Final

229 23 63
                                    

"*** haberine hoş geldiniz sayın seyirciler, ben Kim Seo yeon. Bir son dakika haberi ile karşınızdayız. Sonra ki gün idam edilecek, Cani Katil Han Jisung kaldığı hücrede boynu ve bileği kesilmiş şekilde ölü bulundu. Intihar ettiği öğrenilen katil.."

"Azılı katil Han Jisung kaldığı hücrede ölü bulundu.."

"Sevgilisinin kardeşini öldüren katil intihar etti.."

"Akıl almayacak bir cinayet işleyen katil.."

"Katil Han Jisung.."

Bütün ülke bu haberi konuşuyordu, "katil Han Jisung hücresinde ölü bulundu." Kimse merak etmiyordu, düşünmüyordu. Neden herkes ona katil diyordu? Neden Avukat  Han Jisung değilde, Katil? Neden Lee Minho'nun nişanlısı değilde, Katil?

Ya da neden kimse acaba gerçekten o mu yaptı? Diye düşünmüyordu? Kuzu gibi kim neye inandıysa kalanlar da ona inandı. Hayır, Han Jisung katil değildi. Han Jisung, kurbandı. Masum bir kurban. Onun tek suçu kolay güvenmesi olmuştu. Eğer o gün o otele gitmeseydi, O gece eve gitmeseydi, Minho'nun teklifini kabul etmeseydi hayatı daha güzel olabilir miydi?

Cenaze alanına geldi Minho, biraz uzakta durdu. İnsanları inceledi. Kimse ağlamıyordu, ağıt yakmıyordu, üzüntüden bayılmıyordu, tabuta sarılmamıştı kimse, fotoğrafta ki yüzünü okşamıyordu. Oysa ki hapise girmeden önce ne çok seveni vardı, hayat dolu bir çocuktu. Minho, Jeongin'in zoruyla gelmişti. Yoksa erkek kardeşinin katilinin cenazesine adımını atmazdı. Jisung'u çok seviyordu o, hayatının aşkıydı. Her şeyiydi. Ama kalp ya bu kime aşık olacağını seçemiyor. Jeongin'e ilgi duymaya başlamış, ardından gizli ilişki yürütmüşlerdi. İkisini de çok seviyordu Minho, bırakamazdı  diğerini. Ama bilmiyordu ki Jisung'u gittikçe öldürüyordu. Jisung biliyordu, farkındaydı. Basmak istemiyordu, ama kader onu dinlememişti.

Jeongin de Minho'ya takıntılıydı. Jisung'la çıkmaya başlamadan önce ve sonra. Her şeyini araştırır, etrafında dört dönerdi. Onunla konuşabilmek adına sigaraya bile başlamıştı. Tek engeli Han Jisung'tu. Minho'yu elds ettikten sonra o gece bilerek yakalatmıştı kendilerini. Planda Felix'i öldürmek yoktu, Felix onun yoluns taş koymuştu. Felix'i öldürdükten sonra aklına bu plan gelmişti ve başaralı olmuştu.

Minho tütsü yakıp koyduktan sonra fotoğrafa nefretle baktı, ve koluna giren Jeongin ile oradan ayrıldı. Canı acıyordu. Hayır hayır ondan nefret ediyordu, hak etmişti.

İçinde iki farklı düşünce vardı, hangisi haklıydı bilmiyordu.

Şirkete adımını attığı an her bakış ona dönmüştü, aralarında fısıldaşıyor, üzgünce ona bakıyorlardı. Kimse "başınız sağolsun" diyemiyordu, teselli edemiyordu, üzgün olup olmadığı bile anlaşılmıyordu sert ifadesinden. Eski polisti, Felix öldükten sonra onun şirketinin başına geçmişti.

Minho kimseye aldırış etmeden yürüyordu. Onu gördüğü anda yanına koşan Asistanını bile dinlemek istemiyordu şu an. Kafası çok doluydu. Nasıl düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Üzülmek istiyordu, abisi aklına gelene kadar. Nefret kusmak istiyordu, o masum yüz aklına gelene kadar. Jisung gibi o da paramparça olmuştu. Sevdiği adamı aldatıyordu evet ama abisini öldürmüş olabileceği gerçeğini hâlâ aklı almıyordu.

Lily'nin hâlâ konuşmaya devam etmesine karşın elinde ki şu şişesini fırlattı duvara. Lily korkarak küçük bir çığlık atmış ve geriye çekilmişti. Minho ne yaptığının farkına varır varmaz elini korkan kızın omuzuna koydu. "Kusura bakma, kafam yerinde değil. Odamda olacağım bugün ki her şeyi iptal et."

Bilinmeyen Bir Adamın Mektupu || Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin