Prologue

2.5K 16 14
                                    

Ah, o piercingi yok mu? Zaten hepsi onun yüzünden. Şu an karşımda piercingini dişlerken o kadar mükemmel görünüyor ki. Okyanus mavisi gözleri yıldızların varlığını kanıtlarcasına ışıldarken bu mükemmelliğe eşlik etmek için yaratılmış sanki. Im, burayı düzeltmem gerekebilir. Işıldardı. Gözleri her zaman o tatlı yoğunluğuyla bakardı bana. İçimi okşardı sanki gözlerinin mavisi. Ta ki o olaya kadar. O kız gözlerindeki o ışıltıyı parçaladı ve Luke'un kalbinde bir enkaz bırakarak yok oldu. O zamandan beri bakışlarında sadece yakıcı bir boşluk var. O aşık olduğum gözlerinden eser yok artık.

'Baksana, Ari. Evde dondurma var mı?'

Evet, eskisi gibi davranmaya devam ediyor. Sürekli Thalia'yı atlattığını geveleyip durmasına rağmen her gece kapıma sarhoş bir şekilde dayanması sanki tam aksini kanıtlıyor.

'Bekle getireyim. Sen şimdi kaseleri bulamazsın.' İç çekip mutfağa doğru ayaklandım. Süveterimin kollarını parmaklarıma kadar çekiştirirken her zaman ki gibi çok soğuk olduğunu düşünüyordum. Ama tabii soğuk olan hava değildi, ben sadece biraz fazla kansızım. Ve evet, şu solgun tenli her an bayılacak tipte insanlar vardır ya? İşte bende onlardan biriyim.

Buzluktan dondurmaları çıkardıktan sonra üst raftaki kaselere yöneldim. Bu kadar kısa olmak zorunda mıydın Aria? Yani cidden. Şu köşede duran lamba bile senden daha uzundur heralde. Belki zıplarsam daha kolay erişebilirim düşüncesiyle çırpınmaya başladım. Tam üçüncü kez zıplayacaktım ki belimin üzerindeki soğuk bir el ve kulağımın arkasındaki yakıcı nefesle duraksadım.

'Şu mor olanlardan mı?' diyerek kaselere doğru uzandı. O an fazla yakın olduğumuz için soluğum boğzımda tıkanıp kaldı. Sadece kafamı sallayarak onaylayabildim. İki tane kaseyi aldıktan sonra geri çekilmeye niyetlendi ama bir anda belimdeki eli kaskatı kesildi. Kaseleri tezgaha bırakıp arkamdaki yerini hiç bozmadan boşta kalan elini boynuma yönlendirdi. O sırada kendimi daha fazla kaybetmemek için Luke ile tezgah arasında kaldığım yerden kurtulmak için bir hamle yaptım. Maalesef ki bu kurtulma girişimim başarısız oldu ve belimdeki eliyle beni daha sert bir şekilde tezgaha geri ittirdi. Karnımın tezgaha çarpmasının acısıyla dudaklarımdan acı bir inleme döküldü.

'Boynundaki iz de neyin nesi?' dedi benim çırpınışlarımı yok sayarak.

'Sen neyden bahsediyorsun?' Neyden bahsettiği hakkında kesin bir fikrim var.

'O baban olacak şerefsiz yaptı değil mi?' diye bağırırken beni tam onunla yüz yüze olacak şekilde hışımla çevirdi. Ağzımı açmış sakin olması için bağıracakken gözlerindeki bakış aniden duraksamamı sağladı. Hatta ondan koşarak kaçma isteğimi bile uyandırdı diyebilirim. Gözlerindeki ifade beni resmen kasıp kavurdu. Bu öfkenin odağı ben değildim ama kesinlikle bu öfkeli bakışarın odağı bir anda ben olmuştum. Ağzımdan zorlukla bir fısıltı çıkarabildim.

'E- evet. O yaptı.' Hışımla üstümdeki baskısını kaldırıp kapıya doğru koşmaya başladı. O anki şokun etkisinden kurtulduğumda koşarak önünü kestim ve iki kolumu da kaldırıp ona doğrulttum.

'Luke, hayır. Yemin ederim ki uğraşmana değmez. Hem se-'

'Ne demek uğraşmama değmez Aria? Onu son kez uyarmıştım. Son kez.' Beni yolundan iterek kapıya yönelmeye kalkıştı ama o anda itmesinin şiddetiyle yere kapaklandım. Aşırı öfkesi nedeniyle yine kendini kontrol edemediği belliydi. Acıyla inlediğim sırada gözleri şaşkınlıkla çarpıldı. Bu kadar hırpalanacağımı tahmin etmemişti. O anki öfkesiyle kendinden geçiyordu. Her zaman ki gibi öfkesinin kurbanı olmuştu. Hemen bana doğru koştu. Yere yanıma oturdu ve beni kendini doğru çekip sıkıca sarıldı.

'Özür dilerim, Özür dilerim...' diye isterik bir şekilde sayıklarken öfkesine bir kez daha yenik düştüğünü o da biliyordu. Bir kez daha.



UNDER CONTROL || L.H.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin