Alarmın sesiyle gözlerimi açtım. Alarm o kadar gürültülüydü ki evin her köşesinden duyulabilirdi. Alarmı hemen kapatıp lavaboya yöneldim. Aynada yine siyah saçlı yeşil gözlü bembeyaz tenli yüzümü gördüğümde yüzüm daha da soldu. Aslında kendimi severdim ama o günden sonra bakasım bile gelmiyor. Ya kendimden nefret ediyordum ya da aynalardan. Daha fazla oyalanmadan yüzümü yıkadım ve hızla merdivenlerden aşağıya indim. Her kalktığımda canım annem kahvaltı masasını hazırlardı. Onu özledim. Bomboş olan masaya baktım ve güçlü bir iç çekerek kahvaltıyı kurdum. Babam o anda uyanmıştı ve onunda aklına annemin geldiğine yemin ederim ama ispatlayamam.
Annem öleli, bir hafta dahi olmadı ama bir hafta bizim için bir asır gibi geliyor. Aklımdan geçenleri unutmak istediğim için babam ile konuşmaya karar verdim.
"Bugün erkencisin baba."
dedim kanepede uzanan babama.
"Evet kızım dün gece çok erken uyudum." Babam hafta içi başka bir işte hafta sonu başka bir işte çalışıyor bu onu çok yoruyor olmalı. Ama iki kişi bir evi zor geçindirdiğimiz için evin üçüncü bir işe ihtiyacı var. Babam kahvaltıyı kurduğumu gördüğünde masanın başına oturdu ve hızlı bir şekilde yemeğini yiyip gitti. Bugün cumartesi olduğu için biraz kütüphaneye gideceğim. Normalde insanlar tatilde alışverişe gider hatta bende buna çok özenirim fakat annem öldükten sonra maddi durumum düzensizleşmeye başladı. Bu yüzden de kütüphaneye gider orada kitap okur hatta sınav haftamda orda sabahladığımı bile bilirim ama şimdi arkadaşım Adal ile beraber gideceğim.Adal'ı Adal yapan kahverengi düz kâkülleridir. Kahverengi gözleri vardır.
Adal ile buluşup kütüphaneye gittik orada bir, iki saat oturduk ve sonra da Adal'ın ısrarı üzerine bir kafeye gittik. Adal'ın neden bu kadar ısrar ettiğini şimdi anladım. Kafede beni yakıştırdığı çocukta vardı. Adını bile tam olarak bilmediğim biri ile neden görüşmemi bu kadar fazla istiyor anlamadım. " Adal bu çocuğun burada ne işi var acaba?" Adal saf bir gülüş ile beni yumuşatmaya çalışsa da bu konuda çok sert ve dikkatli olduğumu biliyor. hala sırıtarak " ş-şey ya belki sevgili değil de arkadaş olursunuz hemen yargılama tanısan hoş çocuk." ah Adal ah.
sinirli bir şekilde Adalın sandalyesini kaydırıp yanındaki o çocuğa uzak olan sandalyeye oturdum. Çocuk çaprazımda otururken karşımda çok garip ama karizması tavan yapan birisi duruyordu. Siyah uzun saçları ve mavi gözleri vardı. Siyah gömleğinin yakasından biraz dışarıya çıkan büyük ihtimalle bütün kolunu kaplayan bir dövme vardı çünkü gömleğinin kolunu kıvırdığında dolayı kolunda dövme gözüküyordu. Bu adam sanki siyahların içinde boğuluyordu. Sadece gözleri maviydi o kadar siyahın içinde mavi gözleri çok hoşuma gitmişti. Buna aldırış etmemeye çalışarak camdan dışarıya bakmaya başladım.
O sırada Adal'ın sesi yükseldi." Rüzgar bu sana çok bahsettiğim Doğa. Doğa bu Rüzgar ve bu da Yusuf Onur'un arkadaşı. Yusuf bu Doğa. Doğa b-" o kadar sıkıldım ki Adal'ın lafını kesip " Tamam Adal anladım tanıştık arkadaşların ile yeter." Dedim. Adal beni daha fazla sinirlendirmek istemediği için sessizce yerine oturdu. karşımda ki adamın adı Yusuf'muş çaprazımdaki çocuk ise Rüzgar. İkisi de umurumda değil .
Çıt çıkmıyordu. O sırada Yusuf belki de abi çünkü bedeni benim iki katımdı.
Yusuf telefonuna mesaj geldiği anda pis bir sırıtış atarak " Benim çok önemli bir işim çıktı size iyi günler" dedi ve hızla siyah paltosunu alıp oradan uzaklaştı. Bu adam ya boş yere gülüyor ya da gerçekten iğrenç bir şeyler yapacak. O bakışlar ve o sırıtışından sonra anlaşılacak tek şey budur. Bu davranışı merakımı cezbediyordu. Bende zaten bu ortamdan kurtulmak istiyordum.
" Benimde acil işlerim çıktı kusura bakmayın size iyi günler"
dedim ve çıkmaya yelteniyordum ki o çocuğun sesini kulaklarımda işittim.
" Bir daha ne zaman görüşürüz Doğa Hanım? Bugün hiç konuşamadık. Bir dahakine inşallah yalnız oluruz."
O kadar sinirim bozuldu ki ağızıma geleni saydım.
" Vallahi bir daha ne zaman görüşürüz bilmiyorum ama eğer bir kere daha seni yakınlarımda görürsem inşallah yalnız oluruz çünkü o yüzünü nasıl dağıttığımı insanların görmesini istemezsin."
Dedim ve hızlı adımlar ile dışarıya çıktım o sırada o kadar sinir olmuştum ki bırak çevremin neresi olduğunu gittiğim yeri dahi bilmiyordum. O sırada biraz daha sakinledim ve siyah botlarımın topuklarının ne kadar ses çıkarttığını daha yeni fark ettim. O sırada arkadan bir ses yükseldi
" Arkadaşım Sizi bu kadar kızdıracak bir şey mi yaptı hanımefendi? Her ne kadar sinirlenirseniz de bu kadar gürültülü olmamalısınız. Ne de olsa bu dünya güvenli değil değil mi?"
Bu Yusuf'un sesiydi. Ağızında sigarası ile birlikte bana sırıtıyordu. Her ne kadar sinirlensem de ona karşı üslupla cevap verdim.
" Anlayışınız için teşekkürler beyefendi ama bunu arkadaşınıza sormanızı tavsiye ederim bu kadar kızgın iken size doğru dürüst cevap verebileceğimi düşünmüyorum. İyi akşamlar. Bu konuşmam onun hoşuna gitmişe benziyordu.
- Peki. Sizi eve götürmemi ister misiniz hanımefendi?
- Teşekkür ederim ama bu dünya güvenli değil değil mi?Kendini tutamayıp kahkaha attı. Dışardan çok sert görünüyor ama bu gülüş... çok güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRBİRİMİZİN SIRLARI
AdventureDoğa okulunda düzenli, çalışkan öğrenci olarak tanınır. Fakat yaptığı bir davranış ile hayatı zindana döner. Doğa bu durumun içinden çıkmak istese dahi kaçış yoktu.