Çok fazla geçmeden yine o yumuşak suratına dönmüştü.
"Uzun zamandan sonra bu kadar güzel gülmüştüm. Teşekkür ederim hanımefendi. Sizinle daha fazla konuşmak isterdim ama halletmem gereken konular var. İyi akşamlar."
"Rica ederim. bende teşekkür ederim sinirimi giderdiniz. İyi akşamlar beyefendi."
Hayır Doğa o sıradan bir adam ya sadece işe gidiyorsa. Ya tehlikeli bir iş ise. Sadece gittiği mekana gideceğim. Uzaktan. Zengin olması büyük bir ihtimal çünkü siyah mat bir lamborghini si vardı ve arabasına binerken telefonu çaldı. O sırada bu vakti değerlendirip önüme geçen ilk taksiye bindim
- Abi şu araba ilerlediğinde onu takip eder misiniz? Ama mümkün oldukça uzak mesafede olsun.
- Tamam kızım da parayı hemen isterim.
- Tamam abi yeter ki takip et sen.
Bir kaç dakika sonra terkedilmiş bir eve geldi. Neden buraya geldi ki? Arabadan indi ve hepsi takım elbise giymiş adamlar teker teker sıraya girdiler ve hazır ola durdular. Sanki çok tanınan ün sahibi biriymiş gibi. Şaşırılmayacak gibi değil. Ve ardından beze sarılı bir şey uzattılar Yusuf'a doğru. Yusuf bezi yavaşça açıp içinden bir silah aldı ve çevirerek sırıtmaya başladı. Gerçekten de Yusuf katil mi ve bu adamlar buna saygı mı duyuyorlar? Yusuf eve doğru gitti ve gittiği anda adamlar da dağıldı. Tamam Doğa şimdi eve döneceğiz ve başkalarının hayatına burnumuzu sokmuyoruz. Dedim ama ben bunu dinler miyim? Hayır.
Evin arkasında açık bir pencere var orası da direkt bodrumu gösteriyor. Hemen arka tarafa doğru gittim. Pencereden bakarken görüş alanıma sandalyeye halat ile bağlı olan bir adam gördüm. Sadece bedeni değil elleri ve ayakları domuz bağı ile bağlamışlar ve ayriyeten ağızını da kuvvetli bir bant ile bantlamışlar. Adamın karşısında bir masa var masada bir tane silah ve mermiler ayriyeten büyük ihtimalle süs için kullanılan tüfekler. Ve şarap, şarabın yanında yarısı dolu bir kadeh. Ve bembeyaz bir bez.
o adama ne yapacaklar? öldürecek miydiler? Hiç bir fikrim yok. Yapabileceğim tek şey beklemek olmalıydı. Aksi takdirde beni yakalayabilirdiler. çok geçmeden üç dört adam bodruma girmeye başladılar. Konuştuklarını zar zor anlayabiliyordum ama bir tanesinin ne dediğini çok net bir şekilde anlamıştım.
" Patronun keyfi yerinde hiç bugüne kadar böyle olduğunu bilmezdim."
" Evet. Belki de bu adamı öldürmez.
" Bence bu pisliği gördüğünde bu hali kaybolacağına yemin edebilirim."
Bu adam kimdi? Hiç yaşlı durmuyordu. Hatta benimle yaşıt gibi duruyordu. O yaşta birisinin burada ne işi olabilirdi. O sırada evin yakınlarında muhabbet sesleri geliyordu. Sesler daha da yaklaştıklarında olduğum yere geldiklerini anladım ve orasının görüş alanından çıktım ve kuytu bir yere saklandım. Bu Yusuf'un sesine benziyordu ama kiminle konuşuyordu? Başka bir insanın sesini duymuyordum. Yusuf görüş açıma girdi ve telefon görüşmesine devam etti. Bir şeyler daha konuştuktan sonra Yusuf başka bir konu açtı.
" Sen şu kafedeki kız ile ne konuştun da bu kadar sinirlendi? Yoksa çıkma teklifi etti de kabul mü etmedin?"
Bu cümlenin ardından gülüşmeler geldi kulağıma. Allah'ım sen bana sabır ver. Birincisi, ben ona neden bakayım. İkincisi, bu adam neden benim olduğum konular çerçevesi içerisinde eğleniyor. Başka bir konu olduğunda adam nemrut suratlı anlayamadım. Ve devam etti Yusuf karşısındaki kişiyi belli bir müddet dinledikten sonra yeniden konuşmaya başladı.
" Sen ciddi misin? Bir kızdan tehdit mi aldın? Birde ezberinde var ne dediği. O kız zaten en başından beri sinir bombası gibiydi dokunsan patlardı. İyi oldu sen sinirli kızları sevmezsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİRBİRİMİZİN SIRLARI
AdventureDoğa okulunda düzenli, çalışkan öğrenci olarak tanınır. Fakat yaptığı bir davranış ile hayatı zindana döner. Doğa bu durumun içinden çıkmak istese dahi kaçış yoktu.