Saudade; Kavuşamayacağınızı bildiğiniz kişiye karşı duyulan derin bir özlem.
*
"Neden ağlıyorsun boncuk gözlü?" diye sordu endişeyle. Sevdiğini üzgün gördüğü zaman kendisini o kadar çaresiz hissediyordu ki...
"Vefa'yla Sinan... Okuldan atılmışlar." dedi burnunu çekip gözlerini silerek.
Çağrı hayretle kaşını kaldırdı. Bu muydu yani demek gelmişti içinden ama bu onun üzüntüsünü küçümsemek olurdu. Ki onun için Zeynep'i üzen her şey fazlasıyla önemliydi. Ayrıca Zeynep'i sinirlendirmek de dünyada, onu üzmekten sonra,isteyeceği son şeydi.
"Yapayalnız kaldım resmen. Şimdi her sabah kiminle bisikletle okula gideceğim ben şimdi,kimin yanına oturacağım, tenefüslerde kiminle konuş-"
Çağrı,ben buradayım dercesine elini havaya kaldırdı.
"Benim yanıma oturabilirsin. Tenefüslerde de yanına gelirim istersen. Yani Vefa ve Sinan kadar eğlenceli değilim ama yine de senin gülümsemen için elimden geleni yaparım. Şey... Bisiklet sürmeyi pek bilmiyorum ama senin için öğrenirim,o zamana kadar biraz bekleyebilir misin beni?"
Çağrı'nın kendisine olan naif ve şefkatli yaklaşımı Zeynep'in içinde daha fazla ağlama isteği uyandırmıştı. Dudaklarını birbirine bastırarak kollarını sıkıca arkadaşının boynuna doladı.
"Ben seni beklerim Çağrı, söz veriyorum,hep beklerim."
*
Zeynep'ten;
Bugün 1804 gün olmuştu.
Benden gitmesinin üzerinden geçen 1804 gün.
Onsuz geçen 1804 gün.Ve ben onu bekliyordum. Yine sözümü tutmuştum ama o bu sefer gelmemişti.
Küçükken bisikleti öğrenmesi için beni beklettiği birkaç günün acısını dahi çıkarmıştım ondan. Şimdi ise bu geçen günlerin acısını sessiz sedasız çekiyordum kendi kendime.Artık aşina olduğum birkaç damla yaşı hissettim yanaklarımda yeniden. Keşke şimdi de burada olsaydı,yine neden ağlıyorsun boncuk gözlü, deseydi bana...
Sahi,yeniden çıkıp gelse ne yapardım? Bu artık o kadar ütopik bir şey haline gelmişti ki benim için. Her sabah,bir gün gelecek diye içimde yeşeren umutlar solup gideli çok olmuştu. Onları yeniden yeşertecek gücüm yoktu belki ama en azından solup gidenleri bile kalbimin sayfalarının arasında kurutup saklıyordum.
Cebimde titreyen telefonu hissetmemle birlikte düşüncelerimden sıyrıldım. Eskiden sesini sonuna kadar açarak kullandığım telefon şimdi genellikle sessizdeydi. Çünkü artık onun aramayacağını kabullenmiştim. Kimin aradığına bakmadan telefonu kulağıma götürdüm.
"Alo."
"Zeyno,sana harika bir haberim var!"
"Ne partisi var yine?" dedim düz bir sesle. Telefonun karşısından gelen şaşırma nidasını duyunca gülümsedim. Hazal'ın 'harika' anlayışının eğlenceden ibaret olduğunu bilecek kadar uzun süredir arkadaştım onunla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saudade | ZeyÇağ
Teen Fiction"Ne olmuş sana böyle Zeynep, çok değişmişsin " dedi gözlerimin içine bakarak. Orada gördüğü her neyse kabullenememiş bir halde başını sağa sola salladı. "Gözlerindeki o ışıltı kaybolmuş resmen." "Senin beni ardında bıraktığın karanlığın içinde kaybo...