2.Plan

14 4 2
                                    


Bu bölüm biraz kısa olasada yapılması gereken öyle idi. Umarım bölümü beğenirsiniz.

İyi okumalar!

***
"Anne, bak ne buldum!" Neşeli kız aylardır aradığı çilek desenli yüzüğü papatyaların arasında bulmuştu.

Küçücük bir şey bile o denli mutlu etmişti onu.

Kalbiniz ne zaman atmayı bırakırsa nefesiniz de o zaman terk eder sizi. Nabzınız hayatınıza bedelken vazgeçişleriniz sizin masumiyetinize bedeldir. Masumiyet yok olunca insan kendinin ne olduğunu, özünün nasıl olduğunu unutur. Hayatınızı ince bir ipe bağlı olan urganın dolandığı boynunuza emanet eder bedeniniz. Bedeniniz işte tam bu noktada size ihanet eder. Koskoca bir organizmayı yok etmek için sadece bir urgan yeterli olur.

Lakin her şeyin bir kilit noktası vardı. Ve bu da vücudumuzun kilit noktası idi.

"Dora hayır dedim!" Dora tam da tahmin ettiğim gibi hastaneden verileri bulup iliğim ile aynı kişiyi bulmaya çalışıyordu. Ancak buna müsaade etmememe rağmen o kendi bildiğini yapıyordu. Benim iyiliğimi istiyordu, buna kızmıyordum. Ben böyle bir hakkımız olmadığını düşünüyordum. benim gibi olan diğer insanlar da vardı ve ben eşit olmak istiyordum. 

"Kızılım hayatın benim zaafım. Lütfen anla bunu, ben seni kaybetmek istemiyorum." Bana o kadar endişeli ve çaresiz bakıyordu ki bir şey diyemedim. Evet beni ikna etmişti. Masum köpek bakışıyla. Onun hayatı da benim zaafımdı. Ve ikimizi de zaaflarımız ayakta tutuyordu. Bunu gözlerimize baksanız anlarsınız...

"T-Tamam." Kollarını vücuduma sardı. Karşılık verdiğimde boynuma öpücük kondurdu. Geri çekildiğinde ,"haydi şu işi bitirelim!" Diyerek ayaklandı. Gamzesi  güzelliğine güzellik katarken o beni çoktan dışarı çıkarmıştı. Dora ile aramızdaki bağı bazen ben bile çözemesem de beni ayakta tutuyordu ya o bana yeterdi, gerisi umurumda değildi. Restorandan çıkıp ara sokaktaki küçük iki katlı ahşap evimize doğru yol aldım.

Dora benim iyiliğim için istese de  ben benim gibi insanları düşünüyordum. Onlar da  hasta oluyor ancak ellerinden ne gelirse onları yapıyordu. Acaba doğru mu yapıyordum, diye de düşünsem de hayatta kalmak istiyordum. Tamam hayatım kötü olabilirdi ama her şeye rağmen yaşamak ve görmek istiyordum. Bazı şeyleri yaşayarak görmek ve bu bazı şeylerin sorunlarını çözerek zorlukları aşmak istiyordum. Yetişkin bir insan gibi yaşamak, ezmek istiyordum. Tabii 20 yaşında bir genç olarak bu yıllar sonrası demekti. Yıllar sonrayı yaşayabilecek miydim? İnanın ki bilmiyordum. Bir yanım deli gibi korksa da elimden bunu yapmaktan başka bir şey gelmiyordu.  En azından şimdilik.

***
Yine o lanet  hastaneye gelmiştik.

"Şimdi ben kapıdaki korumayı oyalayacağım sende içeriden bilgileri al." Dora'nın söylediği ile kafamı olumluca salladım. Kafamdaki şapka kafama biraz büyük gelse de idare edebilirdim. Zaten bütün gün böyle kalmayacağım için çok dert etmiyordum.

Ah, ben cidden onca şey arasında bunu mu düşünüyordum?! 'Tanrım bunu cidden yapıyor muyum?' Diye düşünmem gerekirken!

Kafamdaki düşünceleri silip Dora'ya baktım. Dora korumanın yanına gitmişti çoktan ve hasta taklidi yapıyordu. Yalvarıyor, sahte göz yaşları döküyor ve bunları yaparken mükemmel oyunculuk yeteneklerini sergiliyordu. E tabi tiyatro bölümü okuyan biri için çok normaldi.

Dora korumanın dikkatini dağıtıp onunla ilgilenirken bende aralık kapıdan içeri girdim. ofis gayet düzenli ve temizdi. Belgeler masanın arkasındaki küçük dolapta olmalıydı. Belgelerin yanına gelip hasta iliklerine bir bir baktım. Karıştırmadan dikkatle belgelere bakıyordum. 

"Buldum!" Sesim yüksek çıkmamıştı ancak yine de ses çıkarmamalıydım. Ensem de bir nefes hissettiğimde cebimde Dora'nın ne olur ne olmaz diye tıkıştırdığı maskeyi ani bir hareketle çıkarıp yüzüme taktım. Belgeyi elime alarak derin bir nefes verdim.

Dora sen olmasan ben ne yaparım!

Arkamı döndüğümde kobalt mavisi hareleri ile beni süzen ve doktor olmadığına emin olduğum bir adam vardı. Simsiyah saçları, kemikli yüzü ile mükemmel bir ahenk yaratmıştı. Yakışıklı yüzü çatık kaşları ile ciddi dursa bile kendinden ödün vermiyordu. 

"Sen kimsin?" Ses tonu ürkütücüydü. 

"B-Ben." Dedim ve hızla ardan sıyrılarak kapıya vardım, odadan çıktım. Derin bir iç çektim. Dora ortalıkta gözükmüyordu. Şükürler olsun ki arkamdan gelmemişti. Hastanenin kolidorlarından  sakince geçerken içimde korku vardı. Yine de bu korkuya yenik düşmeyerek hastaneden çıktım. Gözlerim Dora'yı aradı. Dora bir taksiye yaslanmış boş bakışları bir şey düşündüğünü belli ederek sabitlemişti. Gözleri boş baksa bile içinden geçen duygular kendini bana hissettiriyordu.

"Dora." Seslenişimle kafasını kaldırdı, istemeyerek sahte bir gülüş sundu bana. Bende ona karşılık verdim.

"Haydi gidelim."  

Eve geleli yaklaşık 1 saat olmuştu ve biz belgelerle kişiyi araştırmaya çoktan başlamıştık.  Şirketin adresini bir kağıda yazmıştım. Yarın o şirkete gidecektim. Dora gelemezdi, bunu istese de yapamazdı çünkü anneannesi İzmir'e geliyordu. Yani annesi de bu yüzden izin vermezdi.

Dora'nın masa ucundaki telefonu çaldığında göz ucuyla bakıp annesinin aradığını görünce telefonu açıp kulağına götürdü.

"Tamam anne geliyorum." Dora sandalyeden ayaklandı, telefonu kapattı ardından bana eğilip "iyi geceler kuzum," diyerek yanağımdan öptü. "İyi geceler." Ona karşılık vererek bende onun yanağından öptüm. 

Dora odadan çıktıktan bir kaç saniye sonra dış kapının sesi duyuldu. "Hadi bakalım Çilek Hanım. İsmi neydi ya?" Belgeyi tekrar elime alıp ismine  baktım. "Barın Kartal." Barın Kartal umarım ki beni dinlersin.

🍀🍀🍀

SELAMLAR MİLLET! Nasılsınız?

INSTAGRAM -      hayalleriolanbirokur

Son ŞansımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin