Yağmur'un yanına gittim. İştahım falan kalmamıştı. "Ne oldu?" diye sordu Yağmur. "Biri olayın fotoğrafını çekip fake hesaptan yayımlamış, bütün okul olayı konuşuyormuş.." mırıldanarak açıkladım. "Sen nereden öğrendin?" diye sordu. "Batu söyledi." dedim. Gözleri fal taşı gibi açıldı. "Onu tanıyor musun?" diye sordu. "Yeni tanıştım, sen tanıyor musun?" dedim. "Okul gazetelerini o yazıyor, olayıda yazacak olmalı!" diye mırıldandı. Durumun ciddiyetinin farkındaydı. "Eğer ona hesabın fake olduğunu yazmasını söylersek, herkes onun ben olmadığımı anlar." dedim. Yağmur gülümsedi. "Çok zekisin Deren, biliyor muydun?" 

                                                                                      *****

   Okul çıkışıydı ve annemi görmeye gidecektim. Yani eğer o annemse.. Mektupdaki adres yürüyerek gidebileceğim uzaklıktaydı. Yürürken kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım. 5-10 dakika sonra oradaydım. Günbatımı sitesinin önünde. Güvenliğin durduğu kulübeye gittim. "Buyrun kime gelmiştiniz?" diye sordu.  Biraz duraklayıp konuştum, "A block, 37 numara.."

   İki dakika sonra asansördeydim ve 6. kata çıkıyordum. Asansörün kapısı yavaşça açıldı. Kat oldukça genişti, bir sürü daire vardı. 34 no.lu dairenin olduğu yerden yürümeye başladım ve sessizce saydım, 34, 35, 36 ve 37...

   Elimi yavaşça kaldırmıştım ki içerden melodik bir ses geldi, "İçeri gel tatlım, kapı açık." Bu annemin sesi miydi?  Titreyen elimi kapıya götürüp ittirdim. Kapı açıldı ve içeri girdim. Kimse yoktu, nereye gitmişti? Arkamdan "Hoşgeldin!" diye bir ses gelince sıçradım. Arkamı döndüğümde yüzünü gördüm, kıvırcık saçları vardı, boyu benim kadardı ve gözleri aynı benimki gibiydi. Garip bir şekilde çok tanıdık geliyordu. Bir anda kapıyı kapattı ve "Geç otur tatlım, görüşmeyeli uzun zaman oldu" dedi.

   Koltuğa tereddütle oturdum. Karşımdaki koltuğa da o oturdu. "Biliyorum, herşeyi bilmek istiyorsun ama merak etme öğreneceksin" diye söze girdi. Haklıydı.

   "Öncelikle benim adım Ayça." Elimi sıktı,"Memnun oldum" dedim isteksizce."Uzatmadan yaşananları özetleyeceğim" dedi ve derin bir nefes alıp konuşmaya başladı. "Baban beni aldattığı için ondan ayrıldım, seni alamadım ve o İstanbul'a taşındı. Biz o zamanlar Ankara'da yaşıyorduk, ben onun taşındığını sen 15 yaşındayken öğrendim. İstanbul'a gelecek kadar param yoktu, fakirdim. B-bu yüzden para ç-çaldım." tam sözünü bölecektim ki izin vermedi. "İstanbul'a gelirken d-diğer kızım beni polislere verdi. " Gözleri dolmuş, sesi titriyordu, anlatmaya devam etti, "Bu yüzden hapise girdim , ama bak, hapisten çıktım ve seni buldum.. Soruların var biliyorum ve şimdi sorabilirsin.." diye bitirdi cümlesini. Çok kısa özetlemişti, detay vermemişti. Gerçekten afallamıştım. "Başka bir kızın mı var? Y-yani benim kardeşim mi var?" dedim titreyen sesimle. Evet anlamında başını salladı.

   Uzun bir sessizlik olmuştu. Uzun derken, gerçekten uzun. Annem gelmiş bana hapise girdiğini, ve kardeşim olduğunu söylüyordu. Yarım saattir orada oturmuş yere bakıyordum. o da bana. Aklım almıyordu, almak istemiyordu. "Kaç yaşında?" dedim. Konuştuğumu duyunca gülümsedi. "19, senden bir yaş küçük." dedi sessizce. Şimdi ki soruyu sormalı mıydım? Sormalıydım.

   "Peki, k-kardeşimin.." duraksadım. Başını yere eğmişti. Emin olduktan sonra devam ettim. "Adı ne?" diye sordum. Sertçe yutkunup başını bana kaldırdı. Bekledi ve konuştu, "Kardeşinin adı," duraksadı. Başını tekrar eğdi. O da emin olmak istiyordu sanırım. Kafasını yavaşça kaldırdı ve konuştu, "Kardeşinin adı Mercan.."


Neden?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin