Carousel- Melanie Martinez
Bir varmış, bir yokmuş. Zaman zaman içinde. Kalbur saman içinde. Natal - matal martaval. Alın size hiç anlatılmayan, gizlerle dolu bir masal.
Bir kalbin kısacık bir anda kocaman bir dünya haline geliverdiği, kalbi sökülüp atılmasına rağmen hala yaşayabilen düşmüş meleğin olağanüstülüğünü barındırıyor bu masal. İşin aslı anlatacaklarıma pek de masal denilir mi, sanmam. Masal olmaya layık bir hikaye değil bu. Başından geçen onca felaketlere rağmen hikayenin sonunda onun için her şeyi göze alan aşığı ile mutlu sona eren bir peri kızını anlatmıyor bu hikaye. Pek ışıltılı şeylerim de yok sizin için. Sizi cezbedecek, cennet misali fevkalede bir krallıkta da geçmiyor hikayem. Ya da pek merhametli, bağışlayıcı bir Tanrı'm da yok sizin için.
E şimdi siz de haklısınız. Soracaksınız tabii ki, neden masal tekerlemesiyle başladın o zaman anlatmaya, diye. Evet masal tekerlemesiyle başladım çünkü size anlatacağım bu sade, tüm süslerden uzak hikayeme tezat severim süslü şeyleri. Bilirim, komik bir tezatlık bu. Ama bazı zamanlar dengelemek için bir zıtlığa ihtiyaç duyarsın. İşte bizim hikayemizin tüm olayı da bundan ibaret: Denge!
Bu hikaye bir Tanrı ile başlıyor. Tıpkı çoğumuzun hikayesinin böyle başladığı gibi. Ama o sizin alışageldiklerinizden bir Tanrı değil. Nasıl desem, biraz farklı. Biliyorum, bu kadar kesik, ardı yarım bir cümle her zaman için can sıkıcı meraklar uyandırır. Lakin ben anlattıkça ve zaman yolunu buldukça siz de bu bahsettiğim farklıyı tanımlayabilecek hale geleceksiniz. Demek istediğimi anlayacak ve belki de hak vereceksiniz, kim bilir. Bilirsiniz bir Tanrı'nın olduğu yerde her daim bir koruyucu olarak tasvir edilen, beyaz ve göz alıcı kanatlarıyla bilinen, Tanrı'nın birnevi yardımcısı olan, adeta bir iyilik abidesi melekler de vardır. Ve bir yerde melekler varsa tam karşıtları iblisler ise her daim oradadır. Melekler ve şeytanlar arasındaki bu inişli çıkışlı denge kavgası bitmek bilmeyen türden. Evren sadece küçük bir toz parçasıyken başlayan ve milyonlarca yıl sonra bile hala bir sonuca varılmamış olan, anlayacağınız o ki biraz boş ve ahmakça bir çekişme bu.
Benzetmek gibi olmasın... Ya da tam tersi olsun. Şey gibi bu kavga biraz. Daha kendini sorgulamamış iki ahmağın birbirinin karşısına geçip, kendilerine kör bir halde "Sen onu yaptın, sen bunu yaptın." çekişmesi yapması gibi. Yani tek işi karşısındakini suçlamak olan iki narsistin kavgası gibi anlayacağınız. Aslında her ikisi de dönüp bu içlerine bakmayı akıl etseler, kendi içlerinde henüz bir sonuca varamadıkları sayılamayacak kadar çok davalarının olduklarını fark edecekler. Lakin iki tarafta bunu akıl edemediği sürece bu akıl almaz çekişme uzuyor da uzuyor. Anlayacağınız o ki daha göklerde böylesine ironik şeyler oluyorsa yeryüzünün pekte anlaşılabilecek bir yer olduğunu sanmıyorum. Eh işte biz de böylesine önemli kavganın ortasında kendimizi çok değerli sanıyoruz.
Gelelim hikayemize. Bizim bu pek bir olayı olmayan hikayemiz bir günahla başlıyor. Büyük bir günah ile. Her hikaye işlenen bir günah ile ya da işlenmiş bir günahın bedeliyle başlar. Bildiğimiz yedi ölümcül günahlardan biriyle başlayan bu hikayede; bu büyük günahın bedeli ise ne ilginçtir ki yaşam veriyor kimilerine.
Demiştim ya size, benim sizin için pek merhametli bir Tanrı'm yok diye. Ha işte! Şimdi anlayacaksınız ne demek istediğimi. Bizim hikayemizin ne siyahı ne de beyazı olabilmeyi başaramayan, gri tanrısı işlenen günahın bedeli olarak günahkar bir kalbe yaşam vadediyor. En kirli kalbin ortasında milyonlarca kalbi attırıyor.
Ha size bir şey daha demiştim. Benim hikayem sizi cezbedecek, cennet misali fevkalede bir krallıkta da geçmiyor, diye. Evet, benim hikayem günahkar bir kalbin odacıklarının birinde geçiyor. Benim hikayem Süveyda'da geçiyor. Bu hikaye günahların içinde yaşama geliyor. Tabii, artık buna ne kadar yaşam denilebilirse. Bu arada anlattıklarımı mecazi bir anlatım sanmayın. Doğruları söylüyorum.
İkiye ayrılıyor kalbimiz. Bizim hikayemiz kalbin Süveyda olan tarafında. Diğer tarafı ise... İşte 'masalın' başında size bahsettiğim gizlerden biri de kalbin diğer yarısı. Yarım bir dünya burası yani. Biraz yarım, biraz kırık. Anlayacağınız yaralı.
Süveyda'dan bahsedeyim size. Süveyda; kalpte bulunan benek, lekedir. Günahların saklı olduğu gizlerle dolu bir bölgedir. Süveyda; hiç geçmeyecek bir yara, kapanmayacak bir iz gibidir. İşin aslı biraz da işlediği günahın bedelini kalbiyle ödeyen kalpsiz meleğin kalbi gibidir.
Döndük mü başladığımız yere?
Az gittim, uz gittim.
Dere tepe, düz gittim.
Ayla ayla güz gittim.
Natal - matal martaval.
İşte size 'kartlardan' birini bulmak üzere olduğunuz gizlerle dolu bir 'masal'.
YOU ARE READING
LAHZA
FantasyYarışmadan birkaç saat önce odasında ölü bulunan bir balerinin ardındaki gizlerle dolu hikayeyi tahmin edebilir miydiniz?