Geniş tatlı bir kafe de başlamıştı benim hikayem. Üvey annem, üvey babam ve üvey kız kardeşim. Hepsini çok seviyordum. Ama onlar için aynı şeyi söyleyemezdim.
İsmim Çilek. Çilek Milza. Kızıl saçlı mavi gözlü herhangi bir hayatı olan bir insan.
Tabii ailemi kaybetmeden önce.Annem ve babamı trafik kazasında kaybetmiştim. İzmir de limanların orada açık alan metrolarından biri çarpmıştı arabamıza denize süzülmüştü arabamız. Arabanın ön kısmı kayalıkra arka kısmı ise boşta kalmıştı ben arkada oturuyordum. Bende can havliyle kendimi kurtarmıştım. Ama ben annem ve babamı kurtaramamıştım. Yapamamıştım. O küçücük bedenimle onları kurtaramamıştım. Yedinci yaşım benim korku dolu rüyalarımdan oluşuyordu. Uykusuzluğa yedi yaşında alışmıştım.
Özlemle sırıttım.
Masaları silerken üvey annem seslendi."Çilek, gel buraya da şu kolileri taşımaya yardım et!" Koşarak dışarı çıktım ve kamyondan inen kolileri o küçük bedenim kolileri arasında görünmez oldu.
"Çilek!" Bir anda arkamdan gelen sesle kolileri düşürecek gibi oldum. Dengemi toparladığımda arkama baktım ve sesin sahibine döndüm. Dora gülen suratıyla bana bakıyordu. Gamzesi fazlası ile belli oluyordu ve bu onu çok güzel kılıyordu. Kumral saçları ve ela gözleri eşsizliğini koruyordu.
En yakı arkadaşım ve bana hayatta tutunma nedeni veren o kıza bir can borcum vardı. Beni en umutsuz zamanda araka çıkan küçük Dora...
Bana yardım etmek amaçlı üzerimdeki kolileri aldı ve restorana girip gözden kayboldu. O giderken bir anda beni öksürük tuttu. Cebimde olan küçük peçete parçasını ağızıma tuttum. Ağızımdan tükürük olup olmadığından emin olmadığım bir sıvı çıktığında peçeteye baktım.
K-kan... Ne olmuştu bana?
Koşarak restoranın içindeki lavobaya girdim ve ağızımı yıkadım.
"Çilek..." Dora bir anda arkamdan çıktı. Gözlerimiz aynada birleştiğinde ikimizde duraksadık. Mavi gözlerim kahve gözleri ile şaşkınca anlam vermeye çalışıyordu. Ben elimin titrediğini, hem su hem hava arasında gidip gelirken fark ettim. "Hemen hastaneye gidelim." Beni ellerimden tutup çekiştirerek banyodan çıkardı o sırada musluğu kapatmayı da ihmal etmedi. Onu yerimde tutarak durdurdum etrafıma baktım ve sessiz bir köşeye geçip konuşmak için dudaklarımı araladım.
"Kimseye söyleme. Ne olduğunu bilmiyoruz öğrenene kadar da kimseye söylemeyeceğiz, anladın mı beni?" Gözlerini belerterek açmış ve ne dediğimi sindirmeye çalışıyordu.
"Çilek-"
"Hayır Dora kimse bilmeli benim için endişelenmelerini istemiyorum." Gerçi benim için endişelenecek bir Dora ve onun annesi vardı. Tabii bunu dile getirmedim.
"Hemde onlara yük olmak istemiyorsun." Dora beni anlayan tek kişiydi. O yüzden en yakın arkadaşımdı. Sevgi ile ona baktığımda "hadi bari hastaneye gidelim," diye fısıldadı. Kafamı olumluca salladığımda diğer tarafa döndüm ve üvey annemin yanına koştum. Yanına geldiğimde kafamı biraz eğdim.
"Şey... Anne ben Dora ile sahile gidebilir miyim?" Yüzüme kaskatı bir şekilde baktı.
"Neden?" Sesi oldukça sert ve ciddiydi.
"Dora kendini biraz kötü hissediyor yanında olmak istedim." Yüzüme sinirli sinirli sert bir ifadeyle baktı.
"Bulaşıkları yıkadın mı?" Başımı olumluca salladım. "Masaları sildin mi?" Tekrar salladım." Peki yerleri?" Tekrar aynı cevabı alınca başını dışarı tarafa 'git' anlamında salladı. Ona sarılmak için adım attığımda eli ile beni durdurdu. Geriledim ve arkamı dönüp kapıya ilerledim. Dora ile kapını önünde buluştuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Şansım
Teen FictionAilesini bir trafik kazasında kaybedip üvey olarak başka bir aileye verilen kız kansere kapılır. Uyumlu iliği arayam kız hayatının aşkı olan adamı bulur. Ve bu hikaye başlar.