cbq:30

3K 397 191
                                    

🔥🚽

✏️

Sırtı beyaz fayanslara dayandığında kısık bir şaşkınlık nidası firar etti Jeongin'in dudakları arasından. Hemen ardından kendi suratının dibinde biten sevgilisine de dehşet ifadesiyle bakakalmıştı.

"Noluyor lan?" dedi hayreti sesine de yansırken. Hyunjin ise muzip bir sırıtışla kulağına doğru eğildi.

"Delirtirsin adamı Jeongin." diye olabildiğince niyetini belli eder bir tonda konuştu Hyunjin. Eli, sevgilisinin bileğine sarılıydı hâlâ. "Sana yapma demiştim."

Jeongin, meselenin ayırdına vardığında sırıttı hafifçe. Hyunjin'in kavramamış olduğu elini kaldırıp onun yanağına sardı, ders boyunca yaptığı yaramazlığın bir sonucu olduğunu biliyordu zaten fakat şu anki vakit fazla tehlikeliydi onlar için.

"Matematikçi keser bizi." dedi yanağını okşamaya devam ederken. Hyunjin'in gözleri içindeki kıvılcımları açık ettiğinden bu cümlenin ona herhangi bir geri adım attırmayacağını da biliyordu işin aslı.

"Kessin."

"Bizi bir yerde enselerse ne diyeceğiz? Geçen gün de okuldan kaçmaya çalışırken gördü bizi."

"Kavga etmemiz gerekiyordu deriz."

Gitgide suratlarındaki mesafeyi milim milim alıyordu Hyunjin, bir yandan da erkek arkadaşının bahsini ettiği mevzuya kayıtsızlığını belirtirken. Laf kesmekten hoşlansa çoktan bitirmiş olurdu o kısacık yolu lakin diyeceği ne varsa konuşsun istiyordu.

"İnanacak mı sanıyorsun?"

"Zorunda kalacak," dediğinde artık her kelimeleri dudaklarının temasına neden olacak vaziyete gelmişlerdi. Hyunjin, dakikalar boyu kendini tuttuğundan dolayı tüm biriken açlığıyla Jeongin'in dudaklarına asılmadan evvel mırıldandı. "Morartmadık yerini bırakmayacağım çünkü."

Hyunjin, dediğine gelecek olan tepkiyi beklemeden oğlanı öpmeye başladığından ötürü yalnızca bulduğu saniyelik bir boşlukta sesli birkaç kıkırtı çıkarabilmişti Jeongin. Sevgilisini kışkırttığının bilincindeydi, kendisi ne kadar etkilenmişse Hyunjin de ondan hallice duruma gelmişti. Nihayetinde böyle dudak dudağa birbirlerini hırpalamaya başlamaları da tabiiydi.

Jeongin, bileğine sarılı elin beline dolandığını hissettiğinde kendisi de bir dürtüye kapılıp kollarını Hyunjin'in boynuna doladı. Buraya girerlerken erkek tuvaletini terk eden titiz personelin ardında bıraktığı deterjan kokusu içinde sevgiliyle öpüşmek hem riskli hem de absürt bir durumdu. İkisinin de aklı o kadar uçmamış olacak ki aynı düşünceler uğramıştı zihinlerine, daha kapalı ve ayan beyan görünmeyecekleri bir yerde devam etmeleri onlar adına iyi bir tercih olacaktı.

Fakat harekete geçmeden önce, dilini Jeongin'in diline değdirerek sarmalayıp dikkatini dağıtma gayesine girişti Hyunjin, karşılığında daha da derinleşip kollarını sıkılaştıran oğlanın bu savunmasız hâlinden yararlanıp belindeki ellerini kalçalarına indirdi ve bir çırpıda kucağına aldı.

"Ne yapıyorsun?" diye şaşkınca ve nefessizce konuştu Jeongin, apansız kucağına çıkıverdiği sevgilisinin kendisine aşağıdan bakan haylaz gözleri her şeyine ikna olmasını sağlayabilecek gibiydi. Üstünde durmadı, ne var ki hoşuna gittiğini de açık etmedi şimdilik. Yalnızca uzanıp Hyunjin'in alt dudağını kavrayarak kaldığı yerden öpmeye devam etti tuvalet kabinlerinden birine ilerlerlerken.

Birkaç acele adımda, acelesiz öpücüklerle en sondaki kabinin kapısını koluyla aralayıp kendisiyle birlikte kucağındaki bedeni de içeri soktu. Jeongin'in sırtı bu sefer beyaz kapıyla buluşunca biraz daha yükseldi ve Hyunjin onu kalçalarından destekliyorken dudaklarına daha da gömüldü. Bazı bazı ısırdığı parçalar kanlanıp heder olmaya başlamışken durmak bir yana nefeslik bir müsaadeye bile tahammülü yoktu.

En nihayetinde elzemliği cana vuran soluk alma ihtiyacı göz ardı edilemez vaziyete geldiğinde ayrıldılar istemsizce. Jeongin, kalçasındaki ellerin gevşemeye başladığını hissettiğinde erkek arkadaşının kasıklarına doladığı bacaklarını çözdü ve ayakları sonunda zeminle buluşurken yanağından öptü Hyunjin'i.

"Hatırlat," bu sefer kendisi yerine Hyunjin'in sırtı kapıya yaslıydı ve şimdi kolları arasına sıkıştıran Jeongin'indi. "Bir ara kucağında uyuyacağım."

Hyunjin güldü ışıl ışıl, sevgilisinin gömleğinin yakalarını kavrayıp kesik kesik öpmeye başladı. "Kucağıma çıkarsan seni uyutmam." dedi iddialı bir tonlamayla.

Buna karşılık burnundan nefes verircesine güldü Jeongin "Pekâlâ pamuk prenses," dedi dudaklarına ardı ardına konan öpücüklere yetişebildiğince karşılık vermeye çalışırken. "O zaman mutlaka hatırlat."

"Seve seve." dedikten sonra fazladan bir kelimeye katlanamayacağının bilinciyle birleştirdi dudaklarını yeniden fakat bu seferki öyle uzun uzun değildi. Hyunjin, dudaklarını oğlanın teninden ayırmamaya özen göstererek kenara çekildi, çenesini öptü, keskin hattında gezindi ve boynuna dek indi.

Jeongin heyecanının verdiği tüm enerjiyi oğlanın ince belini sıkarak harcarken boşta kalan kızarık alt dudağını ısırdı. Hyunjin, masumiyetini dakikalar öncesinde bıraktığını belli edercesine dişlerini hissettirmeye başladığında da elinden tek gelen şeyi yaparak inildedi arsızca.

Dediğim dedikti, bırakacağı izlerden bahsetmişti ve hakkıyla da yapıyordu. Jeongin'in gerdanının tadına varmak istercesine emiyor ve dişliyordu. Hormonlarının utanmazlığı tarafından ele geçirilmişti ve şikayetçi olan kimse yoktu.

Artık boynu ince bir sızıyla zedesini sezdirmeye başladığında Hyunjin'in belindeki ellerini çekip yanaklarına çıkardı ve ayırdı oradan, bunu yapar yapmaz da yeniden dudaklarına kapandı.

Böylece akılları bulanmış iki genç, basit bir lisenin çamaşır suyu kokulu tuvalet kabininde dudaklarının bitaplığına aldırmadan, vakit bir sonraki derse varıncaya dek öpüşüp koklaştılar.














bum nasil

hyunjin ne kadar pamuk prensesimiz olsa da disli bir herif jeongine bile her vakit bebe degil yani

bau🦇🚽

charlie be quiet! | hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin