Polisler annemi ve babamı sorguladıktan sonra mahallenin kameralarını inceleyecek lerini ve yakınlardaki komşularıda sorgulayacaklarını söyleyip gittiler. Oktay'a gidip dinlenmesini söyledim ve o gittikten sonra odamı düzene sokup yattım.
Sabah kalktığımda üstüme bir ağırlık çökmüş gibi hissediyordum. Saat daha erkendi;06.18. Birdaha uyuyamayacağımı tahmin edip sıcacık yatağımdan kalktım. Odamın hemen karşısında olan banyoya gittim.
Üstümdekileri çıkarıp sıcak bir duş aldım. Duşta gözüme kaçan şampuanı suyla geçirmeye çalışırken ayağım kaydı. Duştaki çeşmeye kafamı çarpıp yere yapıştım.
Olduğum yerde doğrulup yüzeye yayılmış kanlara baktım. Başımı tutarak kalktım ve duşun kapısını açtım. Beyaz dolabı kanlı elimle açtım ve içinden siyah,nadiren kullanılan bir havlu çıkardım. Havluyu kafama tutarken aynaya dönüp suratıma baktım. Suratımın yarısı kanla doluydu. Biraz abartmış olabilirim. Çokta kanamıyordu...
🔗
Kafama beyaz bandajı bağladıktan sonra her yere bulaştırdığım küçük kan lekelerini temizledim.
Okul için hazırlanmıştım. Beyaz bandajı yenisiyle değiştirdim ve görünmiyecek şekilde saçlarımın altına sakladım. Başım dönüyordu fakat bu herzaman olduğu için önemsemedim.
Saate baktığımda evden çıkma zamanımın geldiğini düşünüp aşağı kata indim. Buzdolabından hazır milkshakeimi alıp kapıdan dışarı çıktım. Herzamanki gibi beni bekleyen Oktay'ın yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. "Günaydın günümü aydınlatan minik güneşim, dünden beri günüme doğmanı bekliyorum. Ge-cik-tin" dedi ve işaret parmağını burnuma dokunduktan sonra herzamanki gamzelerini gösterdi.
Elini tuttum ve okula doğru yürümeye başladığımızda ifadesiz yüzüne baktım. Morali bozuk gibi gözüküyordu bu yüzden adımlarımı durdurup yüzüne yaklaştım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Bana sorgulayıcı bakışlarla baktı ve bende ona "moralin bozuk gibi. Ne oldu?" dedim.
Gamzelerini hafif belirginleştirdi ve "senin için endişeleniyorum, bu sapığın ağzını burnunu dağıtmak isti..." işaret parmağımı dudağına götürdüm ve susmasını sağladım. Sesimi kısarak "bizi izliyo" dedim ve parmaklarımı dudağından çekip serbest bıraktım.
Kafasını yukarı aşağı salladı. Önümüze döndük ve yürümeye devam ettik. Yol boyunca hiç konuşmadık. Okula vardığımızda dersin başlamasına 5-10 dakika kalmıştı. Sıralarımıza geçip çantalarımızı yerleştirdik.
Pozisyonunu bana doğru çevirdi ve gözlerindeki ne olduğunu bilemediğim bir anlamla bana baktı. Ona ne olduğunu sorucaktım ki sınıf kapısının dengesizce açılma sesini duydum ve öğretmen olduğunu düşünüp dikkatimi kapının olduğu yöne doğru verdim.
Kapıdan Tekin ve Tekin'in kollarının altında duran bir kız vardı. Kız çok zayıf değildi ama büyüleyici bir vücut ve güzelliği vardı. Kızıl saçları beline doğru dökülüyordu. Koyu kahverengi gözleri ilk benimle buluştu. Ben zaten onun gözlerine bakıyordum fakat bana bir anda bakınca gözlerimi kaçırdım.
