2020
Babamı hiç tanımadım. Ne bir adres ne de bir fotoğraf bırakmıştı geride. Annem beni doğururken yalnızmış, öyle söylemişti anneannem. Bu konu ne vakit açılsa gözleri dolar, kelimeler zor dökülürdü dilinden. Ben de üstelemeyi bırakmıştım bir süre sonra. Hem anneannemi üzmek istemiyordum hem de beni merak eden bir adam olsaydı peşime düşerdi diye düşünüyordum. Zaten varlığını hiç tatmadığın bir şeyin yokluğunu hissedemezdin. Sonuç olarak bu mevzu benim için bir anlam ifade etmiyordu.
Ta ki Jongin'in babasıyla tanışana dek. Antika dükkanındaydık yine. Jongin rafları düzenliyor ben de yeri paspaslıyordum. İlişkimizin ilk yılını çoktan devirmiş olmamıza rağmen bana babasından hiç söz etmemişti. Arada bir dedesinden bahsederdi fakat babasının adını dahi duymamıştım ondan. Dükkandan içeri giren müşteri sandığım adamı gördüğü anda sertleşen bakışları bazı şeyleri anlatıyordu belki de, bilmiyorum.
Kim Sung, o gün oğluna düğün davetiyesi vermek için gelmişti. Yeniden evleniyordu ve törende olması gerektiğini, bunun herkesi çok mutlu edeceni söylemişti. Jongin ise önce hiçbir cevap vermeden ona bakmış sonra da zarfı çekmecelerden birine atıp işlerinin yoğun olduğunu söyleyerek göndermişti onu. Araları iyi değildi biliyordum fakat ortada ne döndüğü hakkında bir fikrim yoktu.
Açıkçası çok da merak etmiyordum. Dediğim gibi bir babam yoktu ve işler nasıl yürürdü bilmiyordum. Sadece acaba onu tanısaydım ilişkimiz iyi mi olurdu yoksa biz de anlaşamaz mıydık diye anlık bir soru geçmişti aklımdan.
O günün üstünden bir hafta geçti. Jongin ne bir açıklama yaptı ne de bir yorumda bulundu. Düğüne gidecek miydi emin değildim ama konusunu da açmadım bir daha. O da hiç yaşanmamış gibi davranmayı seçip sıcak bir gülümseme konduruvermişti zaten suratına.
Evden çalışan biri olarak vaktimin çoğunu onun dükkanında geçiriyordum. İşleri her türlü yüretebiliyordum ve ikimiz de memnunduk bu durumdan.
"Hayatım." dedi bir akşam dükkanı kapatırken. "Tatile çıkmaya ne dersin? Uzun süredir beraber doğru düzgün bir şey yapmıyoruz. Buna ihtiyacımız var."
Harikulade bir fikirdi ve bunun planını kafamda pek çok kez yapmıştım. Boynuna sarıldım ve gözlerim parlarken başımı salladım.
"Aynı şeyi düşünüyordum sevgilim. Harika olur derim."
Eli belimi buldu, beni kendine çekip dudağıma kısa bir öpücük bıraktığında iç çektim.
"Niseko?" dedi geri çekilip gülümseyerek.
"Kesinlikle!"
Oraya gitmeyi ne kadar çok istediğimi biliyordu. Kalacağımız otele kadar her şeyi planlayıp, uçak biletlerimizi bile hazırlamış olması ise benim için büyük sürprizdi. Ona aşık olmak şu hayatta verdiğim en doğru karardı. Beni her gün, böylesine mutlu edebilecek biriyle daha evvel tanışmamıştım.
Uçaktan indiğimde rüyalar diyarına düşmüş gibiydim. Manzara fotoğraflardakinden çok daha güzeldi.
"Jongin.." diye mırıldandım kar tıpkı kar küresindeki taneler gibi ağır ağır yere düşerken. "Çok güzel."
"Şu haline bak." diye güldü elimi tutarak. "Böyle tepki vereceğini bilsem çok daha önce gelirdik."
Hava Seul'den bile soğuktu ve evimizden kilometrelerce uzaktaydık fakat öyle bir hava vardı ki burada, huzur sarıyordu dört bir yanınızı. Kocaman çam ağaçları, karların arasından fışkıran renk renk kardelen çiçekleri, beyaz gökyüzü ve yanımdaki adam. Bana kalırsa gerçekten de rüyalar diyarındaydık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gölgelere kelepçe vurulmaz || sekai
Fanfiction"Kelimeler zihnin gölgesidir ve unutmayın ki bayım, gölgelere kelepçe vurulmaz. " 𝘛𝘶̈𝘮 𝘦𝘷𝘳𝘦𝘯𝘪 𝘨𝘦𝘻𝘥𝘪𝘮 𝘢𝘮𝘢 𝘴𝘢𝘥𝘦𝘤𝘦 𝘰𝘯𝘶𝘯 𝘨𝘰̈𝘻𝘭𝘦𝘳𝘪𝘯𝘥𝘦 𝘣𝘶𝘭𝘢𝘣𝘪𝘭𝘥𝘪𝘮 𝘬𝘦𝘯𝘥𝘪𝘮𝘪.