GİRİŞ

305 42 109
                                    

Merhabalar, yorum yapmayı ve yıldızımızı parlatmayı unutmayın🧚‍♀️

.....

Zihnimi ele geçiren düşüncelerimden
sıyrılmaya çalışırken yansımamla yerdeki kırık ayna parçalarından yüzleştiğimde, içimde binlerce fırtına kopmuştu. Kırgındım, kızgındım ve en önemlisi bir oyunun içineydim. Lakin tek sorun, oynayacağım oyunun kurallarını bilmememden kaynaklıydı.

Onların en büyük hataları ise, öfkeli ve kırgın bir kadını acılarıyla yalnız bırakmaları, hatta o acıya sebep olmalarıydı.

Milena'nın gidişinden önce, soysuz ve savunmasız Nora'ydım. Milena'nın gidişinden sonra ise gücümün farkına varmıştım. Yaşadığım acıların tohumlarından beslenerek önce bir ağaca, sonra bir ormana dönüşüyordum.

Elimin kana bulandığını o ana kadar fark etmemiştim. Yerden topladığım kırık ayna parçalarından kehribar rengi gözlerimle tekrar yüzleştim. Farkında olamasam da o aynanın her bir zerresi, ruhumun etrafa saçılmış kırık parçalarını temsil ediyordu. Ruhum paramparçaydı. Belki de suçluluk duygusu, pişmanlık ya da acı aradım insanların tiksinerek baktığı gözlerimde. Ama tek gördüğüm acıdan ziyade saf acımasızlıktı.

Bir savaşın ortasında, okların ve hançerlerin hedefiydim. Lakin ne oradan çekilebiliyordum, ne de orada kalabiliyordum. Kalbimi söküp aldıklarını hissettim, çünkü sevgili kız kardeşim haricinde hiç kimseye ne acıma duyuyordum, ne de merhamet ediyordum.

Çocukluğum gözlerimin önünden bir film şeridi misali akıp giderken, odama birinin girdiğini görmeyecek kadar kapılmıştım. Elimden oluk oluk kan akıyordu. Yerde ise kan damlalarımdan oluşmuş gözlerimin renginden daha açık sarı bir birikinti uzanıyordu. Elimi böylesine derin bir şekilde kesip de anlayamayacak kadar ne düşündüğümü bir anlığına hatırlayamadım. Bu daha fazla afallamama neden oldu. Ne olmuştu da bu kadar duyarsızlaşmıştım kendime karşı?

Düşüncelerimden beni çekip kurtarmak için adeta çırpınan bir el sol omzumdan hararetli bir biçimde sarstığında kısa bir süreliğine de olsa zihnimin oyunlarından sıyrılabilmiştim. Omzumun üzerinden dönmeye yeltendim, uyarılarıma rağmen odama kimin girdiğini ve mahrem alanımdayken nasıl bu şekilde bir cüretkârlık sergileyebildiğini merak ediyordum doğrusu. Boynumu yavaşça aynı yöne çevirdiğimde, Milena'nın kusursuz olduğunu düşündüğü dudaklarıma alaycı bir gülümseme yerleştirdim. Lakin gördüğüm manzara karşısında kaskatı kesilmiştim.

Oradaydı. Kanlı canlı karşımda duruyordu. Ve ben, tekrardan başa döndüğümüzü hissettim.
...
Hepinize selam!

Umarım iyisinizdir, benim için gerçekten çok özel bir an.

Kitabın kapağı çok acemice oldu maalesef, ama gelişmeye çalışacağım.

Giriş bölümü hakkındaki düşüncelerinizi neler?

Sizce odaya giren kişi kimdi?

Bu kısım benim için oldukça önemli.
Yanımda olan, olmayan herkese çok teşekkür ederim.
Muhtemelen uzun bir yolculuğa çıkacağız,
Bu yolculukta bana en başından destek veren sevgili;
Sena, Cemre, Ela, Irmak, Rana, Yağmur, Ravza, Melis, Hayat, Nehir, Buğlem, Kevser, Naz, Kübra, Minel, Dila, Viyan, Veola, Derni, Rabia, Zehra, Zeynep, Eren, Buğra ve yazamadığım birçok arkadaşıma teşekkür ederim. İyi ki yanımdasınız, hep olun, olur mu?

Çok yakında ilk bölümle sizlerle olacağım.
Görüşmek üzere!🫶🏻

TILSIM: KEHRİBALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin