1-Teklif

785 73 141
                                    

"Komutanım" ve "Tutsak" isimli kitaplarım bitmeden yeni bölüm atmayı planlamıyorum. 300'ün üstünde yorum gelirse ancak o zaman atarım. Sizi seviyorum, umarım kurgumu beğenirsiniz! 💞

*

Atıldığı soğuk zindan köşesinde tir tir titriyordu. Üstündeki incecik, yırtık kıyafetler; haddinden fazla çelimsiz olan vücudu sonunda bir işe yaramış ve onu ölmekten kurtarmıştı. Askerler ona acımış, öldürmemeye karar kılıp zindana atmışlardı. Ölüm mü yoksa içinde bulunduğu durum mu daha kârlıydı bilmiyordu fakat yine de bol bol dua etmişti yaşadığı için. Kapısına dayandığı, kralıyla görüşmek için direttiği, şu anda da zindanında bulunduğu saray asla bıraktığı zamanki gibi hissettirmiyordu. Anlamıyordu, kral olan babası her zaman çok ama çok anlayışlı biri olmuştu. Kapısına kadar gelip istekte bulunan kimseyi geri çevirdiğini görmemişti. Halkını ailesi olarak görür, ne yaparsa onları memnun etmek için yapardı. Birkaç senede nasıl bu kadar değişebilirdi?

Bundan yıllar yıllar önce o da bu sarayda şehzadeydi. Kardeşleri vardı, ailesi ve arkadaşları vardı. Fakat babasının yaptığı bir başka evlilik yüzünden tüm hayatı alt üst olmuştu. O, içlerinde en büyükleriydi kardeşlerinin. Tahta geçecek bir sonraki kişi olduğu düşünülüyordu lakin yeni Haseki, buna müsaade etmemişti. Bir gece adamlarına emir vermiş ve o zamanlar daha 10 yaşında olan şehzadenin kaçırılmasına sebep olmuştu. Ülkenin bir ucunda, yıllarca yaşlı bir ailenin yanında yaşamıştı çocuk. Herkese anlatmıştı padişahın oğlu olduğunu, yeni harem üyesi tarafından saraydan atıldığını fakat kimse ona inanmamıştı. Gittiği şehir öyle bir yerdi ki, öyle uzaktı ki bir kişi bile bırakın şehzadeyi, padişahı dâhi bir kez olsun görmemişti.

Çocuk da el mahkum, orada yaşamaya başlamıştı. Geri dönmeye korkuyordu bir yandan, haseki bu sefer de onu bir şekilde öldürür diye. Şimdi dönmesinin sebebi ise o izbe yere -nasıl olduğu bilinmez- Gülşah sultanın öldüğü haberi gelmişti. Bunu duyduğu an, çoktan ölmüş olan ve zamanında kendisine bakan yaşlı adam ile kadının mezarını ziyaret etti. Dualar okudu, kurumuş toprağı suladı ve onlardan kendisine kalan ata binip insanlara sora sora saraya kadar geldi.

Emindi, babasının onu yanına çağırınca vereceği tepki kafasında canlanıyordu. Yolda birkaç damla gözyaşı dökmüş, özlemle yanmıştı kalbi. Kardeşleri, annesi, babası... Hepsini çok özlemişti. Bir an bile aklına gelmemişti başına bunların geleceği.

Zindana geldiğinden beri insanlar ona çok kötü bakıyorlardı. Hepsinin durumu kendisinden bile kötüydü, pislik içindeydi etraf. Ve ortalık ne kadar pis görünse de kapatıldığı parmaklıkların arkasından kendisine bakan suratlar, o suratlardaki sırıtış çok daha pisti. Sürekli laf atıyorlardı, bazen lafta da kalmıyor ve kendi hücrelerinde ellerine geçen şeyleri fırlatıyorlardı.

Saatler birbirini kovalarken sonunda içeri birileri girmişti. Adamlar ellerindeki tepsilerden teneke kutulardaki yemekleri alıyor ve alttaki boşluktan gelişigüzel bir şekilde hücrelere atıyorlardı. Dökülmesini zerre umursamadıkları belliydi. Yol üstündeyken az da olsa durulan konuşmalar tekrar başlamıştı.

"Gardiyan!" Diye bağırdı içlerinden biri. "Şu çocuğa bir el atın, geldiğinden beri sindi kaldı oraya. Benim yanımda daha çok eğlenir, keyfi yerine gelir."

Herkes kahkahalar atarken kendisinden bahsedildiğini anlayan şehzade hiddetle ayağa kalktı. Sabahleyin olan şoku, üzüntüsü ve korkusu yoktu artık. Sadece ve sadece öfke hissediyordu. Egolu bir insan değildi fakat bu kadarı da olmazdı, o bir şehzadeydi. Ve eğer saraydan zorla götürülmemiş olsaydı belki de şu an tahtta o olacaktı.

Sovereing// GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin